Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) dün (8 Kasım Cumartesi) Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde meydana gelen Ravive Kozmetik parfüm oldurma işletmesinde 2’si çocuk 6 kadının hayatını kaybetmesine ilişkin açıklama yaptı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz imzalı açıklamada “28 aylık bakanlığı döneminde iş cinayetlerinde en az 4.200 can kaybı yaşanan Vedat Işıkhan’ın hesap vermesi gerekir” denildi.
TMMOB’un açıklamasının tamamı şu şekilde:
Dün Kocaeli Dilovası’nda, ikisi çocuk, 6 kadın işçiyi iş cinayetinde kaybettik.
Bu açıklamamızda ne söylersek söyleyelim, geçmişte söylediklerimizi tekrar etmiş olacağız.
‘Emekçiye yine ölüm düştü’ dersek, yeni şeyler mi söylemiş olacağız?
‘İşverenler önlem almadı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetlemedi’ dersek, yeni şeyler mi söylemiş olacağız?
‘Her cinayet için teknik nedenler söylenebilir ama cinayetlerin tekrar eden nedeni, insana, insan canına değer verilmemesidir’ dersek, yeni şeyler mi söyleyeceğiz?
‘Gayrettepe, Hendek, Balıkesir, Oba Makarna, Kartalkaya’da işverenlerin duyarsızlığı nasıl ki onlarca canı aramızdan almıştıysa, Dilovası’nda da işverenlerin duyarsızlığı 6 kadın işçiyi aramızdan aldı’ dersek, yeni şeyler mi söyleyeceğiz?
Dünkü yangın ve ölümlerle ilgili, daha önce de kullandığımız onlarca cümleyi tekrar edebiliriz. Ne yazık ki ölümler de aynı şekilde tekrar ediyor.
Sözlerimize, işyerinin kurulu olduğu bölgenin uygunsuzluğu, işyerinin kuruluş aşamasında uyulmayan kurallar, acil durumun yönetilmesine yönelik hazırlıkların olmaması konusu ile başlayalım ve sürdürelim.
Cinayetin görünen teknik nedenleri:
Parfüm üretiminde kullanılan en önemli bileşenlerden birisi alkoldür. Alkol denetimini amaçlayan tebliğe rağmen, kazanın yaşandığı işyerine alkolün hangi yollarla, ne miktarda sağlandığı ve depolandığı gibi kritik konuların da derhal açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Alkol, alevlenir bir sıvıdır. Uygun tanklarda depolanması, sıvının ortama sızmaması, buharlarının işyeri ortamına karışmaması gerekir. İşyerinin iyi bir şekilde havalandırılması, alkol buharının ortamda bulunmaması gerekir. Buharları tutuşturacak, elektrik dâhil herhangi bir kıvılcım, ateş vb.nin olmaması gerekir. Alkol buharlarının ölü noktalarda birikmiş olması, tutuşturucu bir kaynakla karşılaşması ve bunun patlamaya, yangına neden olması; yangın ve patlamanın meydana gelmesinin görünür teknik nedenidir.
NEDENLER SADECE TEKNİK Mİ?
Asıl görülmesi, tartışılması ve değiştirilmesi gereken ise işçi sağlığı ve güvenliği sistemidir.
İşyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, kayıtsız şartsız işveren yükümlülüğüdür. Devlet de işyerlerini denetlemek, işyerlerinin uygun hale getirilmesini sağlamak, uygun olmayan işyerlerine idari ve cezai yaptırım uygulamak zorundadır. İş cinayetlerinin yıldan yıla artması, işverenlerin önlem almadığının ve işyerlerinin denetlenmediğinin en açık göstergesidir. 2024 yılında milyonlarca işyerinden sadece 7.133’ü denetlenmiştir. Bu sayı, müfettişlerin birçoğunun idari görevlerde çalıştırıldığı, müfettiş başına ayda ortalama iki denetim yapıldığı anlamına gelmektedir.
AKP iktidarında en az 30.000 işçiyi iş cinayetlerinde kaybettik. 2023 yılında 1.966, 2024 yılında 1.900 işçi iş cinayetlerinde can verdi. Kamuoyu yalnızca Davutpaşa, OSTİM, Soma, Amasra, Gayrettepe, Balıkesir ve Kartalkaya katliamlarını bilmektedir. Oysa her ay, en az Kartalkaya katliamında hayatını kaybedenlerin iki katı kadar insanı iş kazalarında kaybediyoruz.
