İçim almıyor bazı anıları.
Aklıma gelince midem bulanıyor.
Üç gün güneş görmeyen çiçekler
hemen büküyor boynunu.
Umrunda değil kimsenin çiçekler.
Dilekler artık gül ağaçlarına yazılmıyor.
Kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya.
Paranın gözü kör olsun be!
Nice yuvaları tutuyor ayakta;
kimi yuvalar yıkılırken köpeği oluyor.
Çözmüyor ama öyle her şeyi para.
Ağrım geçsin diye acı çekmek zorundayım mesela.
Para verip diyemiyorsun “3 gün ağrımasın” diye.
Cüzdanın “Neresi ağrıyor, güzelim?” demiyor.
Deseydi keşke.
Bi de çok isterdim fotoğraflar konuşabilseydi.
Ah, bakmayın bana —
Hasta ve yalnız bir kadın aforizmaları bunlar, paralel evrende.
Nice Mertler vardı, aşk yolundan döndüler.
Ne er bireyler gördük:
kendilerine olan öfkelerini gömdüler toprağa,
gözlerini diktiler kadınlara.
Ziyanlar.
Ağlayarak çıktığım evime kılıçla geldiğim geceler oldu;
üstelik sarhoş.
Bu işin raconu böyle:
önce ağlatıyorlar gecelerce, sonra veriyorlar eline kılıcı —
“Kes” diyorlar.
Tüm er bireyler ,bir öncekinin kafasını keselim istiyor.
Kafalarında “hak etmiyor” derken,
gönüllerinde kıymet bilmiyorlar.
Gönlünüze sokayım be!
Bugün, küfürden nefret eden çocukluk arkadaşımın
ağız dolusu küfür edişini gördüm.
Hayat!
Küfürsüz yaşamak için çok fazla kara kuyu var.
Kadınları dövenler, söven kadınları küçümsüyor.
Yok öyle!
On sekiz yaşında yazmıştım ilk kitabımı.
Şiirlerimde küfür var diye babam “sanat toplum içindir” demişti.
“Sanat benim içindir,” demiştim ben de. “Ben de küfrediyorum.”
Şimdi anladım neden küfrettiğimi. Az etmişim.
Atamıyorum içimdeki öfkeyi.
Terapistim “Babanıza bir mektup yazın” dedi.
Yazamıyorum.
Öfkesini, sevgisini kaldırmıyor kalbim.
Sırtımın yükü inmiyor hiç.
Üzüntüm geçmiyor kendime.
18 Ocak 2017 mesela — tarihi yazmışım gururla:
“Bugün yemek yiyecek param yoktu,” demişim.
Devlet babaya sığınanlar bilmez bu hissi.
Pembe götlü ana kuzuları da —
ben bilirim.
Biz.
Kadınlar.
Biz biliriz.
Gideceğim, ahdım olsun.
Ne zaman, bilmem.
Nasıl, bilmem.
Kiminle, bilmem.
Gideceğim.
Derdimi de tasamı da alıp gideceğim !
ZİYAN was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.