Tanrı’nın Elçisini Avlamak

Bugün ele alacağımız konu, et ve kemikten sıyrılıp metalin o acımasız soğukluğuna bürünen bir metafor: Angel Engine. Gelecekteki insanın neler yapabileceğine ve ne kadar ürkütücü bir şeye evrilebileceğine dair bir tartışma olacak. Başlıktan az çok çıkarabileceğinizi düşünüyorum. Hazırsanız başlıyorum.

Angel Engine Nedir?

Kelime anlamı olarak “Angel Engine”, İlahi bir varlığın kudretini, soğuk ve acımasız bir makineye bağlamak… Bir meleğin iradesini metal dişlilere mahkûm etmek, yani tanrısal olanı avlayıp mühendisliğin içine hapsetmek. (Tanrı’nın elçisini avlamak)

The Unearthly Guy tarafından ai kullanılarak yaratılan Angel Engine, rahatsız edici bir analog korku dizisidir. Hikâye, insanlığın dualarla çağırdığı bir meleği esir almasını ve çürüttükleri dünyayı kurtarmak adına bu varlığın enerjisini vahşice sömürmesini anlatıyor.

Videolar YouTube, TikTok gibi platformlarda seri halinde paylaşılıyor. Eğer analog korku türünü seviyorsanız mutlaka göz atmanız gereken bir içerik. Ancak bu tarz yapımlar sizi kolayca etkiliyorsa, bu yazıya devam etmemenizi öneririm. Çünkü Angel Engine tamamen metaforlar ve rahatsız edici imgeler üzerine kurulu bir anlatı sunuyor.

Angel Engine 1. Bölüm
Dizinin açılışında, karanlığın içinden bir ses, karşısındaki varlığa yapacaklarını madde madde sayıyor. İnsanlığın, Tanrı’nın elçisini parçalamadan önce ondan “rızasını” almaya çalışıyor.
Bir meleği nasıl yakalarsınız?

1. Adım: Gezegeninizin kaynaklarını kullanın

2. Adım: Yaban hayatını yok edin

3. Adım: Türünüzün yok oluşunu izleyin

4. Adım: "Artık yok olmanın eşiğindesiniz." Dua edin Dua edin Dua edin

5. Adım: İlahi elçinin dünyanıza inişini izleyin

6. Adım: "İyiliklerini kullanmanıza yardımcı olmak istiyorlar. Onları Melek Motorunuza bağlayın."

7.Adım: "Enerjilerini çekin ve mucizeler yaratın."

8. Adım: Gezegeninizi eski ihtişamına kavuşturun… Kâr sağlayın.

Yukarıdaki adımlar, Angel Engine protokolünün temel çalışma prensibi. İnsanlığın önce kendi sonunu hazırlayıp, ardından yakaladıkları melekle nasıl kâr elde edebileceğini anlatan bir plan.

Melek Sadece Yardım İçin Gelmişti

Dünya tükenmiş, kaynaklar kurumuş, umut bitmiştir. Gökyüzüne yükselen toplu yakarışlar o kadar acıklı ve gürültülüdür ki, Yaradan’ın bir elçisi, bir Melek, bu sefalete kayıtsız kalamaz.

Melek, o görkemli kanatlarıyla yeryüzüne inerken amacı bellidir: iyileştirmek, onarmak ve kurtarmak. Ancak yere ayak bastığı anda, onu bekleyenlerin gözlerinde minnet değil, açlık görür. İnsanlar diz çökmüş gibi görünürler ama aslında pusuya yatmışlardır. O masum “yardım çağrısı”, aslında insanlığın meleği yakalamak için koydukları tuzaktır.

Melek yakalandığında, ona tapınılmaz. O, bir hammaddeye dönüştürülür. Angel Engine tam bu noktada devreye girer. Bu devasa, endüstriyel yapı, ilahi bir varlığı hapsetmek ve sömürmek için tasarlanmış bir işkence tezgahıdır.

İnsanlık, dünyayı mahvettiği için tövbe edip yaşam tarzını değiştirmek yerine; bir mucizeyi hapsedip onu sömürmeyi seçmiştir. Makinenin amacı, insanın konforundan ödün vermeden hayatta kalmasını sağlamaktır. Kutsal Melek bir “kurtarıcı” değil, bitmeyen bir “pil” olarak görülür. Angel Engine’in varoluş amacı, iyiliği (meleği) acıya dönüştürerek kötülüğün (insanlığın) devamlılığını sağlamaktır.