ÖNCELİKLE HESAP VERMESİ GEREKEN BAKAN VEDAT IŞIKHAN’DIR
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, işyerinde çalışanların sosyal hakları, ücretleri ve işyerinin oluşturduğu riskler konusunda CİMER aracılığıyla kamu makamlarına başvuru yapılmış; ancak kamu makamları herhangi bir işlem yapmamış, yine kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca da başvuru hakkında işlem yapılmamıştır. Düşünülen Kocaeli ve Gebze’deki SGK ve İŞKUR yönetici ile çalışanları dün açığa alınmıştır. Kamuda görev yapanların iş işlemlerinin sorumluluğunu taşıma ve hesap verme uygulaması, bizim de söylediğimiz ve istediğimiz bir uygulamadır.
Patlama ve yangın deyince aklımıza hemen Hendek, Balıkesir, Gayrettepe ve Kartalkaya geliyorsa; her gün 6 işçi iş cinayetlerinde can veriyorsa; yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, iş ekipmanlarının yol açtığı kazalar sonucu ölümün yaşanmadığı bir gün yoksa, olaylardan ders çıkarılmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kartalkaya soruşturması kapsamında ÇSGB yetkilileri hakkında soruşturma açılması isteğine yönelik verdiği yanıtta “Yeteri kadar müfettişimiz yok, tüm işyerlerini nasıl denetleyelim?” yanıtını vermiştir. Hatta “Bakanlığımızın böyle bir görevi yoktur.” denilmiştir. Bu yanıt, bakanlığın görev alanına giren faaliyet ve işlemlerle ilgili teftiş, inceleme ve soruşturmaları yürütmek; gerekli önlemleri almak veya aldırmak gibi yükümlülüklerinin yerine getirilmediğinin itirafıdır.
Öyleyse öncelikle, 28 aylık bakanlığı döneminde iş cinayetlerinde en az 4.200 can kaybı yaşanan Vedat Işıkhan’ın hesap vermesi gerekir. Kocaeli ve Gebze’deki kamu görevlileri hakkında soruşturma açan Işıkhan, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve Genel Müdür Yardımcılığı makamlarına, işçi sağlığı ve güvenliği kavramlarını belki de görevlendirilmelerinden sonra ilk kez duyan kişileri atamıştır. Çalışma hayatını denetleyen Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına, hayatı boyunca çalışma yaşamı konusunda bir kez bile denetim yapmamış birisini atamıştır. Dünya örneklerinden de gördüğümüz üzere, öncelikle istifa etmesi gereken bakandır!
“İŞYERİ AÇILMA VE RUHSAT SÜRECİ DEĞİŞTİRİLMELİDİR”
AKP iktidarının imar, yapılaşma, proje gibi konularda TMMOB’ye bağlı meslek odalarını devreden çıkarması nedeniyle, işyerlerinin mühendislik-mimarlık disiplinlerine uygun olarak projelendirilip projelendirilmediği, buna göre yapılıp yapılmadığı da bilinmemektedir. Kocaeli Valisi’nin beyan ettiği işyeri ruhsatının varlığı, daha önce 29 emekçinin hayatını kaybettiği Gayrettepe yangınında olduğu gibi, “İşyeri Açma ve Ruhsat Süreci”ndeki güvenlik boşluklarını bir kez daha gündeme getirmiştir. 1475 sayılı İş Kanunu döneminde uygulanan “Kurma İzni ve İşletme Belgesi” sistemi, işyeri kurulmadan önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince detaylı teknik incelemeyi zorunlu kılarken, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle bu süreç Bakanlık denetiminden çıkarılmıştır. Mevcut sistemde belediyelerin ruhsat verirken aradığı “iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmış olması” ve “itfaiye raporu” şartları bulunsa da, belediye ruhsat birimleri; yanıcı, parlayıcı malzemeler ve kimyasallar konusunda yeterli eğitime, teknik bilgiye ve denetim listesine sahip değildir. “Bürokrasiyi kaldırıyoruz.” diyerek güvenliği değil, işverene kolaylığı esas alan değişiklikler, güvenlik tedbirlerinin etkin bir şekilde denetlenmesini olanaksız hale getirmiştir.
