Yeni teşvik paketine İklim Ağı’ndan tepki

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıkladığı yeni teşvik paketinin ardından Elektirk Üretim A.Ş (EÜAŞ) termik santral işletmecileriyle alım anlaşmaları yapmaya başladı. 

Bakanın açıkladığı pakete göre 2030 yılına kadar yerli kömür santrallerinde üretilen elektrik 7,5 dolar-cent’ten alınacak ve yeni kurulacak yerli kömürle çalışan santrallere ise 2045 yılına kadar alım garantisi verilecek. 

İKLİM KRİZİNİ DERİNLEŞTİRECEK

İklim Ağı açıklamasında yeni teşvik paketinin “adil dönüşüm planlarını geciktirmekten ve iklim krizini derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağı” belirtildi.

Açıklamada yeni paketin olumsuz etkileri 6 başlıkta dile getirildi. İşçilerin geleceği, ucuz ve temiz enerji, enerji maliyeti ve güvenliği, çevre sağlığı ve iklim tehditi başlıklarında yeni projeye yönelik eleştiriler dile getirildi. 

İklim Ağı’nın açıklamasının tamamı şöyle:

Kamu kaynakları şirketleri değil, işçileri korumalı

İşçilere gelecek garantisi değil, şirketlere gelir garantisi

Kömürlü termik santral işletmecisi şirketler, kamu kaynakları ile desteklenmeden çalışamaz duruma geldiler. Devlet kömür bölgelerindeki işçileri geleceğe hazırlamak yerine yeni teşviklerle kamu kaynaklarını kirletici şirketlere aktarmaya devam ediyor. 2045 yılına kadar sürecek bu teşvikler temiz enerjinin yaygınlaşmasını engelleyerek halkın sağlığını ve  parasını tehlikeye atmaktadır.

Bu teşvik paketi, kömür bölgelerinde çalışanların geleceğini garantiye alacak adil dönüşüm planlarını geciktirmekten ve iklim krizini derinleştirmekten başka bir işe yaramayacak. Oysa Türkiye’nin önünde daha temiz bir geleceğin imkanı var.

Hesap basit, kömüre her yıl fazladan ayrılacak 133 milyon dolar kamu kaynağı, kömür bölgelerinde temiz ve insan onuruna yakışır istihdam alanları yaratmak için harcanmalı. Bu, 7 bin kömür madeni işçisinin 1 yıllık ortalama gelirine tekabül ediyor.

6 maddede teşvik paketinin getireceği olumsuz sonuçlar şöyle:  

İşçilerin geleceğini belirsiz kılıyor: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın açıklamasına göre kömür bölgelerinde 27 bin işçi çalışıyor. Ancak kömür sektöründeki daralma nedeniyle son bir yıldır farklı illerde birçok işten çıkarma yaşandı ve buna bağlı eylemler yapılıyor. İşçilerin yaşadığı bu hak ihlalleri, piyasa koşullarına terk edilmiş kömür sektöründe adil dönüşüm planları yapılmamasının acı bir sonucu. Gerçek güvence, teşviklerle kömürün ömrünü uzatmak değil; bu işçilere acilen yeni istihdam alanları yaratacak adil dönüşüm planları hazırlamak. En acil adım, işsizlik riski ile karşı karşıya olan işçileri ve ailelerini  sosyal destek programları ile korumaya almak olmalı. Kamu kaynakları, termik santralci şirketler yerine bu sosyal destek programlarına aktarılmalı.

Ucuz ve temiz enerjiyi yok sayıyor: Son on yılda rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulum maliyeti %40, güneş enerjisi santrallerinin kurulum maliyetleri %77 oranında azaldı. Bu düşüş, güneşten elektrik üretim maliyetini %69 azaltarak, güneşi Türkiye’nin en ucuz elektrik üretim kaynağı haline getirdi. Güneş bu kadar ucuzlaşmışken kirli ve pahalı kömürde ısrar kamu kaynaklarını israf etmektir.

