19 Mart operasyonunun mağdur yakınları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı (ADA), 14. buluşmasını yine Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi.
Yuttaşların destek verdiği buluşmaya; CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, milletvekilleri, İmamoğlu’nun kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu, sanatçı Levent Üzümcü, Silivri’de tutuklu bulunan gazeteci Merdan Yanardağ’ın eşi Sevim Kahraman Yanardağ, tutuklu aileleri ve kalabalık bir yurttaş topluluğu katıldı.
Konuşmasında geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programda İBB iddianamesi ile yalan bilgiler paylaştığını itiraf eden Cem Küçük’e tepki gösteren Dilek İmamoğlu “Aylarca süren, bir soruşturma adı altında suç yaratmaya çalışanlar, şimdi hazırladıkları iddianameyi sahiplenmekten kaçıyor, birbirlerine atmaya çalışıyorlar. ‘İnsan arada yalan söyleyebilir’ diyerek geçiştirmeye kalktıkları o yalanlar gibi… Hiçbiri masum değil. Çünkü bu yalanların bedelini, özgürlüğü elinden alınmış yüzlerce insan, onların evlatları, anneleri, babaları ödüyor.” ifadelerini kullandı.
Cem Küçük’ten İBB yalanı itirafı: “Arada insan yalan… şey ağzından bir şey kaçırabilir”
14. buluşmanın basın açıklaması, CHP’nin Siliviri’de tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu tarafından okundu. Dr. İmamoğlu’nun açıklamasının ardından, sırasıyla; Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu’nun eşi Safiye Mutlu ve üniversite öğrencisi Büşra Ürgen söz alarak, kendilerinin ve ailelerinin yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.
“MÜCADELEMİZ, YALNIZCA KENDİMİZ İÇİN DEĞİL”
“Aile Dayanışma Ağı olarak, bugün, yine aynı kararlılıkla, aynı umutla buluşmamızı gerçekleştiriyoruz” diyen Dilek İmamoğlu, şunları söyledi:
“Her cuma olduğu gibi, sadece sevdiklerimize duyduğumuz özlemi paylaşmak için değil; toplum vicdanının sesi olmak, adalet arayışını hep birlikte büyütmek için bir araya geldik. Burada birbirimize omuz veriyoruz. Acımızı paylaşıp, gücümüzü çoğaltıyoruz. Ama bundan daha da önemlisi; adalet arayan herkesle güçlü bir yol arkadaşlığı kuruyoruz. Mücadelemiz, yalnızca kendimiz için değil; bu ülkenin yarınları, çocuklarımızın geleceği içindir. Bu buluşmalara katılan herkese tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Sizlerin varlığı, adalet arayışımızın en güçlü nefesidir.
“HİÇBİRİ MASUM DEĞİL”
İddianame açıklandığından bu yana yaşananlar, bu sürecin ne kadar yanlış ne kadar taraflı ve nasıl bir adaletsizlik sarmalına dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Aylarca süren, bir soruşturma adı altında suç yaratmaya çalışanlar, şimdi hazırladıkları iddianameyi sahiplenmekten kaçıyor, birbirlerine atmaya çalışıyorlar. ‘İnsan arada yalan söyleyebilir’ diyerek geçiştirmeye kalktıkları o yalanlar gibi… Hiçbiri masum değil. Çünkü bu yalanların bedelini, özgürlüğü elinden alınmış yüzlerce insan, onların evlatları, anneleri, babaları ödüyor. Aileler parçalanıyor, çocuklar ağlıyor. Hal böyleyken, milyonların gözü önünde yalan söylediğini itiraf edenler, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor; iftiraya uğrayanlar cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. İşte bu, adaletin nasıl ters yüz edildiğinin en acı göstergesidir.
