The New York Times gazetesinin 9 Nisan 1955 günü yayımlanan nüshasında ilginç bir haber var: “Muhammed, 50 yıl sonra Müslümanların isteği üzerine kaidesinden iniyor” (Mohammed Quits Pedestal Here On Moslem Plea After 50 Years) başlıklı habere göre, New York’ta bir mahkeme binasının tepesinde bulunan heykellerden peygamber Muhammed’e ait olanı, Endonezya, Mısır ve Pakistan büyükelçiliklerinin isteği üzerine yerinden sökülmüş.
Biraz araştırınca şu ilginç bilgiler çıkıyor ortaya: Bu heykel, hepsi de ‘büyük kanun koyucular’ olarak bilinen Konfüçyus, Zerdüşt, Musa, Spartalı Likurgus, Sakson kralı Büyük Alfred ve 9. Louis gibi ünlü ve önemli tarihsel figürlerle birlikte, 1902 yılında yapılmış ve Madison Square’deki mahkeme binasının çatısının kenarına yerleştirilmiş. Meksikalı heykeltıraş Charles Albert López’in yaptığı yaklaşık 2,5 metrelik bu heykel, yarım asır boyunca orada hiç kimseyi rahatsız etmeden, dünya hukuk tarihinin bir parçası olarak durmuş. Ama 1955’te, 2. Savaş sonrası yeniden bölüşülen ve ‘düzenlenen’ dünyada Endonezya, Mısır ve henüz 1947’de kurulmuş Pakistan’ın atadığı büyükelçiler, büyük olasılıkla Appellate Mahkemesi binasının tepesindeki heykellerin onarıma ihtiyaç duyduğuyla ilgili haberleri okuyunca -bir gün Doğu 25. Cadde’de dolaşırken önünden geçtikleri bir binanın tepesindeki sakallı adam heykellerini merak edip araştırmaları hiç olası değil, ne yazık ki…- bu heykellerden birinin Muhammed peygambere ait olduğunu öğrenmişler ve bu hiç hoşlarına gitmemiş. ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu Şubesi’nin de önerisiyle, heykel kaldırılmış…
***
İslam’da bir ‘tasvir yasağı’ var, ama hem Batılı İslam sanatı araştırmacılarının çalışmalarından hem de Müslüman sanat tarihçilerinin tartışmalarından, bu yasağın Kuran’dan değil hadislerden kaynaklandığı ve 12. yüzyıldan -felsefe karşıtı İmam Gazali’nin görüşlerinin İslam dünyasına hakim olmaya başlamasından- sonraki içtihatlarda ortaya çıktığı anlaşılıyor.
Örneğin Buhari ve Müslim’de geçen şu hadis, bu konuda fetva verenlerin temel kaynaklarından biri sayılıyor: “Âişe (radıyallahu anhâ) şöyle dedi: Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir seferden dönmüştü. Ben de odamın önündeki sekiyi resimli bir perde ile örtmüştüm. Bunu görünce Resûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) yüzünün rengi değişti ve şöyle buyurdu:
‘Ey Âişe! Kıyâmet günü Allah katında insanların en şiddetli azâba uğrayacak olanları, Allah’ın yarattığı şeyi taklide kalkışanlardır.’ Bunun üzerine biz de o örtüyü kesip bir (veya iki) yastık yaptık.”(Buhârî, Libâs Bahsi, hadis no: 91; Müslim, Libâs Bahsi, hadis no: 92)
Ama aynı hadis kaynaklarından, aslında peygamberin tasvirlere karşı olmadığını, sadece onların put olarak kullanılmasından endişe ettiğini çıkaranlar da var. Bu konuyla ilgili en önemli hadislerden biri Kütüb-i Sitte’de şöyle geçiyor:
“Hz. Aişe’nin anlattığına göre: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Tebük veya Hayber seferinden donmüştü. Evin ön kısmında örtü vardı. O sırada esen rüzgar, Aişe’nin oyuncak kızlarının üzerindeki perdeyi aralamıştı. Resulullah ‘Ey Aişe, bu da ne?’ dedi. ‘Kızlarım’ dedim. Bunlar arasında parçadan iki kanat eklenmiş bir de at vardı, (onu göstererek): ‘Aralarında gördüğüm şu da ne?’ dedi. ‘Bir at’ dedim. ‘Ya üzerindeki ne?’ dedi. ‘Kanatları’ dedim. ‘Hiç kanatlı at olur mu?’ diye takıldı. ‘Duymadın mı, Hz. Süleyman’ın kanatlı atı vardı’ cevabım üzerine Resulullah dişleri görününceye kadar güldü.” (Haz: İbrahim Canan, Akçağ Yay, Ankara, Cilt:7, s.145)
***
Dinlerin temel sorunlarından biri budur; her dönemde birileri ortaya çıkıp, aynı kaynaklardan kolayca farklı sonuçlara ulaşabilir.
1000 yıldır çözülemememiş meseleyi çözmek benim haddime değil elbette, öyle bir niyetim de yok zaten. Ama, sipariş vererek portresini yaptıran Osmanlı padişah-halifelerinin bile üstesinden gelemediği ‘tasvir yasağı’, özellikle yol açtığı terörist saldırılar ve ‘cezalandırmalar’ yüzünden -Charlie Hebdo katliamı ve tamamen yanlış anlaşılmış LeMan karikatürü örneğinde de görüleceği üzere- dünya çapında bilinen bir şeriat uygulaması olarak hiç gündemden düşmüyor.
Peki neden?
Düşünsenize, 1902’nin dünyasında, ABD’de yargıçlar, mimarlar, sanatçılar ve kent yöneticileri ‘İslam’da tasvir yasağı’ndan, özellikle de peygamber Muhammed’in tasvir edilmesiyle ilgili katı şeriat uygulamalarından zerre kadar haberdar değilmiş! “Şu mahkeme binasının üstüne hangi kanun koyucuların heykellerini yerleştirsek acaba?” diye toplantı yaparken İslam peygamberini de işin içine kattıklarına göre şeriat uygulamalarını biliyorlarmış, ama bir tekinin bile aklına ‘Ya Müslümanlar rahatsız olursa?’ endişesi düşmemiş!
Savaş sonrası ortaya çıkan ‘Yeni Dünya Düzeni’ emperyalizminin Ortadoğu’yu nasıl bir bataklığa çevireceğini, ‘ilerleme’yi sadece takvim sayfalarına hapsedeceğini, dünyanın her yıl biraz daha geriye gideceğini hiç tahmin edememişler…
***
Bugün Madison Square Park’ın hemen yanındaki o binanın tepesinde, 70 yıl önce sökülen heykelin kaidesi hâlâ boş duruyor. Ve sanki bas bas bağırıyor “Ben buradayım! Bana bakın!” diye…