YENİ YILA GİRERKEN

Yeni yılın yaklaşmasıyla birlikte Türkiye’nin o meşhur, geleneksel ve asla eskimeyen milli tartışmasına hoş geldiniz.

Her Aralık ayında, sanki gizli bir düğmeye basılmış gibi toplum ikiye ayrılır. Bir yanda çam ağacı varsa noellerdir o diyen teyakkuz hali, diğer yanda yahu sadece tombala oynayıp mandalina soyacağız diyen savunma hattı.

Aslında biz kutlamanın kendisinden çok, “Kutlamalı mıyız, kutlamamalı mıyız?” diye tartışmayı seviyoruz. Detaylı bakarsanız, tartışmanın kalbinde büyük bir terim karmaşası yatıyor.

Noel (Christmas): 25 Aralık’ta kutlanan, dini kökenli bir bayramken, Yılbaşı (New Year): 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan, takvimin değiştiği seküler kutlamadır. Ancak bizde süreç farklı işliyor.

15 Aralık civarı bir dükkanın camına kar spreyiyle “Mutlu Yıllar” yazıldığında, bir grup insan otomatik olarak “Bizim kültürümüzde bu yok!” diyerek savunma pozisyonuna geçiyor. Diğer grup ise “Alt tarafı kırmızı don aldık, ne ara bu kadar ciddileşti konu?” diye şaşırıyor.

En büyük kriz ise genellikle yeşil plastik bir ağaç etrafında kopuyor. Aralık ayı geldiğinde plastik ağaç satışları patlıyor ama bu ağaçların eve girişi genelde gizli saklı oluyor. Komşunun “Hayırdır komşu, kilise mi açıyorsun?” bakışlarından çekinen yurdum insanı, ağacı genelde salonun en kuytu köşesine, perdenin arkasına saklıyor.

Bazıları için o ağaç, kültürel asimilasyonun plastik haliylen, bazıları içinse üzerine ışıklı kablo dolandığında salonun havasını değiştiren bir aksesuardan ibarettir. İlginç olansa, tarihçilerin araya girip “Aslında bu Türklerin eski ‘Akçam’ geleneği (Nardugan)!” diyerek ortalığı yatıştırmaya çalışmalarıdır. Ama kimse tarih kitabına bakmıyor bile, herkes o anki tartışmanın tadını çıkarıyor. Ne de olsa kaos seven bir milletiz.

Ofiste birbirimize kupa bardağı alacağız dediğinizde, sanki gizli bir ayine davet ediyormuşsunuz gibi bakanlar çıkabiliyor. Oysa ki o çekilişin tek amacı, kimsenin beğenmeyeceği muhtemelen de kullanmadan bir köşede unutacağı çerçeve veya kar küresi oluyor.

Türkiye’de Yılbaşı kutlamasının gerçek formülü çok bellidir ve bunun Noel ile uzaktan yakından alakası yoktur. En basit haliyle, kestane, bolca kuruyemiş ve mandalina yemekten, Milli Piyango biletini TV karşısında kontrol edip, tombala oynamaktan ve birbirimizi kırmadan eğlenmekten başka bir amaca hizmet etmiyor.

Sonuçta kimisi için sadece bir takvim yaprağı değişimiyken, kimisi için eğlenmek için bir bahane, kimisi içinse sakınılması gereken bir adetten ibarettir.

Doğrusu, herkesin birbirinin tercihine saygı duyduğu, kimsenin kimseye “Hristiyan mısın?” ya da “çok sıkıcısın!” demediği bir Ocak sabahına uyanmak olmalıdır.

Esas olan biten bir yılın yorgunluğunu atmak ve yeni sayfalar açmak değil midir?

YENİ YILA GİRERKEN was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.