“BÜTÜN AİLEMİZ BASKI ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILIYOR”
Bugün öyle büyük yalanlar, öyle büyük baskılar dolaşıyor ki… İnsan aklının, vicdanının kabul edebileceği şeyler değil bunlar. Sevgili oğlum Selim’in hesaplarına tedbir konuldu. Zaten aile şirketlerimize el konulmuştu. Şimdi bütün ailemiz baskı altına alınmaya çalışılıyor. Bu bir adalet arayışı değil; bu düpedüz bir intikam duygusudur. Atılan her adım, bunu açıkça gösteriyor. İddianamenin ne kadar boş olduğu, artık kendi taraflarında bile kabul edilmeye başlanınca, bu kez gerçekleri anlatanları susturmaya giriştiler. Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafı, sesi, görüntüsü yasak. Kendini ifade etmesi yasak. Avukatının onu savunması yasak. Şimdi ise gerçekleri anlatan X hesapları teker teker kapatılıyor. 15,5 milyon kişinin oyuyla Türkiye’nin cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu’nun ‘Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’ hesabı bile kapatıldı. Bu, yalnızca bir kişiyi susturmak değildir. Bu, koskoca bir toplumu susturmaya çalışmaktır. Bu, korkunun resmidir. Bu korku, asrın korkusudur!
“TRT, ARTIK TARAFSIZ, SAĞDUYULU YAYIN YAPMALIDIR”
Gelin bu tabloya birlikte bakalım: Bir yanda ‘Mahkeme canlı yayınlansın, her şey milletin önünde olsun’ diyenler… Diğer yanda ‘Saklayın, göstermeyin, konuşulmasın, duyulmasın’ diyenler… Sadece bu manzara bile kimin doğruları söylediğini, kimin saklamaya çalıştığını bütün açıklığıyla göstermiyor mu? Biz ise tüm bu baskıların, yalanların ve iftiraların karşısında en başından beri aynı net talebi dile getiriyoruz: Adalet herkes için eşit işlesin! Masumiyet karinesi korunsun; tutuksuz, adil ve şeffaf yargılama ilkeleri eksiksiz uygulansın. Mahkeme süreci TRT’den canlı yayınlansın! Şunu da tüm ailelerin ortak talebi olarak iletiyorum: TRT, artık tarafsız, sağduyulu ve masumiyet karinesini gözeterek yayın yapmalıdır. Kamu yayıncısı TRT, suçları kanıtlanmamış kişiler hakkında yapılan taraflı yayınlarla ailelere, çocuklara yaşatılan zulme artık son vermelidir.
“ADALETİ YA HEP BİRLİKTE SAVUNACAĞIZ YA DA HEP BİRLİKTE KAYBEDECEĞİZ”
Geçtiğimiz günlerde tüm siyasi parti liderlerine, hukuk örgütlerine, meslek örgütlerine ve sanatçılara bir çağrıda bulundum. Dedim ki: ‘Bu yargılama herkese açık olmalı. Herkesin gözü önünde, şeffaf ve tarafsız bir şekilde yapılmalı.’ Bazı genel başkanlar, bazı sanatçılar ve hukukçular bu çağrıya sessiz kalmadılar. Hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Ama tutuksuz ve adil yargılama, masumiyet karinesi ilkelerinin korunması adına da yine ses çıkarmalarını talep ediyoruz. Ayrıca bu çağrı yalnızca birkaç kişinin omuzlayacağı bir görev de değildir. Bu ülkede adaleti ya hep birlikte savunacağız ya da hep birlikte kaybedeceğiz.
“ADALET YOK EDİLİRSE, GERİYE TUTUNACAK BİR DAL BİLE KALMAZ”
Bu hukuksuzlukların bedelini sadece bireyler ödemiyor; ülkemiz ödüyor, Cumhuriyetimiz ödüyor. Milletin iradesi baskılanıyor. 86 milyonun geleceği, gençlerimizin yarınları tehlikeye atılıyor. Bir ülkede adalet yok edilirse, geriye tutunacak bir dal bile kalmaz. Bu yüzden adalete ve demokrasiye sahip çıkmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Biz buraya, Saraçhane’ye sadece tutuklu aileleri olarak gelmiyoruz. Biz buraya ülkemizin geleceğini, hepimizin ortak yarınlarını korumaya geliyoruz. Bu nedenle herkesi, her cuma burada yanımızda durmaya davet ediyorum. Çünkü biliyoruz ki; baskı varsa, dayanışma da vardır. Baskı büyüyorsa, dayanışma daha da büyür. Biz buradayız. Toplumun vicdanı burada. Adalet, eşitlik ve demokrasi için burada olmaya devam edeceğiz.”
