TOPLUMSAL DEĞERLERİN YOZLAŞMASI

Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri ailedir. Toplumumuzu yozlaştırmak isteyenler, çoğu zaman ailevi değerleri ve kavramları saptırarak bu amacına ulaşır. Çünkü bir toplumu çökertmenin en etkili yolu, onun en çok değer verdiği kurumları hedef almaktır.

Aile kurumunun alt yapısını oluşturan evlilik, nişanlık gibi süreçler geçmişte toplum için büyük bir önem taşırken, günümüzde bu kavramların anlamı giderek zayıflamıştır. Özellikle sosyal medyanın etkisiyle aile içi ilişkiler üzerine birçok bilgi, doğruluğu veya yanlışlığı tartışılmadan yayılmaktadır. Bu durum, aile değerlerinin kirlenmesine ve insanların aileye bakış açısının bozulmasına yol açmaktadır.

Sosyal medya ile birlikte aile yapısında bireyselleşme ön plana çıkmıştır. Kişiler artık aile bütünlüğüne değer vermekten çok, kendi bireysel yaşamlarına odaklanmakta; bu da bencilliği artırmaktadır. Anne-babaya olan saygı ve sevgi anlayışı bile değişmiştir. Örneğin sosyal medyada sıkça görülen “bakamayacaksanız doğurmayın” ya da “bu hayata gelmeyi ben seçmedim” gibi söylemler, aile içi bağlılığı zedeleyen ve değerleri aşındıran algılardır. Bu tür düşünceler, aile kurumunun temelini oluşturan sevgi ve saygı kavramlarının yerini eleştiri ve yabancılaşmaya bırakmasına neden olmaktadır.

Aile kurumunun alt kurumu olan evlilik de aynı şekilde yozlaşmadan payını almıştır. Evlilik, geçmişte büyük bir önem taşırken, günümüzde değer kaybetmiştir. Önceden aile içi anlaşmazlıklarda yapıcı bir tutum sergilenirken, günümüzde en ufak bir zorluk ya da tartışma bir ilişkinin sonu olabilmektedir. Teknolojiyle gelen “rahat yaşam” anlayışı, evliliği sabır ve emek gerektiren bir kurumdan çıkarıp, beklentilerin yüksek olduğu kırılgan bir yapıya dönüştürmüştür. Ekonomik zorluklar ve sosyal medyada yansıtılan “kusursuz yaşam” algısı, evliliği sorumluluk verici ve problemli bir kurum gibi göstermektedir. Bu da bireylerin evliliğe bakışını olumsuz etkileyerek, aile yapısının temellerini zayıflatmaktadır.

Toplumumuzun bir diğer en önemli kurumu dindir. Din, hem bireysel davranışlara hem de toplumsal hayata yön veren, insanın yaşam anlayışını şekillendiren bir kurumdur. Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de dinin yanlış anlaşılması, onun yozlaşmasına neden olmuştur. Cahil bir toplumun sorgulamadan kabulleri, kötü niyetli insanların dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasına zemin hazırlamıştır.

Özellikle bazı hocalar ve dini cemiyetler, dini kişisel çıkarlarına alet ederek insanlara “hakikat” adı altında yanlış bilgiler sunmuşlardır. Bu da toplumun dini inanışlarında ciddi değişimlere neden olmuş, inanç kavramının özünü zayıflatmıştır. Dinin temel ilkeleri yerine kültürel gelenekler ve örf-adetler öne çıkmıştır. Böylece din ve kültür iç içe geçerek birbirini çelişkiye düşürmüştür.

Örneğin, İslam dininde evliliğin kolaylaştırılması emredilirken, kültürel gelenekler bunu zorlaştırmıştır. Kadına değer verilmesi dinen öğütlenirken, “evlendiysen artık bu eve dönemezsin” gibi örfi anlayışlar dini öğretilerle çakışmıştır. Bu çakışma, insanların hem dini hem de kültürel değerlerine güvenini sarsmış, bir kısmı bu unsurları sorgulamak yerine tamamen reddetmeyi tercih etmiştir.

Sonuç olarak, toplumumuzda örf ile dinin karıştırılması, sosyal medya ile yayılan yanlış algılar ve bireyselleşmenin artması, hem aile hem de din kurumunun temelini sarsmıştır. Dış etkenlerle aşılanan yanlış düşünceler Türk milletinin öz değerlerini zedelemiş, toplumumuzu kendi kimliğinden uzaklaştırmıştır.

TOPLUMSAL DEĞERLERİN YOZLAŞMASI was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.