Ülke kaynakları için acil strateji şart

Mehmet TORUN*

Bugünlerde pek çok kişinin dilinde dolaşan, ülkelerin peşinden koştuğu bazen savaş nedeni olabilen, isimleri akılda zor kalan Nadir Toprak Elementleri kısa adıyla NTE nedir, ne değildir?

Kimyasal özelliklerinin benzerliği nedeniyle bir arada olma eğilimi gösteren bu elementler, doğada yüksek konsantrasyonlarda bulunmamaları nedeniyle NTE olarak adlandırılmakta. Doğadan çıkarıldıktan sonra rafine edilen NTE’ler, yenilenebilir enerji teknolojilerinden akıllı füzelere, uydu haberleşmesinden yakıt hücrelerine, elektrikli otomobillerden enerji depolama sistemlerine kadar pek çok stratejik alanda kullanılmakta. Toplam on yedi kimyasal elementten oluşan NTE’ler, modern teknolojik ilerlemeler için önemli kaynaklar. Telekomünikasyondan savunma sanayine kadar geniş bir yelpazede kullanımı olan bu elementler, günlük hayatın pek çok alanında önemli rol oynamakta. Bahsi geçen elementler; yarı iletkenler, akıllı telefonlar, bilgisayarlar, elektrikli araç motorları ve rüzgâr türbinleri gibi ürünlerde de kullanılmakta. NTE; yenilenebilir enerji teknolojileri, tıbbi cihazlar ve askeri uygulamalar için de büyük öneme sahip. Lazerler, radar, sonar, gece görüş sistemleri, füze güdümü, jet motorları ve zırhlı araç alaşımları gibi askeri sistemlerde de kritik bir rol üstlenmekte.

Nadir dense de bu elementler doğada yaygın olarak bulunmakta ancak cevher içinde bulunan mineral miktarı çok düşük oranlarda bulunduğu için böyle adlandırılmakta. Kısaca NTE, yer kabuğunda yaygın olsa da bu elementlerin ekonomik olarak işletilebilir yatakları nadir. Üstelik bu elementlerin çıkarılması ve işlenmesi, ciddi çevresel problemlere neden olmakta ve yüksek maliyetler gerektirmekte. Bu süreçler madencilik, zenginleştirme ve rafine etme gibi çok uzmanlaşmanın gerek duyulduğu karmaşık pek çok adımı da içermekte.

Dünya toplam nadir toprak elementi rezervlerinin başta Çin olmak üzere Vietnam, Rusya, Brezilya ve Hindistan’da olduğu bilinmekte. Türkiye’ de de Eskişehir-Beylikova civarında ciddi bir rezerv olduğu devlet yetkilileri tarafından dile getirilmekte.

2023 yılında 350.000 ton olan toplam dünya üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini gerçekleştiren, rafine edilip işlenmiş nadir toprak elementlerindeki payı ise yüzde 90 olan Çin, sektörde tekel konumuna ulaşarak NTE’nin çıkarılmasının yanı sıra bu minerallerin işlenmesi, rafine edilmesi ve dolayısıyla fiyatlandırmasını da kontrol eder hale gelmiş. Çin’in gelişmiş işleme yetenekleri ve düşük iş gücü maliyetleri, küresel pazarda kendisine hâlâ büyük bir avantaj sağlamakta. Ayrıca, nadir toprak elementlerinin madenciliği ve rafinasyonu teknik olarak son derece karmaşık olduğundan, alternatif kaynakların tam anlamıyla geliştirilmesi onlarca yıl sürebilmekte.

Çin, bu elementler üzerindeki kontrolünü yeri geldiğinde siyasi bir araç olarak kullanmakta ve uluslararası anlaşmazlıklar sırasında tedarik kesintileriyle avantaj sağlamakta. 2010 yılında Senkaku Adaları üzerindeki gerilim sırasında Çin’in Japonya’ya NTE ihracatını geçici olarak durdurması ve 2025 Nisan ayında Çin’in ABD’ye NTE satışını durdurması bunun çarpıcı örnekleri.

Küresel ekonominin dijitalleşme ve karbon-nötr büyüme ekseninde yeniden şekillendiği günümüzde, nadir toprak elementleri yalnızca yüksek teknoloji sanayilerinin vazgeçilmez girdisi değil; aynı zamanda savunma sanayilerinin, yeşil enerji dönüşümünün ve dijital altyapıların da stratejik dayanağı hâline gelmiş. Yeşil dönüşümü besleyen kritik mineraller pazarının 2024’te 325 milyar dolar büyüklüğe ulaştığı ve 2040’ta 770 milyar dolara çıkacağı öngörülürken, NTE’ye dayalı motor, türbin ve elektronik ürün pazarının hâlihazırda 1 trilyon doları aştığı hesaplanmakta.

