Y. Emre Ceren
Yakın zamanda Kronik Kitap’tan yayımlanan Odo ve Tüm Yıldızlar eseri, sahiplenilip terk edilen bir köpeğin hayatını yıldızları tanıtarak anlatıyor. Kitabın yazarı Sıla Baki Alkan ile kitap üzerine söyleştik.
Öncelikle köpekler ve yıldızları beraber anlatmak nereden aklınıza geldi?
Küçüklüğümden beri mitolojiye ilgi duydum. Farklı kültürlerin mitolojilerinde köpeklerin her zaman kendilerine yer bulduklarını gördüm. Çin’den İskandinav mitolojisine, Yunan’dan Mısır’a, Çin’den Mezoamerika’ya, her kültürde köpeklerle ilgili mitleri görebilirsiniz. İnsan ve köpek bağını kanıtlayan bu ortak kültürel tarihi büyüleyici buluyorum.
Odo kelimesinin kitapta köpek sesiyle gösterilenden dışında bir manası var mı?
Karakterime Odo adını vermek, Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler kitabında geçen bir isim ve felsefeye küçük bir sevgi gösterisiydi. Uyduğunu da düşünüyorum. Kapitalist düzeni kuran insanın aksine bence bu gezegenin gerçek mülksüzleri sokak hayvanlarıdır.
Vahşetin Çağrısı’na bir selam var kitapta. Bir köpeğin macerasını anlatmak buradan mı aklınıza geldi?
Vahşetin Çağrısı köpeklere duyduğum sevginin tohumlarını atan kitaptır. Yazarın köpeklerle kurduğu empati o kadar kuvvetli ki etkilenmemek mümkün değil. Köpekler sandığımızdan da muhteşem canlılar. İnsan beyninin düşünme, öğrenme ve algı merkezlerinin benzeri köpeklerde de var. Bu macera aracılığıyla onlara bir ses de ben vermek istedim.
Çocuklarla hayvanlar arasındaki bağı nasıl görüyorsunuz?
Empati kurabilmenin iyileştirici bir güç olduğuna inanıyorum. Çocukların bu gücü edinmelerinin yolu da hayvanlara ve doğaya duyarlılık kazanmaktan geçiyor. Empati kurabilen çocuklar şiddet, zorbalık, ötekileştirme ve nefret diliyle daha iyi baş ediyor, daha bilinçli ve etik bireyler oluyorlar.
Kitaptaki bence en mühim konulardan birisi cins köpekleri sahiplenip sokağa terk etme konusu. Hayvan hakları savunucuları “satın alma sahiplen” gibi çözümler öneriyor. Buna dair düşünceleriniz neler?
Elbette bu çok değerli ve benim de desteklediğim bir çağrı. Ekonomik ve fiziksel koşullara sahip herkesin de cevap vermesini dilediğim bir çağrı. Ancak galiba asıl mesele birlikte var olabilmek ve yaşam hakkına saygı göstermek. Bu gezegenin sadece insana ait olmadığını, diğer canlıların satın alınacak veya üzerinde sahiplik iddia edilecek mallar olmadığını da kavramamız gerekiyor.
Bir de tabii kötü insanlar var, köpeklerin hemen tanıyabildikleri. Bütün köpeklerin sonu böyle mutlu olmuyor. Sokağa terk edilen köpeğin hayatını anlatan bir yazar olarak mevcut hayvan karşıtı politikalara dair ne düşünüyorsunuz?
Ülkemiz tüm dünyada hayvan sevgisiyle bilinen, sokak hayvanlarıyla birlikte kurduğu yaşam kültürü parmakla gösterilen bir ülke. Böyle kıymetli bir değerin neden yok edilmek istenildiğine anlam veremiyorum. Çok büyük bir üzüntü ve çaresizlik hissediyorum. Yine de gelecek nesillere ve bu yanlıştan dönüleceğine tüm kalbimle inanıyorum.