Yara İzi

Kalırsın. Bunca yıl bekleyip vazgeçemediklerin için, verdiğin emek, döktüğün gözyaşı için. Bazen şaşırıp kalırsın, kötülükleri karşısında. Taş kesilir vücudun. Bıçağın kesemeyeceği, açamayacağı yaraların ile kalırsın. Senden bekledikleri ile hiçbir sorumluluğunu üstlenmedikleri kırgınlıklarınla kalırsın.. Kırgınlıkların üzerinde yürüdüğün, kanayan ayaklarınla kalırsın. İnsanlar sözleriyle incittiler seni. Yaralandı bedenin, ruhun. Yaralandın sen. Yara izlerinle kalırsın. Hiçbir merhemi, ilacı, bandı olmayan yara izlerinle. Freni patlamış kamyon gibi toslarsın duvara. Zaten yaralısın üstüne bir de paramparça kalırsın, senden geriye ne kaldıysa.. Bunun çaresizliği ile kalırsın. Sana bakıp seni o halde bırakıp gidenlerin bakışlarıyla.. Bazen sessiz kalırsın, kendini anlatmanın anlamsızlaştığı, kelimelerinin değersizleştiği bir yerde. Kalırsın. Eline kalemi alınca edecek tek kelâmın kalmamıştır artık. Sözlerin anlamsızlaştığı, varlıktan hiçliğe giden bu yolda kaybettiğin kendinle kalırsın. Sancırsın. Ruhun bedeninde can çekişir ama yoktur başka gidecek bir yerde.. İçi dışı yara olmuş bir sen ile kalırsın. Her yanı kan, revan, harap… Gözlerinle gördüklerine bile inanacak halin kalmamıştır artık. Aşka, umuda, iyiye olan inançsızlığın ile kalırsın.. Kınarlar, yargılarlar bir de bu yüzden. Ama her şeye inancını alıp götürenlerin hiçbir suçu yoktur bunda, sen suçluluğunla da kalırsın. Rüzgârın uğultusunu dinleyen kulakların her şeye sağır olmuştur artık. Duymazlığın, duyulamazlığınla kalırsın. Buz keser tenin. Güneş ısıtamaz seni. Anılarının zihnindeki sıcaklığıyla kalırsın. Ağzında kekremsi bir tat, huzursuzluğun bıraktığı. O tat yüzünden zehir olur tüm günün, zehrin ile kalırsın. Çiçeklerin kokuları yoktur artık. Çürümüş ruhlar kokar her yerde. Alıştığın güzel kokulara hasret, kalırsın.. İnsan olma adına ne varsa hepsi kayıptır bu zamanda. Kayıplarıyla, kaybınla kalırsın.

Zaman mefhumun yoktur artık. O kadar boşluktadır ki her şey, etrafından akıp gider insanlar, hayat.. Kaya gibi direnirsin bu akıntıya. Gün doğar, batar. Zamansızlığınla kalırsın. Ait olamadın ya, bir bağ kuramadın. Evim diyemedin hiçbir yere. Gittiğin her yer dar geldi önünde sonunda.. Mekânsızlığın ile kalırsın. Suyun bile akıp yolunu bulduğu bu dünyada sen yolsuzluğunla, çıkmazlarınla kalırsın. Âdem değil de sen düşmüşsündür sanki cennetten, şeytanınla kalırsın. İki cihana sığmayan seni nereye koysak ki? Hiçbir yere sığmayışınla, sığıntılığınla kalırsın. Bu kadar kalmanın hiç kalmamak olduğu gerçeğiyle kalırsın; yok olduğun gerçeğiyle varlığın yokluğundan farksız olduğu için.. Yokluğunla kalırsın, kalmayı seçersin. Belki de böylesi daha kolaydır. Yok olunca görünmez, bilinmez, hissedilmezsin. Belki bu daha iyi gelir sana. Var olmak adına verdiğin savaşın yenilgiyle sonuçlandığını kabullenmenin ağırlığıyla kalırsın..

Kalırsın. Herkes gider, sen kalırsın. Günahlarınla, hatalarınla, sustuklarınla, sana kalırsın. Kendi yükün yetmezmiş gibi başkalarının da sırtlandığın yüklerin ile kalırsın. Kaldırmaktan, taşımaktan bitap düşmüş kollarınla.. Hiçbirinin haberi yoktur onlar adına yaptıklarından, onların kendilerinin olduğunu zannettikleri hafifliklerine rağmen sen bütün ağırlığınla kalırsın. Haykırmak istediğin onca şey varken kelimelerin boğazına dizilişiyle öylece kalırsın. Sahip olduğunu zannettiğin şeylerin bir bir kayıp gittiğini görünce.. Dünya dönerken, sen kalırsın. Sen olduğunu zannettiğin, sonra da hayal kırıklığına uğradığın o kişi ile.. Koşarak uzaklaştığın ne varsa hepsi heybendedir artık, bakarsın. Adım atacak dermanın kalmadığı için, tutacak eli bırak bir dal kalmadığını fark ettiğinde karanlık dünyanda kalırsın. Mutluluk sandığın şeylerin başına yıkıldığını gördüğünde kalırsın. Bilginin, erdemin ve sahip olduğunu düşündüğün bütün doğru ve değerlerin bencilce şekillenmiş olduğunu görünce, kalırsın. Sen kalırsın, sana. Baştan başlamak zorunda olduğun, yeniden büyütmen- eğitmen gereken; hatasıyla, doğrusuyla kabul etmen gereken sana kalırsın. Yorgun kollarınla sarmak zorunda olduğun, kendine sarılmakla yetinmeyip her şeye rağmen başkalarını da sarmak zorunda olduğunu düşündüğün sana kalırsın. Kalırsın işte öylece. Yine sana, hep sana. Issız bir semtte, sokak lambaları sönerken birer birer, kalırsın sessizliğinle, sessizliğiyle sokakların..

Ardına dönünce gördüğün harabeden başka bir şey değildir, toz duman her yer. Kendi yıkıntıların arasında boğulurken, nefessiz kalırsın. Dokunduğun, soluduğun, gördüğün, duyduğun, sevdiğin hiçbir şey kalmamıştır ama tam o andadır doğuşun. Varlıktan hiçliğe idi ilk yolculuğun, şimdi de hiçlikten varlığa doğru direnişin. Yine kalırsın ama bu sefer doğuya dönüktür yüzün beklediğin ışığı görmek için. Aylarca belki yıllarca kalırsın ama bu defa yalnız değil. Yıktığın, yaktığın, hiç olmak için mücadele ettiğin kendinle. Savaş meydanında da böyledir ya. Bir an gelir rüzgâr tersine döner. Rüzgâra kapılan seni alır rüzgârın karşısına dikilen senin yanına kalırsın.

Yara İzi was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.