“BİZİM SUÇUMUZ HALK İÇİN, HAK İÇİN MÜCADELE ETMEK”
Seçilmiş Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Mutlu’nun eşi Safiye Mutlu da, zorlukla yaptığı konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı:
“Bu konuşmamı, şu anda Silivri zindanlarında dostları, yol arkadaşlarıyla birlikte, siyasi kararlarla, haksız ve hukuksuz yere tutuklu olan, canımdan çok sevdiğim eşim ve eşimin yol arkadaşlarının eşlerinin, yakınlarınızın üzüntüsü içerisinde, ancak eşimin bana sağlamış olduğu büyük bir cesaret ve gururla yapıyorum. 6-7 aydır tehdit ve taciz altında bulunan eşim, ‘Beni de alacaklar. Tutuklu arkadaşlarımın ne suçu vardı ki? Suç aranmıyor, suç yaratılıyor. Bizim suçumuz Cumhuriyet Halk Partili olmak, Ekrem Başkanımızın yanında olmak. Halk için, hak için mücadele etmek. Sen de korkma, çekinme. Bunlar biter, karanlıklar bir gün aydınlığa döner’ diyordu. Evet, ben de inanıyorum. Karanlıklar bir gün biter, aydınlığa döner.
“KUL HAKKI YİYENLERDEN KORKMADIĞI, TAVİZ VERMEDİĞİ İÇİN TUTUKLU”
Ben, Bayrampaşa Belediye Başkanı Hasan Hoca’nın, Hasan Mutlu’nun eşiyim. Kocamla gurur duyuyorum. Benim kocam, 35 yıldır Bayrampaşa’da, Gaziosmanpaşa’da, Sultangazi’de, Eyüp’te eğitim işiyle uğraşıyor. Sadece Bayrampaşa’da 40 binin üzerinde öğrenci okuttu. Bu ilçelerde Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucularındandı. Bayrampaşa’da 12 yıla yakın Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanlığı yaptı. Bayrampaşa’da herkes tanır, sever eşimi. Çocuklar, ‘Hasan Hocam diye peşinden koşarlar. Hiçbir zaman kimseyi ayırmadı, ayrıştırmadı. Ekrem Başkanımız ile aynı dönem ilçe başkanlığı yaptı. Gurur duyuyordu Ekrem Başkanımızın arkadaşı olmaktan, onunla yol yürüyor olmaktan. Bayrampaşa’da çalışma arkadaşlarıyla birlikte, kısa zamanda büyük değişimler sağladı. Eğitime, amatör kulüplerine büyük destekler sağladı. 5 sosyal tesis, 4 kreş, taziye evleri, aşevi, lojistik merkezleri, tanzim satış, parklar, bahçeler ve kültür çalışmaları ile büyük değişimler sağladı. Sosyal tesislerde 3 TL’ye çay satıyor, kamuyu zarara uğratıyor diye suçlanıyor benim. Halkın olanı halka kazandırılmakla suçlanıyor. Rantçılardan kul hakkı yiyenlerden korkmadığı, bunlara taviz vermediği için tutuklu.