Halkın cebine yük bindiriyor: Güneşin kilovatsaat maliyeti 3,5 dolar sente kadar düşebilirken teşviklerle kirli kömürden üretilen elektriğe 7,5 dolar sent ödenecek. İstihdam gerekçesi ile verileceği söylenen yeni kömür teşvikleri esas olarak enerji şirketlerinin kârını garanti altına alıyor. Uzun yıllara yayılan teşvikler sayesinde şirketler, ürettikleri elektriği yüksek fiyatlarla satarken risklerini en aza indiriyor. Ancak bu kazanç, doğrudan halkın cebinden çıkıyor. Bedeli, geçim derdi yaşayan vatandaşlar ödüyor.

Arz güvenliği sağlamıyor: Teşvik paketinin amacı her ne kadar yerli kömürü ayakta tutmak ve arz güvenliğini sağlamak olarak açıklansa da, bu açıklama gerçekle örtüşmüyor. Analizler, yerli kömür santrallerinin baz yük sağlamaktan uzak olduğunu ortaya koyuyor. Bu santraller çalışmaları gereken sürenin sadece %52’sinde üretim yaptılar. Yıllardır yerli kömüre verilen tüm teşviklere rağmen bugün Türkiye’de kömürden elektrik üretiminde ithal kömürün payı yüzde 61. Kömür ithalatı, Türkiye’yi enerjide dışa bağımlı hale getiriyor, oysa yenilenebilir enerjiye yatırım bu bağımlılığı ve maliyeti azaltabilir.

Halk ve çevre  sağlığını riske atıyor: Kömür bölgelerinde hava kirliliği, solunum yolu hastalıklarını ve erken ölümleri artıyor; bugüne kadar termik santraller yaklaşık 200 bin erken ölüme neden oldu. Kömür teşvikleri, bu sağlık sorunlarını kalıcı hale getiriyor. Santrallerin kül depolama alanları ve maden atıkları, toprağı ve su kaynaklarını kirleterek ekosistemlere geri dönüşü olmayan kalıcı zarar veriyor ve gıda güvenliğini tehdit ediyor.

Türkiye’nin iklim hedefleriyle çelişiyor: Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi, kömüre yapılan yatırımların sürmesiyle temelden çelişiyor. Bu yeni teşvikler, Türkiye’yi iklim taahhütlerinde güvenilmez bir aktör olarak gösterme ve ülkenin uluslararası iklim finansörleri ve yatırımcılar nezdindeki güvenilirliğini zedeleme riski taşıyor.

Çağrımız net:

●     Kömür bölgelerinde işçilerin ve yerel halkın geleceğini güvence altına alacak adil dönüşüm mekanizmaları hayata geçirilmeli.

●     Türkiye, acilen kömürden çıkış planını açıklamalı.

●     Kömüre teşvik yerine, halkın faturalarını düşürecek, sağlıklı yaşamı garanti altına alacak temiz enerji politikaları uygulanmalı.

Teşvikle ne kastediliyor?

Bültende teşvik ifadesi ile kast edilen Enerji Bakanı’nın bahsettiği alım garantileridir. Elektrik piyasasında elektriğin fiyatı 6 dolar cent / kWh civarındadır, yani elektrik santralleri (güneş, rüzgar, kömürlü termik santraller, hidroelektrik santraller dahil olmak üzere tümü) ürettikleri elektriği kilovatsaat başına 6 dolar cent civarında satmaktadır. Bakanlık bu teşvik düzenlemesi ile piyasada fiyat ne kadar düşerse düşsün yerli kömürlü santrallerden ürettikleri elektriği 7,5 dolar cent / kWh fiyattan almayı garanti etmektedir. 

Teşvik miktarı nasıl hesaplandı?