Böylesi devasa bir pastanın paylaşımı da oldukça çetrefilli olmakta. ABD ve AB’nin Çin tekelini kırmak ve pazarda söz sahibi olmak için çeşitli manevralar yaptığı bilinmekte. Çin’e uygulanan ambargolar, 30 Nisan 2025 tarihli ABD-Ukrayna Mineral Anlaşması, ABD’nin ağır NTE açığını kapatmak ve Çin hâkimiyetine karşı alternatif yaratmak üzere Grönland’daki zengin cevher sahalarına göz dikmesi, AB’nin NTE bağımlılığı ve bu alanda Çin’in tekel konumu, “tedarik zinciri güvenliği altında” yeni arayışlara girmelerine neden olmakta. Avrupa Birliği’nin 3 Mayıs 2024 tarihinde yürürlüğe soktuğu Avrupa Kritik Ham Maddeler Yasası, kendileri için kritik mineral arzını güvence altına alıp, tedarik zincirlerini çeşitlendirme hesaplarının bir sonucu.

 Bu madenler kullanılarak üretilen enerjiye ‘temiz enerji’, araçlara ‘temiz araç’ dense de hem nadir toprak elementlerinin hem kritik minerallerin üretimi doğa ve insanlık için muazzam tehditler taşımakta. Bir araştırma üniversitesi olan Kolorado Maden Okulu’na (Colorado School of Mines) bağlı Payne Enstitüsü’nün 2023 raporuna göre:

• Bir ton nadir toprak elementi çıkarırken 2.000 ton toksik atık üretilmekte. Bu atıkların içinde sülfür hexafluorid de var, küresel ısınmaya etkisi karbon dioksitin 23.900 katı olan bir gaz.

• Tek bir nadir toprak madenciliği ve işleme operasyonu doğaya yılda yaklaşık 75.000 ton sülfür dioksit ve 38.000 ton nitrojen oksit salmakta. Partikül madde ve uçucu organik bileşiklerinin insanlara, bitkilere, hayvanlara verdiği zararlar da cabası.

• Çıkarılan her bir ton nadir toprak elementi için yaklaşık 75 metreküp asidik atık su ve bir ton radyoaktif kalıntı üretilmekte. Bu atık maddeler su ekosistemleri için ağır sonuçlar doğurmakta, su kütlelerinin doğal pH seviyelerini değiştirmekte, hassas türleri öldürmekte, kısacası ekolojik dengeyi bozmakta.

• Nadir toprak madenciliğinde büyük miktarlarda su ağır metallerle, radyoaktif maddelerle, toksik kimyasallarla kirlenmekte. Dahası çıkarılan her bir ton cevher için 2.000 litre su tüketilmekte. Kritik minerallerin üretiminde de (lityum, germanyum, iridyum, kobalt, nikel vb.) benzer sorunlar yaşanmakta.

Özetle; NTE üretiminde ekstraktif (özütleme) yöntemi uygulanmakta, tonda bir gram hatta daha düşük miktarda mineral değişik kimyasallar kullanılarak elde edilmekte, özü alınan milyonlarca ton kirletilmiş malzeme doğaya bırakılmakta.

Bu konuda Nadir toprak elementleri uzmanı Vivian Wu, Nadir Metaller Savaşı (Guillaume Pitron, İş Bankası Kültür yayınları) kitabında “Çin halkı bütün gezegenin nadir toprak elementi ihtiyacını karşılamak uğruna kendi çevresini feda etti. Bu sanayiyi geliştirmenin bedelinin çok yüksek olduğu ortaya çıktı.” demekte.

Ülkemizdeki NTE rezervinin miktarı ve sahaların verimliliği netleşse dahi bağımsız ve halkçı bir politika uygulanmaması ve nihai ürün eldesi alanındaki teknolojik yetersizlikler diğer alanlarda yaşanan sömürge madenciliğinin devam edeceğini göstermekte. Üstelik yeni yasalaşan 7554 sayılı Kanunla stratejik öneme sahip madenlerin ekonomiye kazandırılması gerekçesiyle idareye verilen sınırsız ve denetimsiz yetkiler bu riski daha da artırmakta.

Önümüzdeki on-on beş yıl içinde NTE talebi dünyadaki teknolojik gelişmelere, ülkelerin geliştirdikleri stratejilere ve dünyadaki dengelere bağlı olacak gibi. Bu anlamda NTE rezervlerimizin işletilmesi de çok yakın gelecekte gündeme gelecek. Müşterek kaynaklarımızın ülkemiz ve halkımızın çıkarları doğrultusunda değerlendirilmesi ve doğanın korunması için acil bir strateji oluşturulması gerekmekte.

* Madem Mühendisi