Yaşlılık ve düşmeler, korkusu yeter…

Dr. Aylin YamanCHP Ankara Milletvekili, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi

Düşmeler, yaşlı (65 yaş üstü) nüfus için ciddi bir sağlık tehdidi olmasının yanı sıra, aynı zamanda, bu yaş grubu için özgürlük kısıtlayıcı bir korku nedenidir. ABD’de, CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi) verilerine göre, her yıl yaklaşık 3 milyon yaşlının, düşmeye bağlı acil servis başvurusu kaydedilmekte, yaklaşık yüzde 10’unun (300 bin vaka) kalça kırığı nedeniyle hastane yatışı gerçekleşmektedir. Türkiye’de sağlık istatistiklerinin yetersizliği, şeffaf olmayışı, yaşlı nüfus istatistiklerinin göz ardı edilmesi, maalesef kendi ülkemizdeki durumdan haberdar olamamamıza neden olmaktadır. Yine CDC verilerine göre, ölümcül olmayan düşmelerin sağlık sistemine yıllık maliyeti 50 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Ölümcül olmayan düşmelerdeki doğrudan maliyet kalemleri, acil servis, hastane yatışı, tetkikler, cerrahi işlemler, yoğun bakım süreci, ilaçlar, tıbbi cihazlar, rehabilitasyon ve fizik tedavi süreçlerini kapsamaktadır. Bakım ihtiyacı, iş gücü kaybı, üretkenlik azalması ise dolaylı maliyet kalemleridir.

ÖLÜMLERİN %40’INDAN SORUMLU

Dünya Sağlık Örgütü, yaşlılarda düşmelerin, tüm yaralanmalara bağlı ölümlerin yüzde 40’ını oluşturduğunu ve sağlık sistemlerinde, önlenebilir maliyetlerin başında geldiğini vurgulamaktadır. Türkiye’de maliyet çalışmaları sınırlı olsa da, düşmeye bağlı kalça kırıklarında ortalama maliyetin 100 bin TL’yi aştığı hesaplanmaktadır. Ayrıca, düşen yaşlıların yüzde 50’sinden fazlasının, 1 yıl içinde tekrar düşme riski taşıması, kümülatif maliyeti gündeme taşımaktadır.

Hasarsız ileri yaş düşüşlerinin, yarattığı “düşme korkusu” ile günlük aktivitenin kısıtlanmasına, bunun da kasları zayıflatarak yeniden düşmelere neden olduğu bilinmektedir. En önemli düşme nedenlerinden olan kas kaybı (sarkopeni), yaşlanan bireyler için önerilen “yürüyüş” gibi düzenli fiziksel aktivitelerle aşılabilmekte; bu nedenledir ki yaşlının fiziksel aktivitesinin önemi, her zaman vurgulanmaktadır.

Sağlık sistemini koruyucu hekimlik üzerine kurgulayan, yaşlı nüfusu yüksek olan ülkeler, gerek sağlıklı yaşlanmayı sağlama, gerekse sağlık ekonomisi ön görüsü ile, mutlaka düşme risklerini iyi tanımlamakta, birinci basamak koruyucu hekimlik uygulamalarında ve sağlık hizmet sunumunun tüm aşamalarında, bu risklerin mümkün olduğunca önlenmesi yaklaşımını benimsemektedir. Kas zayıflığı dışındaki, görme problemleri, yürümeye yardımcı aparat kullanımı, güçsüzlüğe neden olan ilaç kullanımı, altta yatan ek hastalıklar vb tıbbi nedenler, risk faktörlerinin başında gelmektedir. Bunun dışında, yaşlının yaşadığı ortamın aydınlatmasından, eşyaların yerleşimine, ıslak zeminlerin çokluğundan, merdiven/basamak bulunmasına; halıların yerleşiminden, kullanılan terlik/ayakkabı tabanının özelliklerine kadar sayısız risk faktörü, yaşlının düşüşü için zemin hazırlamaktadır.

Bu nedenledir ki, riskler ne kadar iyi tanınırsa ve ne kadar azaltılabilirse, düşmelerin o kadar önüne geçilebilmektedir. Bu açıdan, sağlık sisteminin koruyucu hekimlik merkezli örgütlenmesi, yaşlı nüfusun korunması için çok değerlidir.  Mevcut sistemdeki Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği, sözleşmelerin yenilenmesini, belirlenmiş göstergelerin puanlaması ile performansa dayalı gerçekleştirmekte ve bu göstergelerden biri olan “Çok yönlü yaşlı izlem oranı”, gerçek bir tarama ve takip anlayışındansa, puan artırma kalemi olarak ve isteğe bağlı uygulanmaktadır. Aile hekimliği birimi başına düşen 3 bin 43 kişinin yoğunluğu ve her geçen gün aile hekimliği sistemi üzerinde yaratılan baskılar da düşünülecek olursa, yaşlı izlemi, gerçek anlamda düşme risk analizi yapamamaktadır.

Yaşlı nüfusun düşme riskini azaltacak, bağımsızlığını ve yaşam kalitesini artıracak, güvenli barınma, protein ağırlıklı doğru beslenme, egzersiz, görme ve işitme çözümleri gibi her türlü uygulama, finansal güce ihtiyaç duymakta, toplumumuzun temel sorunlarından olan yoksullaşarak yaşlanma koşullarında hayal olmaktadır.

1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde, toplam nüfusumuzun yüzde 10’unu geçen yaşlılarımıza, hak ettikleri fiziksel, sosyal, ekonomik ve aktif sağlıklı yaşlanma koşullarını sağlayacağımız günler dileğiyle…

Yılların emeği yaşlanınca yok oluyor: Yalnız ve huzursuzlar