“EŞİM GÜLEREK, BAŞI DİK BİR ŞEKİLDE GİTTİ”
Eşim, sıranın kendine geldiğini, kendisini de alacağını biliyordu. 4 aydır tehditler, telefonlar hiç susmuyordu. 12 Eylül cuma günü öğlen yanıma geldi. ‘Beni de yarın alacaklar’ dedi. Telefon gelmiş, bilgi gelmişti. Avukatını aradı. İl Sekreteri Soner’i aradı. Bilgi verdi ve belediyeye geçti. Akşam yine her zamanki gibi oturuyor, sohbet ediyorduk. Saat 23.00 İl Başkanımız Özgür Bey aradı. Eşim, ‘Bizi yarın alacaklar’ dedi. Özgür Başkan, ‘Ağabey, şu anda böyle bir durum görünmüyor. Sıkıntı yapma’ dediğinde, ‘Başkanım, ben sıkıntı yapmıyorum. Zaten 4 aydır ‘bu gece, bu gece’ diye bekliyorum. Ancak kesin öğrendim; beni sabah alacaklar. Korkmuyorum, kaygı duymuyorum. Sadece bilgi vermek istemiştim’ dedi. Sabah hazırdık. Saat 05.30 gibi geldiler. Eşim, gelen memurları buyur etti. Bizim onları beklediğimizi görünce şaşırdılar. Fazla rahatsızlık vermediler. Eşim gülerek, başı dik bir şekilde gitti. Eşimi çok seviyorum. Onu çok özlüyorum ve ona inanıyorum. Onun güvendiği yol arkadaşlarına, Ekrem Başkan’ıma inanıyor, güveniyorum. Allah, hepimize kolaylık versin, güç versin. İşimiz zor olabilir. Bizler inanıyoruz; korkmuyoruz, korkmayacağız. Hep birlikte dayanışma ile bu karanlık günleri geride bırakacağız. Kocamın da dediği gibi, her karanlığın sonunda bir aydınlık vardır.”
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ BÜŞRA ÜRGEN: TERS KELEPÇEYLE YERE İTTİRİLDİM
Buluşmada son konuşmacı olarak üniversite öğrencisi Büşra Ürgen söz aldı. Haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı ses olmak için Saraçhane’ye gittiğini belirten Ürgen, “Bir Atatürk genci ve bu Cumhuriyetin ferdi olarak sessiz kalmayıp, sokaklardaydım. Gözaltına alındığım gün ters kelepçeyle yere ittirilerek, sözlü hakaretlere maruz bırakılarak alındım. Katillerin, tecavüzcülerin alınmadığı o ters kelepçeyle” ifadelerini kullandı.
“BU MUDUR ADALET?”
Gençlere yönelik yıldırma politikalarına değinen Ürgen, “Bazılarımız eğitim hayatından, bazılarımız barındığı yurtlardan atılarak en temel haklardan mahrum bırakıldı. Tutuklandığım zaman çalışmam gereken sınava, yeterli olanağa sahip olamadığım için çalışamadım” diye konuştu. Halen tutuklu bulunan siyasilere dikkat çeken Ürgen, “Kimi eşinden, kimi çocuğundan ayrı, hukuksuz yere içeride tutuluyor. Sorarım, bu mudur adalet? Bu mudur vicdan?” diye sordu. Ürgen; Ekrem İmamoğlu, Oya Tekin, Murat Çalık, Kadriye Kasapoğlu, Mehmet Pehlivan, Hasan Mutlu ve tüm tutuklulara selam gönderdi.
“KOLTUĞU KORUMA UĞRUNA BİR SAVAŞ AÇILMIŞ DURUMDA”
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, haftaya cuma günü 81 ilden kadınların el emeğiyle hazırladığı bir etkinliğin olacağını dolayısıyla ADA toplantısının cuma değil de çarşamba günü yine Saraçhane’de yapılacağını duyurdu. Buluşmaya katılan sanatçı Levent Üzümcü de, “2009’dan beri, ‘susma, sustukça sıra sana gelecek’ diye ben bağırıyorum. Daha öncesi de var ama… Bu büyüyen bir çığ gibi, bir mekanizma, bir düzen; kendisini yerinden edeceğini düşündüğü, sağlam olduğunu düşündüğü koltuktan onu edeceğini düşündüğü her şeye karşı topyekün bir savaş açmış durumda. Hiç kimse bu savaştan azade değil…” diye konuştu.