Yaptığımız hesaplamada, 2024 yılında özel sektöre ait yerli kömürden üretim yapan kömürlü termik santrallerinin her ay için üretim yaptıkları miktarlar hesaplanmış ve bu miktar (MWh) ile o ayın piyasa takas fiyatı (Dolar/MWh) çarpılmıştır. Bu sayı santrallerin teşviksiz elde ettikleri geliri göstermektedir. Aynı işlem destek miktarı olan 75 dolar/MWh ile yapılmış ve ortaya çıkan 133 milyon dolarlık fark, teşvik miktarı olarak hesaplanmıştır.

Kömür madeni işçisi için aylık ortalama gelir 60 bin TL olarak kabul edilmiştir. Buna göre bir yıllık teşvik miktarının; 133 milyon dolar / (60 bin TL / 41,2 dolar) = 7600 işçinin yıllık geliri olduğu hesaplanmıştır.  

Adil geçiş mekanizması nedir? İklim Ağı ne talep ediyor?

Temmuz’da yürürlüğe giren İklim Kanunu hazırlığı sırasında iklim alanında faaliyet gösteren sivil toplum ve düşünce kuruluşları bir adil geçiş mekanizmasının kanun kapsamında kurulmasını talep etmişti. Adil Geçiş Mekanizması yasaya eklenmesi önerilen içerik şu şekildedir:

İklim değişikliğiyle mücadelede ve yeşil dönüşüm sürecinde; karbon yoğun sektörlerde çalışanlar ve aileleri, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler, düşük gelirliler gibi süreçten en fazla etkilenebilecek kişiler, küçük ve orta ölçekli işletmeler öncelikli olmak üzere herkesi kapsayan, ölçekler arası, çok düzeyli uyum ve işbirliği üzerine kurulu, ekonomik, çevresel ve sosyal kazanımların en üst düzeyde tutulduğu adil geçişin sağlanması için;

a) Büyük yakma tesislerinin bulunduğu bölgeler öncelikli olmak üzere etkilenen bölge ölçeğinde ve ulusal ölçekte;

Net-sıfır emisyon hedefine uygun yeni istihdam alanları oluşturulmasını,İstihdam ve çalışma hayatına yönelik yeniden eğitim, yeniden istihdam, meslek değişikliğini ve yaşamı destekleyecek tedbirlerin belirlenmesini,Net sıfır emisyon hedefine uygun bölgesel teşviklerin/bölgesel kalkınma tedbirlerinin geliştirilmesini,Ekonomik, çevresel ve sosyal kazanımların desteklenmesini, sağlayacak adil geçiş planları yapılır.

b) Bölgesel ve Ulusal Adil Geçiş Planları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın koordinasyonunda halkın, bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşları, üniversite, sendikaların ve ilgili yerel yönetim temsilcileri ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının katılımı ile oluşturulur.             

c) Bölgesel ölçekte hazırlanmış olan adil geçiş planlarını uygulamak amacıyla planı oluşturan tüm kurumların katılımı ile bölgesel adil geçiş uygulama merkezleri kurulur.

d) Dönüşümden etkilenecek işçiler, aileleri ve kırılgan bölgelere yönelik adil geçiş faaliyetlerinin desteklenmesi amacıyla oluşturulan planlar, uygulamaya konulan mekanizmalar ve uygulama merkezleri Türkiye’nin yeşil dönüşümünü ve iklim değişikliği ile mücadelesini destekleme amacını taşımaktadır. 

İklim Ağı üyeleri:

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği

CAN Europe (Avrupa İklim Eylem Ağı)

ClientEarth

Doğa Derneği

Greenpeace Türkiye

Hukuk Doğa ve Toplum Vakfı (HUDOTO)

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD)

İklim için 350 Derneği (350 Türkiye)

Mekanda Adalet Derneği (MAD)

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA)

Temiz Hava Hakkı Derneği (THHD)

Türetim Ekonomisi Derneği

TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)

Yeşil Düşünce Derneği (YDD)