Uçuş Modu Açık

Source: Created via AI by the Author- ” Uçuş Modu Açık”

“Uçağımızın kalkış hazırlıkları tamamlanmak üzeredir. Lütfen emniyet kemerlerinizi bağlayınız, koltuklarınızı dik konuma getiriniz, masalarınızı kapatınız ve pencerelerinizi açınız.”

Uçak yürümeye başladı. Ben öyle diyorum yani. Kulaklıklarım nerede? Acele etmeliyim, tam kalkışta moda gireceğim o mistik şarkıyı bulmam lazım.

“Uçuşumuz yaklaşık 5 saat 45 dakika sürecektir. Tüm kabin ekibi adına, sizlere keyifli bir uçuş dileriz.”

Neyse ki çok uzun sürmeyecek. Bu süreye ne zaman bu kadar alıştım bilmiyorum. Keşke biraz uyuyabilsem. Yine Billie Eilish- Blue mu… Daha iyi bir take-off şarkısı bulana kadar devam.

Camda bir çizik var. Arkası biraz bulanık. Dikkatli bakınca çiziğin içeriden olduğunu fark ediyorum. Komplo teorisine gerek yok. Her şey yolunda. O cam patlamayacak, uçak düşmeyecek. Uçak pistte ve işte havalanıyoruz.

Kemerleri bağlıyken kemerleri kontrol etme anksiyetesini ancak hep bir şeylerin sağlamasını yapan üst düzey kaygılı tipler anlar. Neyse ki ben onlardan değilim.

Önce evler, sonra sokaklar, şehirler ve en son da dağlar küçülüyor. Biz, uçağın içindekiler, yere yukarıdan bakan dev gözlere dönüşüyoruz. Arabalar robotik, renkli böcekler gibi. Evler, parlak ve biçimsiz hücre yığınları. Dağların, ovaların ve ağaçların o doğal akışında metal iplikle dikilmiş yeryüzü yaralarını, yani şehirleri görüyorum. İnsan gerçekten de bir mikrop gibi. Bir mikrop kadar küçük ve bir dağ kadar büyük. Hem de aynı anda.

Nereye gidiyorum? Bir yere. Çok da önemli değil. Her zamanki gibi “gitmek” daha önemli. Kaçmıyorum. Sadece ruhum için bir arazi analizi diyelim mimarca’da. Bir parsel seçip kökleneceğim ama henüz değil. Bir listem yok. Haritayı bile son anda kontrol ettim. Bir planım da yok. Belki sadece hayatın bana sunduğu şeye nasılsız ve nedensiz “evet” diyorum giderek.

Yanımda biri var. Hem hiç tanımadığım hem de sanki beraber doğduğum biri. Hem hep var gibi hem de hiç yok gibi. Her şeyi konuşabildiğim ve hiçbir şeyi konuşmak zorunda olmadığım. Sanki hayatta gerek duyduğum ya da duymadığım tüm spektrumu garip bir doğallıkla doldurup eklemlendi. Ona bakıyorum. Bana bakıyor. Dünyada bir yerdeyiz. Herkes gibi geçip gidiyoruz. Yolculuğu paylaşmanın hazzı içinde gülümsüyoruz birbirimize. Bilinmezlik heyecanlandırıyor.

İkaz lambaları yanıp sönüyor, kesintisiz bir motor uğultusu arka planda, sanki havada asılı kaldık. Bu yolculuk epey sessiz. Gözlerimi kapatıyorum.

Başka bir anons. Uçak inişe geçmek üzere.

“…Tüm kabin ekibi adına, uçuşumuzu tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.”

Dışarıya bakıyorum. Gün doğuyor. Nereye gidersen git güneş seninle.

Her inişe geçişte merak ettiğim ve görmekte sabırsızlandığım tek bir şey var. O da havalimanındaki tabelalar. Onları, okumayı yeni öğrenmiş 7 yaşındaki ben heyecanıyla okuyorum. Dünyadaki bütün havalimanı tabelaları aynı şeyi söylüyor ama “kendilerince”: Bilmediğim bir yerde olduğumu.

Ve herhangi bir yerde başka bir yolculuk başlıyor…

Uçuş Modu Açık was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.