Yamyamlığın Şöhreti: Issei Sagawa

Bugün bahsedeceklerim, benim de yeni öğrendiğim ama keşke öğrenmeseydim dediğim bir katilin (gereksiz) şöhreti hakkında olacak.

⚠️ Yazının odak noktası suçun detayları değil, hukuki serbestlik ve toplumsal kabulün etik boyutları olsa da konunun kendisi hassas bir nitelik taşımaktadır. ⚠️

Eğer bilmiyorsanız, bu adam bir yamyam. Evet, canlı canlı bir kadını yemiş ve yetmemiş, aldığı cezalardan sonra kendisi serbest bırakılmış ve Japonya’da üne sahip olmuştur. Kendisi yaptıkları hakkında bir çizgi roman yayımlamış ve insanlara röportaj vermiştir. Üstelik bunların hepsi Japonların (insanların) isteğiyle gerçekleştirilmiştir.

Kendisi hakkında konuşmak gerekirse, zengin bir ailede doğmuş.Prematüre doğmuş (Keşke doğmadan ölseymiş.), söylentilere göre babasının avucu kadarmış ve bir ince bağırsak hastalığı olan enterite yakalanmış. Daha sonra birkaç kalsiyum ve potasyum enjeksiyonunun ardından iyileşmiş. Yani doğumu bile anormalmiş. Üstelik Hiroşima’da patlayan atom bombasından 4 yıl sonra doğmuş kendisi.

İlkokulda, erkek arkadaşının bacağını açık bir şekilde görmüş ve bu onu resmen yamyamlığa bir adım sürüklemiş. Neden mi? Çünkü kendisi bunu resmetmiş ve işte resim.

Görsel, Pangvoss YouTube kanalından alınmıştır.

Sonra küçük Issei, içindeki dürtüyle büyüdü ve üniversite yıllarında hoşlandığı bir kadını, edebiyat dersine çalışmak için evine davet etti; sonra onu yedi.

(öldürülen kadın)

Kimilerine göre doğuştan, kimilerine göreyse sonradan edinmiş bu canavarlığı. Kim bilir?

Cinayet sonrasında da onun psikiyatrik durumu belirsizliğini korudu: Fransız mahkemesi onu “akli dengesi yerinde değil” ilan etti. Japonya’daki doktorlar ise cinsel sapkınlığı tek sonuç olarak gördü, ancak kişilik bozukluğu ve hatta şizofreni tanısı tartışmaları da Sagawa’nın zihnindeki karmaşayı gözler önüne serdi. İşte bu belirsiz ve tartışmalı akli durum kararı, onun hapse girmeyip toplum içine dönmesinin kapısını aralayan en büyük hukuki boşluk oldu.

Açılan kapı içinden birçok gazeteci içeri sızdı. Bir katil, beş parasız ve özgürdü. Bu durum, medyanın avuçlarını ovuşturmasına neden oldu. Ancak ona el koyan, kişi bir yargıç değil, bir gazeteciydi. Bir gazeteci, Sagawa’ya, kendi korkunç suçunu anlatması karşılığında 20.000 dolarlık muhteşem bir teklif sundu.

İşte tam bu anda, hangi dürtülerin bizi kontrol ettiği acı bir şekilde ortaya çıktı. Bir katilin serbest kalması karşısında hissedilmesi gereken ilk duygu korku ve öfke olmalıyken, toplumun büyük bir kesiminde baskın çıkan şey, katilin daha başka neler anlatabileceğine dair duyulan doyumsuz bir meraktı. Kısacası, kocaman bir insanlık; merak uğruna, bir yamyama ve onun eylemlerine boyun eğiyordu. Medya, bu karanlık isteği bir iş fırsatına çevirirken, Sagawa da hikayesini satarak kendini toplumun merkezine yerleştirdi. Bu durum, sadece bir caninin eylemi değil, aynı zamanda toplumun etik çöküşünün de bir aynasıydı. Ama o durmadı yaptıklarını teker teker resmetti ve yazdı.

Kiri Gidatte Aishitai

Bu kendisinin otobiyografik kitabıdır içinde cinayeti ve yamyamlığı tüm detaylarıyla anlatmıştır. 1980'lerin ortalarında yayımlanmış ve anında bestseller olmuştur.