“BU SİSTEM İLE ÖLÜMLER SÜRECEKTİR”
İşverenleri önlem almaya zorlamayan, işyerlerini denetlemeyen, ceza uygulamayan, kazalar sonrası işvereni değil iş güvenliği uzmanlarını suçlayan sistemle kazalar ve ölümler önlenemez.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, AB direktiflerinin çevirisi niteliğindedir; ancak uygulamalar, AB ülkeleriyle de dünya örnekleriyle de paralel değildir.
İSİG hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen düzenlemeler sonucu, ülkemizdeki OSGB sayısı 2.700’e ulaşmıştır. İşyerlerinin yüzde 85’i OSGB’lerden hizmet almaktadır. İSİG hizmetlerinin piyasalaştırılması, yaşanan sorunların en temel kaynaklarındandır.
Her zaman söylediklerimizi, ne yazık ki bugün de söylemek zorundayız: AKP iktidarı ve özellikle de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesinden sonra kamu yönetiminde keyfilik, yeteneksiz kişilerin uygun olmadıkları görevlere getirilmesi, kadrolaşma ve hesap vermemenin yaygınlaşması, iş cinayetlerinin daha da artmasında etkili olmuştur.
“İSİG EĞİTİMİ VE BELGELERİ ZORUNLU OLMALI”
Şu an yürürlükte olan mevzuat ve denetim sisteminde işyerleri denetlenemiyor, ölümler önlenemiyor. Öyleyse yapılması gereken açıktır: Dünya örneklerinde olduğu gibi, ilgili bakanlıklar, üniversiteler, sendikalar, meslek örgütlerinin katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, özerk, bileşiminde ağırlıklı olarak emek örgütlerinin yer aldığı Ulusal İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurumu oluşturulmalıdır. Önerilen kurum, tepe noktada örgütlenen bir kurum olarak kalmayacak; işyeri düzeyine kadar inecek bir yapı olacak, eğitim, denetim, laboratuvar, periyodik kontrol hizmetlerini organize edecektir. Kurum, işyerlerinin projelendirilmesi, açılması, işletilmesine ilişkin iş ve işlemlerden başlayarak; eğitim, denetim, periyodik kontrol, iş hijyeni ölçümleri, işyeri denetimleri gibi tüm aşamaları örgütleyecektir. Bu kurumun yerel birimleri ile tüm işyerlerine ulaşılacaktır. Bu öneri gerçekleşmediği sürece, yarın benzeri cümleleri kurmaya devam edeceğiz. Bakanlık, en azından öneriyi tartışmaya açmadığı sürece, artarak süren ölümlerin sorumlusu olmaya devam edecektir.
İşyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasının işveren yükümlülüğü olduğu gerçeğine uygun olarak davranılmalı; işçi sağlığı güvenliği hizmetlerinin piyasalaştırılması ve sorumluluğu iş güvenliği uzmanına havale eden sistemden vazgeçilmelidir.
Dilovası’nda hayatını kaybedenlerden üçü çocuk işçidir; çocukların çalıştırılmasını engelleyici, gençler, kadınlar, göçmen veya yaşlı işçiler gibi risk gruplarını koruyucu hükümler olmalı ve uygulamalar denetlenmelidir. İşyerlerinde cinsiyet ayrımcılığı yapılmamalıdır.
İşyeri açmak isteyenlerin, işyeri açılmadan önce ve işyerlerinin özelliğine göre İSİG konunda eğitim almaları, sertifikalandırılmaları zorunlu olmalıdır. Yönetim görevlerinde bulunacaklar için de konumuna göre İSİG eğitimi almaları ve belgelendirilmeleri zorunlu olmalıdır. İşyeri açabilmenin, yönetici olabilmenin ön şartı bu eğitimlerin alınması ve sertifikalandırılması olmalıdır.
Ölümlü kazaların meydana geldiği işyerlerinde iş durdurulmalı; TMMOB, Sendikalar tarafından belirlenen kurul tarafından işyerinin açılabileceğine dair rapor düzenlenmeden işyeri yeniden açılmamalıdır.
“ÇÖZÜM MÜCADELEDE!”
Her gün en az 6 canı aramızdan alan cinayet düzeninin değişmesi, ancak mücadele ile mümkündür.
TMMOB örgütlülüğü bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde bu mücadeleyi 70 yıldır olduğu gibi kararlılıkla sürdürecektir!”