Politika Servisi
Tabanda kaybettiği meşruiyetini Trump ve ABD’de arayan rejim içeride de baskı ve yargı sopasıyla ayakta kalmaya çalışıyor. 19 Mart’tan bu yana muhalefetin elindeki belediyelere kayyumlar, transferler ve türlü ayak oyunlarıyla çöken, belediye başkanlarını cezaevine tıkan, CHP’yi kurultay davalarına sıkıştırmayı önüne koyan iktidarın son hamleleri de casusluk davası ile Bayrampaşa Belediyesi’ndeki Başkanvekilliği seçimleri oldu.
7 aydan uzun süredir cezaevinde bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyasını yürüten Necati Özkan ile TELE 1 Genele Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın casusluk suçlamasıyla tutuklanması ve TELE 1’e kayyum atanması hukuksuzlukta yeni bir eşiğe geçildiğini gösterdi.
Bayrampaşa Belediyesi’nin CHP’li Belediye Başkanı Hasan Mutlu’nun tutuklanmasının ardından yapılan Başkanvekilliği seçimlerinde CHP adayı kazanmıştı. Cebinden yargı kartını çıkaran AKP, tekrarlanmasını sağladığı Bayrampaşa Belediye Başkanvekilliği seçimlerinin ancak 4. Turunda 19’a karşı 18 oyla belediye yönetimini eline geçirebildi. Seçim sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte “demokrasi” nutukları atmaya başlayan AKP’liler, bir de balkon konuşması yaptı. Bu iki gelişme bile tek başına rejimin ne yapmak istediğini somut biçimde gösterdi.
SÜREKLİ SAVUNMAYA ÇEKMEK İSTİYORLAR
Baskılar konusunda her geçen gün vites yükselten iktidar yolsuzluk, terör, diploma, Kurultay, kayyum, casusluk gibi ajandasında ne varsa bir bir ortaya döktü. Muhalefeti etkisiz hale getirmek için turpun büyüğü heybede denilirken ahtapot aramaya başlayan rejim, gelinen noktada İBB iddianamesini dahi henüz hazırlayamadı. Muhalefeti ardı arkası kesilmeyen operasyonlarla cezaevine tıkan, tüm enerjisini bir biri ardında tekrar eden Kurultaylara, mahkemelere, davalara sıkıştıran iktidar, seçimsiz ve muhalefetsiz bir rejim inşa etmenin arayışında. Bunun için tüm devlet imkanlarını, sahip olduğu medya gücünü, bürokrasiden güvenliğe, yargıdan Meclis’e dek elde ne varsa seferber etti. Baskılarla yetinmeyen rejim, diğer yandan da karşısındaki muhalefet blokunu parçalamaya çalışıyor. Kürt hareketiyle çözüm süreci yürütülürken Meclis’teki sağ muhalefet partilerini de yanına çekmeye, siyaseti milliyetçilik, muhafazakarlık ve etnik meselelere hapsetmeyi amaçlıyor.
Saray’ın topyekun saldırılarına karşı muhalefetin göstereceği ortak mücadele ise her zamankinden daha da önem kazanıyor. İktidarın her türlü hamlesine karşı tabandaki Erdoğan karşıtlığı bugüne dek yok edilebilmiş değil. Geçim sıkıntısı, ekonomik kriz, işsizlik, geleceksizlik, hukuksuzluklar, demokrasi gibi temel başlıkların, ülkenin en önemli meselesinde ilk sıralarda yer aldığı tüm kamuoyu yoklamalarına yansıyor. AKP-MHP iktidarı tüm gücüyle hücum etse de milyonlar iktidarı gözden çıkarmış durumda. 19 Mart darbesinden bu yana 64 miting gerçekleştiren CHP, hukuksuzluklara karşı tabandaki öfkeyi yansıtmayı başarsa da iktidarın saldırılarını durduracak bir barikat oluşturabilmiş değil. İktidarın hemen her gün yeni bir saldırısına maruz kalan ana muhalefet partisi sürekli savunma pozisyonuna çekilmek isteniyor.
DÖRT BİR YANDA İTİRAZLAR VAR
Yeni bir rejim inşa edilirken iktidarın piyasacı, gerici kuşatmasına, yargı sopasıyla muhalefeti dizayn etmesine, kurumları işlevsiz hale getirmesine, yasama ve yargıyı yürütmenin tahakkümüne almasına, ses çıkaranın cezaevine tıkıldığı, gazetecisinden siyasetçisine, sokak röportajına konuşan yurttaşından yemek zammına karşı direnen öğrencisine dek tüm toplumu ablukaya almasına karşı ortak ve birleşik bir mücadeleye duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Bugün toplumun rejime karşı ortak tepkisini kucaklayan, halkın temel sorunları etrafında örgütlenecek bir muhalefet oyunu iktidarın sahasına taşıyabilir. Çevre sorunlarından asgari ücret tartışmasına, hukuksuzluklardan gericilik kuşatmasına, emeklilerden işsizlere, fındık üreticilerinden metal işçilerine dek ülkenin pek çok yerinde irili ufaklı itirazlar küçümsenemez. Muhalefet cephesi tüm bu itirazları ortak bir kesen etrafında birleştirebildiği oranda başarı şansına sahip.
