Başka dillerden Türkçeye girmiş kimi sözcükleri, ek almaları durumunda nasıl yazmalıyız? Uygulamadan anlıyoruz ki bu konuda görüş birliği sağlanmış değil.
Değişik yazım biçimleri ise doğal olarak insanların kafasını karıştırıyor ve çeşitli tartışmalara yol açıyor.
İzmir’den sürekli okurumuz Av. Nuray Tülek soruyor:
“Merhaba Attila Bey,
Aşağıdaki başlığı Faruk Bildirici’nin BirGün’deki
yazısından aldım:
‘İTİBAR SUİKASTİ’ TEYİT EDİLDİ
Başka birçok yerde de böyle yazıldığını gördüm. Ama Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu, ‘suikasti’ değil ‘suikastı’ diyor. Sizce doğrusu nedir?
Sevgi ve saygılarımla.”
Bizim dildeki en önemli sorunumuz, yazım birliğini bir türlü sağlayamamış olmamızdır. Özellikle TDK-Dil Derneği ayrışmasından sonra yazım karmaşası daha da arttı. Birçok sözcüğün yazımı konusunda iki kurum arasında uyuşmazlık var. Neyse ki “suikast” sözcüğünün seslendirilmesinde ortak bir yaklaşım sözkonusu. İki kurumun yazım kılavuzunda da “suikast” sözcüğü durum eki aldığında son hecesi kalın olarak “suikastı, suikasta, suikasttan…” biçiminde yazılıyor. Faruk Bildirici arkadaşımız gibi, son heceyi incelterek “-ti, -te, -ten” diye yazanlar olsa da iki kurumun benimsediği ortak seslendirmeye uyarak “suikastı” biçiminde yazmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Benzer bir durum da “beraat” sözcüğünün ek almış biçiminin
yazımında karşımıza çıkıyor. Bu sözcüğün yaygın kullanımının “beraati” biçiminde olduğunu görüyoruz. Nitekim TDK de böyle yazıyor. Ne var ki Dil Derneği’nin Yazım Kılavuzu’nda “beraatı” biçiminde yazılmış. Necmiye Alpay’ın Türkçe Sorunları Kılavuzu’nda da “beraatı” diye geçiyor.
Biz de bu yazım biçiminin
kullanılmasını salık veriyoruz.
∗∗∗
“GİDEREK” VE “GİTGİDE”
Yazar ve düzeltmen Aziz Naci Doğan, iletisinde, “son derece” ve “giderek” sözcüklerinin kullanımına değinmiş:
“Sayın Aşut, izninizle iki dil konusuna değineceğim. İlki ‘son derece’ kullanımıyla ilgili. Kulak tırmalayıcı, zorlama ve yersiz. ‘Çok’ sözcüğü o anlamı gereğince veriyor.
İkinci konumuz ‘giderek’ sözcüğü. Bildiğim kadarıyla Nurullah Ataç ya da Melih Cevdet Anday, bu sözcüğü ‘hatta’ anlamında kullanırdı. Dolayısıyla ‘giderek’ yerine ‘gittikçe’ ya da ‘gitgide’ sözcüklerinin kullanılması daha uygun olur kanısındayım. İyi günler diliyorum.”
“Giderek” sözcüğünün “hatta” karşılığı kullanıldığını anımsamıyorum. Sözlüklerde de böyle bir anlamına yer verilmemiş. “Giderek”, “gittikçe” ve “gitgide” belirteçleri eşgörevli sözcükler olduğundan birbiri yerine kullanılmasında bir yanlışlık görmüyorum.
HAFTANIN NOTU
MERDAN YANARDAĞ’IN YURTSEVERLİĞİNE KEFİLİZ
Siyasal iktidarın kötücül aklı, muhalif kesimleri yıldırma operasyonlarında artık hiçbir sınır ve kural tanımıyor! Yaşımız gereği, 1960’tan bu yana gerçekleştirilen askeri müdahalelerin ve darbelerin tanığıyız. Sıkıyönetim dönemlerinde bile bu denli siyasallaşmış bir yargı görmedik. 12 Eylül faşist rejiminin askeri mahkemelerinde yargılanmış biri olarak söylüyorum bunu.
Toplumun yakından tanıdığı ve muhalif kimlikleriyle bilinen insanlar, üretilmiş gizli tanıkların /öğretilmiş iftiracıların suçatımlarıyla tutuklanıyor. Yolsuzluk, hırsızlık, terör falan derken sıra casusluğa geldi. Soruşturmalarda umduklarını bulamayınca tertemiz insanları “casusluk” gibi en aşağılayıcı suçlamalarla lekelemeye başladılar.
TELE1’in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve siyasal iletişimci Necati Özkan, geçen hafta böyle akıl almaz bir suçlamayla tutuklandılar. Üstelik Merdan Yanardağ’ın ifadesi bile alınmadan TELE1 televizyonuna el kondu ve kanal yönetimine kayyım atandı. O akşam kanala gelen Yeni Şafak gazetesi yazarı ve TMSF’nin kadrolu kayyımı İbrahim Paşalı, ana haber bültenini sunan Murat Taylan’dan yayını kesmesini istedi. Kısa süre sonra ekranda, yandaş kanalların Gezi direnişi sırasındaki simgesi olan “Penguen” belgeseli boy gösterdi! O gün bugündür canlı yayın yapılmıyor kanalda; siyasal içerik taşımayan eski programların bantları dönüp duruyor…
Ekrem İmamoğlu hakkında apar topar başlatılan “casusluk” soruşturmasına Merdan Yanardağ’ın da eklenmesi, iktidarın TELE1’i susturmak için çoktandır aradığı bahanenin sonucudur. Merdan’ın tutuklanması ve kanala el konmasıyla bu amaca şimdilik ulaşılmış görünüyor.
Belli ki “CHP’ye kayyım atayamadık, bari TELE1’e atayalım” dediler!
Mülkiyet hakkının hukuksuz biçimde çiğnenmesi bir yana, kayyımların bir TV kanalının yayın çizgisini değiştirme yetkisi yoktur. Onlar, kanalın işlerini geçici bir süre için yürütmekle görevli kişilerdir. Kanala sıkıyönetim komutanı edasıyla girip canlı yayını durdurmak, kurumun program arşivini silmek, basın özgürlüğüne karşı işlenmiş bir suçtur. Ülke olağan hukuk düzenine döndüğünde anayasaya aykırı bu uygulamaların herhalde bir karşılığı olacaktır.
Gençliğinden beri devrimci savaşımın içinde yer alan sosyalist arkadaşımız Merdan Yanardağ’ın adı “casusluk” sözcüğü ile yan yana gelemez! Biz Merdan Yanardağ’ın yurtseverliğine kefiliz. Siz casusları emperyalizmin yerli işbirlikçilerinde arayın!