Türbinleri döndürmek için çivilenir. Saf ışık saçan bedeni, şehrin karanlık sokaklarını aydınlatmak için bir jeneratöre bağlanır. Onun her acı çekişi, medeniyetin çarklarına güç verir. İnsanlık, kendi konforunu sürdürmek için “kutsal” olanı “yakıt”a çevirmiştir. Makinenin dişlileri arasında ezilen şey sadece bir beden değil, insanlığın vicdanıdır.

Şeytanın Bile Utandığı An
Şeytan kötüdür, evet. Ama Şeytan dürüsttür; düşman olduğunu bilirsiniz. İnsanlık ise kurtarıcısını “gel bizi kurtar” diye çağırıp sonra onu parçalara ayıran tek varlıktır. Bu ikiyüzlülük, cehennemin en karanlık köşelerinde bile bulunmaz.

Bir melekten ne kadar kâr edebilirsiniz? Önce dünyayı hızlıca tüketip yok ederek, sonra Tanrı’nın elçisi meleği insan kadar savunmasız ve bir deri bir kemik hâline getirerek neyi amaçlıyorsunuz? Sonunda sizi bekleyen düşman yok mu?

Testler ve Geoff Ernstmann

Deneyi yapan kişi Geoff Ernstmann. Kendisi şöyle diyor:

“Bu adam üzerinde kitaptaki tüm testleri yaptık ve sonuçlar inanılmaz. Enerji çıkışının bir sınırı yok gibi görünüyor. Mevcut verilere bakılırsa, tüm dünyaya binlerce yıl yetecek kadar enerji sağlayabiliriz.”

Bu röportajdan kısa bir süre sonra televizyonda bir bozulma yaşanır. Ekranın altından, karanlıktan doğan bir siluet belirir… ve o geliyor.
He… is coming.

Sessizlikten yayılan bir uğultu, kalbinizi sıkıştırıyor gibi. Gözlerinizi ekrandan alamazsınız; çünkü artık sadece bir haber sunucusunu değil, tüm dünyayı savaşa çağıran cumhurbaşkanını izliyorsunuz. Sanılanın aksine, TV’deki adam kendinden emin gibi durmuyor. Sanki bir şey onu zorluyor. Yüzü kararıyor ve eski haline dönüyor, ama bu sürekli tekrarlanıyor. Sonra diyor ki:

“Savaşın içindeyiz. Savaş yaklaşıyor. Bu bir şaka değil. Size cumhurbaşkanı olarak değil bir eş ya da bir baba gibi ,bu ülkenin vatandaşı olarak sesleniyorum. Alanlarımız bozulacak. Düşmanlarımız nükleer silah depoluyor. Bunu görüyor musun?”

Serinin belki de en kan donduran karesi, o mekanik vahşet anları değil; Başkan’ın halka seslendiği o son sahnedir.

İnsanlık, “dünyayı kurtardık” zaferiyle sarhoşken ve kârlarını sayarken, Başkan’ın hemen arkasında, o tanıdık ve karanlık silueti görürüz: Şeytan.

Melek, yerin altında dişlilerin arasında ezilirken; Şeytan, yeryüzüne inmiş ve yönetimi çoktan devralmıştır. İnsanlık, bir Meleği avladığını sanırken, aslında kendi celladına kapıyı açmıştır.

Her şey bitmiş gibi görünse de, aslında kıyamet yeni başlamaktadır.

Serinin buraya kadar olan kısımlarını, o paslı metalin tadını damağınızda bırakacak kadar anlattım. Buradan sonrasını, o karanlık makinenin nasıl işlemeye devam edeceğini ve Şeytan’ın yönetimindeki bir dünyada ‘kurtuluş’un neye benzeyeceğini hayal gücünüze bırakıyorum.

Eğer bir gün gökyüzü yine parıldarsa, bunun bir mucize olduğunu sanmayın.
Belki de bir melek daha yakalanıyordur.
Belki dünyayı kurtarmıyoruzdur…
Sadece sona biraz daha enerji ekliyordur.
Bunu hatırlayın — ışık her zaman iyilik değildir.

Tanrı’nın Elçisini Avlamak was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.