ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medyadan yaptığı açıklamayla Honduras’ta 30 Kasımda gerçekleşecek seçimlere alenen müdahale etti.
Ulusal Parti’nin sağcı adayı Tito Asfura’ya (Nasri Asfura) açık destek çağrısı yapan Trump, “Tito Asfura Honduras Devlet Başkanlığı’nı kazanırsa, Amerika Birleşik Devletleri ona, politikalarına ve Honduras’ın Büyük Halkı için yapacaklarına bu kadar güvendiği için, onu çok destekleyeceğiz. Kazanamazsa, Amerika Birleşik Devletleri kötülüğe para harcamayacak” ifadelerini kullandı.
Trump’ın açıklamasındaki en dikkat çekici vurgu ise ABD’de uyuşturucu kaçakçılığı suçundan 45 yıl hapse mahkûm edilen eski Devlet Başkanı Juan Orlando Hernández’e yönelik af vaadi oldu.
Hernández, ABD’ye yüzlerce ton kokain sokmakla suçlanmış, kartellerden rüşvet aldığı belgelenmiş bir isim. Trump onu “haksızlığa uğramış” ilan ederek serbest bırakmaya hazır olduğunu duyurdu.
Trump’ın bu vaadi “uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele” söylemiyle Karayipler’e dev bir donanma yığdığı günlerde geldi.
Trump’ın paylaşımı seçimlere açık bir müdahale amacında olduğunu gösterirken aynı zamanda Honduras’a da tehdit anlamını taşıyor.
TRUMP’IN VENEZUELA STRATEJİSİ: UYUŞTURUCU GEREKÇELİ ASKERİ HAZIRLIK
Trump’ın Venezuela’ya yönelik açıklamaları Honduras’tan çok daha saldırgan. Haftalardır Karayipler’e uçak gemisi, savaş uçakları ve binlerce asker yığan ABD, şimdi kara operasyonu sinyali veriyor. Trump bugün yaptığı bir açıklamada net konuştu: “Artık denizden gelen kalmadı, karadan da durdurmaya başlayacağız. Bu çok yakında başlayacak.”
ABD Venezuela’yı Amerika’ya uyuşturucu sokarak toplumu zehirlemekle suçluyor. Fakat uluslararası hukukçular ABD’nin Karayipler’de hedef aldığı tekneler hakkında hiçbir kanıt sunmadığını, saldırıların “yargısız infaz” niteliği taşıdığını belirtiyor.
SEÇİME MÜDAHALE, AF PAZARLIĞI, ASKERİ TEHDİT
Honduras ve Venezuela dosyaları yan yana konduğunda Trump yönetiminin Latin Amerika politikasının ortak çizgisi netleşiyor. Honduras’ta sağcı adayı destekleyip seçim sürecini maniple eden, uyuşturucu baronu eski devlet başkanına af sözü veren Trump; Venezuela’da ise aynı “uyuşturucu” söylemini askeri hazırlıkları meşrulaştırmak için kullanıyor.
Her iki hamle de ABD’nin bölgede kaybettiği nüfuzu sert güçle geri alma arayışının parçası. Trump yönetimi kıtayı yeniden eski soğuk savaş kalıplarına sıkıştırmak istiyor: Washington’a uyumlu hükümetler destekleniyor, direnç gösterenler “narko-komünist” ilan edilip hedefe konuyor.