
Murakami, Sahilde Kafka adlı eserinde; “Franz Schubert’in D Major Sonatı son derece zordur. Dört perdeyi sıralı olarak, bütünlüğü sağlamak niyetiyle çalıp başarılı olabilen yoktur. Çünkü parçanın kendisi tamamlanmış değildir. Bir tür tamamlanmamışlık barındıran eserler, o tamamlanmamışlıklarından ötürü güçlü bir cazibe yaratırlar. Üstün nitelikli tamamlanmamışlık konsantrasyon yeteneğimizi artırır. İnsan yeteneğinin sınırlarını hissedilebilir kılar. Bu da mükemmelliğin, aslında eksikliklerin üst üste yığılmasıyla ortaya çıktığını keşfettirir.” der. Seanslarda danışanlarıma geleceğe dair hedeflerini, yaşamlarını anlamlı kılacak unsurları sorduğumda genelde aldığım cevaplar “mutlu olmak”, “başarılı olmak” ile özetleyebileceğim cevaplar oluyor. Duygularımızın son derece değişken olduğunu düşünürsek mutluluk duygusunun hedef halini alması “şimdi” içindeki olumsuz anları seçerek hep “daha iyi” olanı hedeflememize sebep olur.“Daha iyi” nin bir sınırı yoktur ve geleceğe dair bir kavramı ifade eder. Hep daha iyisini hedefliyor olmanın dozunu kaçırdığımızda her zaman peşinde olduğumuz ancak ulaşamadığımız bir ütopya halini alır. Bu da motivasyon eksikliğine sebep olarak yapmayı istediğimiz şeylere başlamamıza ya da devam ettirmemize engel olur. Davranışa dönüştüremediğimiz zihnimizde dönüp duran hayaller yetersizlik inancını artırır.