Sagawa, bu ilk otobiyografik başarıdan sonra yazmaya devam etti. Çeşitli manga (Japon çizgi romanı) çalışmalarına da danışmanlık yaptı veya bizzat katkıda bulundu.

Yazar statüsünden sonra, sıra yönetmenlere geldi. Bu ahlaki uçurum o kadar derinleşti ki, yönetmenler sadece onu oynatmakla kalmadı, Sagawa, 90’larda bazı istismar filmlerinde kendi sapkın arzularını ve cinsel şiddet eğilimlerini yansıtan rollerde yer aldı. Özellikle pembe pornografik dizilerde. Ayrıca 2017 yapımı Caniba belgeselinde ve çeşitli röportaj belgesellerinde (Interview with a Cannibal gibi) kendisi olarak çok detaylı ve grafik anlatımlarda bulundu.

Medyada dolaşan ve birçok kaynağın aktardığı iddia şuydu: bir yönetmen, ona kendi işlediği cinayet ve yamyamlık eylemini yeniden canlandırmasını teklif etmişti. Bu iddia (gerçeği ne olursa olsun), toplumun ne kadar hastalıklı bir noktaya geldiğinin göstergesidir. Bir katilin, en dehşet verici suçunu setlerde ‘oynaması’ teklif edilirken, insanlık onuruna dair hiçbir şey kalmamıştı.

Toplum, bu dehşeti kınamak yerine, onu sansasyonel bir eğlence biçimi olarak satın almayı seçti. Bu kabulleniş, modern toplumun empati yeteneğini tamamen yitirdiğini ve en uçtaki sapkınlığı bile normalleştirme ve ticarileştirme konusunda insanlığın ne kadar kötü olduğunu gösteren bir kanıt oldu.

Bugün de durum farklı değil. Toplum olarak, bazı seri katillere bile inanılmaz bir ilgi gösteriliyor. Hakkında ilgi duyulası türden editler yapılıyor. Çocuklara özendiriliyor. Bu ilgi bile, insanlığın ne kadar tehlikeli bir şekilde duyarsızlaştığını, her şeyi çok çabuk unuttuğunu , dehşeti bile ‘eğlence’ olarak görmeye başladığını gösterdi göstermeye de devam ediyor.

Sagawa’nın bu kadar ilgi görmesi ve hatta işlediği suçu ‘oynaması’ için teklif alması, bize şunu gösterdi: En iğrenç olaylar bile para ve ün karşılığında piyasaya sürülebiliyor. Bir katilin kurbanının acısını hiçe sayarak şöhret kazanması, ahlaki sınırlarımızın ne kadar kaybolduğunu gösteren, gerçekten endişelendirici bir durumdur.

Bu tablo hakkında da sonra konuşuruz. Ama biz devam edelim.

Hala içinde yaşadığımız dünyada, böylesine akıl almaz ve mide bulandırıcı bir olayın yaşanmış olduğunu öğrenmek, beni de kelimenin tam anlamıyla çılgına çevirdi. Bu yazıyı blogumda paylaşıyor olmama kiminiz kızacak, kiminiz ‘öğrendik ve artık insanlara karşı daha temkinli olacağız’ diyecek. Ancak tüm bu tartışmaların sonunda acı bir gerçeğe bakmalıyız:

Bir katil (bir yamyam) bile Japonların vergisiyle yaşayabildi, işlediği suçla övündü, para kazandı, rahatça nefes aldı ve nihayetinde Kasım 2022'de, 73 yaşındayken, doğal bir sebep olan zatürre nedeniyle öldü. İşte bu son nokta, yani adaletin sağlanamadığı bir dünyada suçlunun doğal yollarla hayatını sonlandırması, içimdeki siniri ve öfkeyi en çok artıran detay oldu. Ve tabii, içimde biriken onca düşünceyi ve öfkeyi bu yazıya aktarmam gerektiğini hissettim.

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Sagawa örneği, medyanın etik sınırları ne zaman aşmaya başladığını gösteren bir dönüm noktası mıydı, yoksa toplumun bu sapkın ilgisi her zaman var mıydı? Düşüncelerinizi yorumlarda benimle paylaşın.

Yamyamlığın Şöhreti: Issei Sagawa was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.