YANSIMALAR

Burası bir insanın tüm kabuklarını döküp, kendi özüne geri dönüşünün izi.

35 yıllık hayatımda yaşadığım her şeye teşekkür ederim.

Hayatıma giren herkes, her olay, her travma.. Hiçbiri beni ben yapmadı. Bilakis, ben sandığım tüm kabukları tek tek kırdı. Geriye, çıplak bir hiç kaldı.

Ama bu hiçlik; ruhçuluk oynayanların, aklını bilgelik maskesiyle sıvayanların, duygusuzluğunu “sadeleşme” diye pazarlayanların ucuz bir fantezisi değil.

Bu hiçlik, naif, nazik, sessiz ve hakiki bir hâl. Kendi kalbinden doğan bir teslimiyet.

Hatta ona da teşekkür ederim; görülmeme ve duyulmama travmama dokunduğu için.

Son ağlayışımın sonunda gelen kusma nöbetiyle, içimde biriken ne varsa dışarı aktı. Her şeyden temizlendim.

İnsan; hiçbir şeyin sahibi olmadığını anladığında özgürleşiyor.

Bu sadece maddi mülk değil. Benlikte, duyguda, bağda, beklentide de böyle.

Bazen terk edilince değil, terk ettiğini zannettiğin şeyin sahte olduğunu fark edince özgürleşiyorsun.

Ve ben şimdi biliyorum:

Hiçlik bir kayıp değil. Kendi özüne açılan kapı.

Burası bir hikâye değil.

Burası bir insanın tüm kabuklarını döküp, kendi özüne geri dönüşünün izi. Bu blog, süslü bilgeliklere değil; yanarak öğrenen bir kalbin notlarına ait.

Ben bu dünyaya kusursuz olmak için gelmedim; yanılmak, düşmek, kırılmak ve kırdıklarımı görmek için geldim. Karanlıktan geçtim, küle döndüm, içimdeki tüm putlar yıkıldı.

Ve şimdi, o küllerin içinden çıkan sessiz bir hâli paylaşıyorum:

“Gerçeğin kendisi olmak.”

Bu blog; bilgelik taslamak, büyük konuşmak, “uyanmış” bir insan rolü oynamak için açılmadı.

Burada yazılan her cümle, kendi karanlığıma tuttuğum fenerin ışığından doğdu. O fener bazen titredi, bazen söndü, bazen kalbimi yaktı.

Ben, “dünyaya bir şey öğretmek” için yazmıyorum. Ben, “dünyayı yanlış okuyup kendini yakanlara bir yol olsun” diye yazıyorum.

Çünkü ben yanarak buldum kapıyı. Sen yanmadan bul diye yazıyorum.

Burada okuyacağın şeyler bir öğreti değil; bir insanın içinden geçerek vardığı hakikat kırıntıları.

* Niyetim şudur:

Kendimi anlatmak değil, kendimden taşanı paylaşmak.

İnsanlara yol göstermek değil, kendi yolumu görünür kılıp “Sen de yapabilirsin” demek.

Acımı kutsamak değil, acıdan doğan hakikate şahitlik etmek.

Kimseyi uyandırmak değil, sadece sesi duymak isteyen olursa, kulağına “Uyan” diye fısıldamak.

Burayı bir ayna olarak düşün. Ben yazdıkça kendimi görüyorum, sen okudukça kendini göreceksin.

Çünkü her insan, kendi yansımasına doğru yürür.

Ve yolda yalnız değilsin.

“Yansımalar” tam da o yüzden var.

Burası bir edebiyat alanı değil; bir nefes alanı. Bir öğretmen sahnesi değil; bir teslimiyet mekânı. Bir hikâye değil; bir doğuşun kaydı.

Ben buraya kalbimi koyuyorum.

Sen de kendinden bir şeyi bulursan, işte o zaman yazının ruhu tamamlanmış olur.

YANSIMALAR was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.