Tarihi mirasa çöküyorlar

Pek çok kültürel ve sosyal alanın vakıflara devredilmesine olanak sağlayacak olan Vakıflar Kanunu değişikliğinin Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte aralarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Müze Gazhane, Artİstanbul Feshane, Beşiktaş İskele Kütüphanesi, Kadıköy İskele Kütüphanesi, Beyoğlu Sineması, Yerebatan Sarnıcı, Casa Botter, Moda İskelesi, Gezi Parkı, Galata Kulesi gibi kamuya ait çok sayıda kültür varlığına el konabilecek. 

Milli Saraylar İdaresi’ne arkeolojik kazı yetkisi verildi, vakıf taşınmazlarının devri genişletildi. Çok sayıda farklı düzenlemenin de yer aldığı değişikliğe tepki gösteren mimar, şehir plancıları ve siyasiler “Kültürel ve sosyal alanlar ticari işletme haline gelebilir. Bugün halka açık olan pek çok kültürel alan yarın farklı kurumlara, cemaatlere, tarikatlara ya da vakıflara tahsis edilebilir. Bu risk gerçek çünkü geçmişte bunun pek çok örneğini gördük” uyarısında bulundu. 

TEPKİ ÇEKTİ

Başta İBB’nin olmak üzere pek çok vakıf eserinin tek elde toplanmasına olanak sağlayan ‘‘Vakıflar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ geçen günlerde Resmi Gazetede yayımlandı. Turizm, kültürel varlıklar ve kamu taşınmazları gibi pek çok konu içeren torba yasada en çok kültür ve tarihi alanların yönetiminin merkezileştirilmesine yönelik alınan kararlar dikkat çekti. Milli Saraylar İdaresi; saray, köşk, kasır ve tarihi fabrikalarda yapılacak kazıları bizzat yapacak veya yaptırabilecek. Böylece kazı süreçlerinde üniversiteler ve bağımsız bilimsel kuruluşların söz hakkı kısıtlanmış oldu. Ayrıca Vakıflar Kanunu’nda yapılan düzenleme ile geçmişte vakıflarca yapılmış veya onarılmış ve daha sonra Hazine’ye veya diğer kamu kurumlarına geçmiş taşınmazlar yeniden vakıflara ait olabilecek.

CEMAATLERE TAHSİS YOLU

Akademisyen ve şehir plancısı Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, kamusal alanların merkezi kurumlara devrine ilişkin yeni düzenlemenin halkın ortak kullanım hakkını zayıflatacağı uyarısında bulundu. Yeni düzenlemenin kamusal alanları toplumdan alıp merkezi bir kuruma devrettiğini söyleyen Giritlioğlu, bunun halkın kamusal mekânlardan faydalanma imkânını azaltacağını söyledi. Giritlioğlu “Bu, kamusal alanlarımızın giderek azalması demek. Halk olarak daha az kamusal alandan yararlanacağız” değerlendirmesini yaptı.

Giritlioğlu, İstanbul’da belediyeye ait kültürel varlıkların son yıllarda yeniden işlevlendirilerek halka açıldığını anımsatarak, yeni düzenlemenin bu alanların geleceğini belirsiz hale getirdiğini vurguladı. “Belediyenin halka açtığı yerleri bu son değişiklikle alabilecek ve aldığı gibi bunları halkın kullanımına açmayabilecek. Çünkü biz bunun benzer örneklerini çok gördük. Bugün halka açık olan pek çok kültürel alan yarın farklı kurumlara, cemaatlere, tarikatlara ya da vakıflara tahsis edilebilir. Bu risk gerçek çünkü geçmişte bunun pek çok örneğini gördük” ifadelerini kullandı. Özelleştirme tartışmalarına da değinen Giritlioğlu, devrin yalnızca mülkiyetin el değiştirmesi anlamına gelmediğini belirterek şunları söyledi: “Bir yerin 49 yıllığına ya da 99 yıllığına bir kuruma tahsis edilmesi de özelleştirmedir. Bu durumda halk, en az onlarca yıl o alandan yararlanamayacak demektir. Bu nedenle düzenleme ciddi bir kamusal kayıp riski taşıyor. Tüm bu süreçlerin bedeli yine halka kesilecek. Kamusal alanı daraltan her adımın faturası halka kesiliyor.”

Prof. Dr. Pelin Giritlioğlu
Akademisyen, Şehir Plancısı

HALK İRADESİNE SALDIRI

CHP İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, yapılan yasal değişiklikle kamu mallarının tek bir imzayla Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilebilmesinin halk iradesine karşı bir saldırı olduğunu söyledi. Galata Kulesi örneğini veren Rızvanoğlu, kulenin tapusunun bir vakfa geçirildiğini, İBB’nin itirazlarının sonuçsuz kaldığını ve baskılar nedeniyle kulenin tahliye ettirildiğini anımsattı. Restorasyon sürecindeki tahribata ve bilirkişi raporlarının hukuksuzluğu ortaya koymasına rağmen iktidarın bu işlemi kanun değişikliği ile meşrulaştırmaya çalıştığını söyleyen Rızvanoğlu, “İktidar yargıda savunamadığı bu işlemi şimdi kanunu değiştirerek masa başında meşrulaştırmak istiyor. Bu kanun değişikliği İstanbul’un malına, hafızasına, tarihine çökme operasyonudur. Bu, bir mülkiyet transferi operasyonudur. Silivri’de tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ev hapsinde bulunan Mahir Polat bu kentin ihmal edilmiş mirasını korudular, yıkılmış binaları yeniden hayata, yaşama döndürdüler, talan edilmiş olan belleği onardılar, İstanbul’a ait olanı İstanbul halkına iade ettiler ama daha önemlisi de ranta teslim etmediler” ifadelerini kullandı.

Düzenlemenin İstanbul’un tarihine, hafızasına ve yerel demokrasisine müdahale olduğunu; tarihi yapıların Ensar, TÜRGEV gibi yapıların kontrolüne geçmesinin önünü açabileceğini söyleyen Rızvanoğlu, şöyle devam etti: “Müze Gazhane, Feshane, Moda İskelesi, Casa Botter, Yerebatan Sarnıcı, bunlar birer tarihî bina falan değiller, bunlar birer hafıza, birer dayanışma mekânı, birer kamusal nefes alanı aslında ve şimdi o hafızayı, o emeği, o mirası tek bir imzayla devretmek istiyorlar, bir gecede vakıf malı ilan etmek istiyorlar, muhafızlarından koparmak istiyorlar. Peki, bunu niçin yapıyorlar? Bu malları Ensara mı TÜRGEV’e mi devretmek için yoksa bu malları vakıf maskesi adı altında başka bir şekilde dağıtmak için mi? Bu düzenleme İstanbul’un belleğine, yerel demokrasisine ve halkın iradesine doğrudan müdahale aracıdır.’’

Evrim Rızvanoğlu 
CHP İstanbul Milletvekili