TBMM Genel Kurulu’nda uluslararası anlaşma görüşmelerinde CHP grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Bir ülkenin dış politikasının uluslararası anlaşmalarının ana hatlarıyla üç temel amacı vardır: bunlardan birincisi ülkenin vatandaşlarının refahını arttıracak ve onların yaşam standartlarını yükseltecek, ülkenin sanayisini geliştirecek istihdamı ve kişi başına geliri yükseltecek uluslararası anlaşmaların yapılmasıdır. İkincisi; ülkenin sınırlarının ve ekonomik değerlerinin güvenliğini dış saldırılara karşı korunmasıdır. Gerekli güvenlik ittifaklarının kurulması ve bu güvenlik ittifakları çerçevesinde askeri ekipmanların, teknolojik hazırlıkların ve altyapının geliştirilmesi ve çatışma koşullarına göre hazır tutulmasıdır. Üçüncü olarak ise, uluslararası anlaşmalar ve diplomasi yoluyla ülkenin uluslararası toplum ve kuruluşlar nezdinde güvenilirliğinin ve itibarının arttırılmasıdır.
“ULUSLARASI KURUMLAR VE İLKELER OTORİTER REJİMLER TARAFINDAN YIPRATILIYOR”
Ancak AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne, yani geçtiğimiz yaklaşık 25 yıl boyunca halkımızın ne gönence ne ülkemizin sınırlarının güvenliği ve ne de hükümetlerimiz uluslararası kuruluşlardaki güvenilirliğine istediğimiz oranda ulaşamamıştır. Halkımız yoksullaşmış, ulusal güvenliğimiz kırılganlaşmış, üyesi olduğumuz uluslararası ittifaklar ve kuruluşlar içerisindeki konumumuz zedelenmiştir. Vatandaşlarımızın gönenci; sınırlarımızın ve alt yapımızın güvenliği ve hükümetlerimizin güvenilirliği ciddi sınamalarla karşı karşıya bırakılmıştır. Bugün bu görüşmeleri, dünyanın çok köklü ve sarsıcı dönüşümler geçirdiği bir süreçte gerçekleştiriyoruz. Dünyada küresel ve bölgesel güç dengeleri değişiyor. Jeopolitik dengeler, siyasi ve askeri ittifaklar yeniden karılıyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulmuş olan uluslararası güç dengesi ve uluslararası hukuk düzeni değişiyor. Uluslararası kurumlar, değerler ve ilkeler otoriter rejimler tarafından yıpratılıyor.
“YENİ SAVAŞ PRATİKLERİ VE YENİ SAVAŞ TEKNOLOJİLERİ SAVAŞIN DOĞASINI DEĞİŞTİRİYOR”
Yeni savaş pratikleri ve yeni savaş teknolojileri savaşın doğasını değiştiriyor. Yapay zeka ile donanmış robotların üretiminin yapıldığı endüstri 4.0’lar biyoteknolojiden enerjiye üretimin ve sanayinin temel varsayımları yeniden tanımlanıyor. Savaş sanayinde hipersonik füzelerden görünmez uçak ve drone savaşlarına kadar, siber güvenlikten yeni nükleer tehditlere kadar büyük teknolojik riskler ve yeni devrimler kapımızda. Bir yandan kuraklık, yangınlar ve seller diğer yandan küresel salgınlar; gıda ve su krizleri, ülkelerin güvenlik önceliklerini değiştiriyor. Uluslararası hukuk ve küresel düzen bu yeni koşullarda kurumları ayakta tutmaya çalışıyor.
1965’ten bu yana tam üyeliği için uğraştığımız Avrupa Birliği sadece bir ekonomik birlik olmanın ötesine geçecek şekilde diplomatik ve askeri bir birlik olma yolunda ilerlemektedir. Jeopolitik hassasiyetler nedeniyle Avrupa’da yükselen otoriter sağ partilere Avrupa Birliği tavizler vermek durumunda kalabiliyor. NATO ise kendi içindeki farklılıkları da içerecek bir biçimde, bir yandan Rusya, diğer yandan Çin Karşısında müttefiklerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için tehditleri ve güvenlik önceliklerini yeniden pozisyon almaktadır. Tüm bu gelişmeler karşısında AKP’nin zikzaklı ve iniş çıkışlı politikaları yüzünden; bir yandan mensubu olduğumuz NATO ve Avrupa Konseyi gibi ittifaklar ve yapılar içerisinde yaptırımlara maruz bırakmakta diğer yandan AKP’nin öngörüsüz dış politikası yüzünden NATO içerisinde S-400 krizinin ardından CAATSA yaptırımları ve ancak hasımlara karşı uygulanan müeyyideler bize karşı uygulanmaktadır.
“AKP’NİN YARATTIĞI EKSİKLİKLERİ EN KISA ZAMANDA TELAFİ EDİLECEKTİR”
Bu ihlallerinden en göze çarpan ihlallerinden birisi şüphesiz adaleti ayaklar altına alan otoriter rejimler karşısında NATO’nun Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Birliği’nin gerekli pozisyonu alamaması ve jeopolitik duyarlılığa temel ilkeleri ve normları kurban edebilmesidir. Bu ihlallerin en göze çarpan özelliklerinden birisi Türkiye’de bir kural haline gelen tutuksuz yargılamanın bir pratik olmaktan çıkartılmasıdır. 31 Mart 2024 seçimlerini kazanmış olmasından başka hiçbir kabahati olmayan Sayın Ekrem İmamoğlu, Zeydan Karalar, Muhittin Böcek ve çok sayıda Cumhuriyet Halk Partisi belediye başkanımız haksız ve hukuksuz bir biçimde, iddianame hazırlanmadığı halde hapiste tutulmaktadır. Oysa tutuksuz yargılamanın kural ve masumiyet karinesi esas olması gereken hukuk düzenlerinin en temel ilkeleri hiçe sayılmaktadır. Eski milletvekilimiz Aykut Erdoğdu ve sağlık sorunlarıyla boğuşan Beylikdüzü halkının çok sevilen belediye başkanı sevgili Mehmet Murat Çalık, tüm hukuk ilkeleri ayaklar altına alınarak hapiste tutulmaktadır.
Hükümetin tüm yanlış tasarruflarına karşın, özellikle savunma sanayimizin muhtelif kurumlarında ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan vatansever ve Atatürkçü mühendislerimiz ve teknisyenlerimiz, 1973’te kurulan TUSAŞ’ta, TAİ’de, 1975’te kurulan ASELSAN’da, 1981’de kurulan ASPİLSAN’da; 1982’de kurulan HAVELSAN’da, 1988’de kurulan ROKETSAN’da çalışan liyakatli kadrolarımızın fedakarlıkları sayesinde; bu alanlarda eksiklikler telafi edilmek üzere canla başla çalışılmaktadır. İnanıyoruz ki bu sayede beşinci nesil uçakların motorları, tank motorları, hipersonik füze üretimi ve radar sistemleri AKP’nin yarattığı eksiklikler en kısa zamanda telafi edilecektir.”