YARA

Şaraplı sayfalara yazmayan bir yazar varmış.
Sarhoşluğuyla ve ayıklığıyla burada hep.
Yazımızı kışa çevirenler eşliğinde,
Ezel içip ezel sevdi.
En okkalı yaraları suratına aldı.
Ağırlığı da doksan bir okka etti yılın son baharı.
Üst üste “neden” dedi küçük bir çocuk gibi.
Anlayamadı olanı biteni çabucak.
Halbuki zeki derlerdi, zehir gibi derlerdi…
Sahildeki kuşlar tanıyordu beni yakından.
Kanmadılar saçıma, gülüşüme.
Sesimin her tonunu bilenler,
Kaybettikleri savaşlardan ganimetle döndüler.
Mahcup oldu bahçesinde yanan ışıklar için,
Veremedi geri ona ait olmayanları.
“Yara” dedi, “dert” dedi,
Evirdi çevirdi.
Döndü dolaştı aynı kadeh, aynı şarap.
Toprak aynı, gömülen farklı.
Hava aynı, soluyan astım.
Ateş başka, pişen aynı.
Yenmeyen kurabiyelerin atıldığı çöpe
Boş şarap şişeleri konmuş.
Elbet mutsuz bir kadının işaretidir sessizlik.
Aysel köşeye sıkışınca döküyor heybesindeki mektupları.
“Git başımdan.” deyince birisi,
Saklanıyor hemen fallara.
Yeşilçam’da kahve içip,
Pis bir aynada yapıyor makyajını.
Hapisten çıkan kardeşine kavuşuyor.
Doymuyor yediği dünya mallarından.
Öfke görünce gözlerde çıkıyor dikenleri doğasından.
Tüm şiirlerim benzerken birbirine,
Bir anda
Göklerden gelen kararlar duyulur.
Gözler yine döner kapıya.
Yanar, söner, döner…
Bir şiir daha yazılır,
Bir kadeh daha doldurulur.
Bazı bahçeler yeşerirken,
Bazıları…

YARA was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.