Küba devriminin lideri Fidel Castro’nun ölümü üzerinden 9 yıl geçti. Fidel’in Küba’sı yeni fırtınalarla baş etme beceresini göstermeye devam ederken; onlarca yıl önce sosyalizmin sonunu ilan eden neoliberal kapitalist sömürü düzeninin ölüm çanları her geçen gün daha büyük kuvvetle çalıyor.
Liberalizmin ve kapitalist küreselleşmenin yer yüzünün tek ve sonsuz formu olarak ulaştığı her yerde demokrasiyi ve refahı çoğaltacağı yalanlarından geriye büyük bir yıkımdan başka bir şey kalmadı. Dünyanın her yerinde halkların bu sistem içinde yönetilmek istemediğini isyan ve direnişlerle ortaya koymaya devam ettiği alternatif arayışları 21.yüzyılın yeniden devrimler ve sosyalizmler çağı olacağının işaret fişekleri olarak gökyüzüne fırlatılmaya devam ediyor.
***
Fidel, Küba devrimi ve sonrasında da sosyalizmi bir ütopya değil bir yol olarak tanımlıyor; “ütopyaya inanmıyoruz. Bunun bir gecede yapılabileceğine inanmıyoruz. Bu bilincin yalnızca birkaç yılda gelişeceğine inanmıyoruz, fakat bu yöndeki mücadeleye durmaksızın devam etmezsek, bu yolda durmadan ilerlemezsek asla yaratılamayacağına inanıyoruz” diyordu.
Fidel’in bu devrimci yaklaşımı sosyalizmin bir ütopya da ya da yarına ilişkin bir uygulama paketi olmaktan çıkarıp onu mücadelenin içinde bir noktadan başlayıp sonsuz noktada devam edecek bir yol olarak ifade ettiği oranda tam da reel sosyalizmin yanılgı ve yanlışlarının da ötesine geçecek devrimci bir yolu da işaret ediyordu.
Fidel, 1966’da El Mundo’da yayınlanan “Gerçek Devrimci Yol” yazısında da buna işaret ederken, mücadelenin önceliğini şöyle ifade ediyordu: “Eğer sosyalist devrim yapmak için tüm zamanımızı herkese sosyalizm ve Marksizm’i öğretmeye hasretmek zorundaysak ve ancak ondan sonra devrime girişeceksek işimiz gerçekten zor demektir. Bilincin önce ve mücadelenin sonra gelmesi gerektiğini düşünmek yanlıştır. Önce mücadele gelmelidir, mücadeleden sonra kaçınılmaz olarak ve gittikçe artan bir şiddetle devrimci bilinç gelecektir.”
Çağımız sosyalizm arayışları da tam da şimdi neo-faşist ataklarla ayakta tutulmaya çalışılan zombileşmiş kapitalist düzen karşısında yeni genç kuşakların isyanlarının öncülüğünden toplumun tüm emekçi kesimlerinin yeni bir toplum ve düzen mücadeleleri üzerinden yükselen taleplerin; gelişen örgütlenmelerin ve direnişlerin içinde kendine yeniden bir yol açabilecek… Bunu da bir kez daha Fidel gibi yürüyenler başarabilecek.
***
Marquez, Fidel’i anlatırken, “konuşmaya onun kadar düşkün birisini bulmak imkansız” diyordu. Ona göre arkadaşı Fidel’in söze bağlılığı büyülüdür ve Havana’ya zaferle girişinin üzerinden bir hafta geçmişken TV’de 7 saati aşkın konuşması da bunun bir göstergesidir. Onun bağlılığının büyülü olması kadar sözleri de gerçek mücadeleden doğduğu oranda büyülü olmuş, 7 saatlik konuşma boyunca Marquez’in ifadesiyle Havanalılar gün boyunda mutfaklarından berbere, otel odalarından iş yerlerine, tarlalarından sokaklara kadar her yerde onu dinlemişlerdir. Müthiş inandırıcı gücü ve fısıltıyla başlayarak yükselip alçalan sesi onun Sierra yürüyüşündeki fırtınalar ve rüzgarlarından; yürüyüş ve duraksamalarından esintiler taşır.
Onun bir evi, bürosu ya da sabit bir günlük rutini yoktu. Bir anlamda Fidel neredeyse devrim de gecelere ve uykulara meydan okuyarak bir uçtan bir uca Küba’yı dolaşıyordu. Marquez, yorgunluktan tükendiği zamanlarda birkaç saat şekerleme dışında, kirpiklerinin gözlerine değmediğini söylerken, bunun aynı zamanda onun bilme ve okuma isteğinin de bir sonucu olduğunu söyler.
Marquez, onun yenilgiyi asla kabul etmediğini, her yenilgiyi tersine çevirmek için sonuna kadar mücadele ettiğini anlatır. Fidel de her şeyin başarılabileceğine inanarak, her tür konformizm ve yılgınlık karşısında açıkça şunu söyler, “Birinin ‘bilmiyorum’ dediğini duyduğunuz an, ona kuşkuyla bakın. Birinin ‘yapamam’ dediğini duyduğunuz an, ona kuşkuyla bakın. Birinin “bu çok fazla” dediğini duyduğunuz an, ona ihtiyatla yaklaşın: Çünkü hepimiz, ‘evet bunu yapabiliriz! Ve neyi bilmiyorsak öğrenebiliriz! Bizim için hiçbir şeyin çok fazla olmadığını söylemeliyiz”
Evet, bugün de her tür zorluğa ve zorbalıklara rağmen; evet her şeye rağmen yapabiliriz! Bilmediğimizi öğrenebilir, engelleri aşabiliriz Fidel’in yolunda…
İyi ki Fidel! Che, bir gün sana “emperyalizmin egemenliği son bulduğunda, sen, ben ve Camilo yıldızlarda tatile çıkarız” diye seslenmişti.
Orada göğümüzün üzerindeki bir yıldızda olduğunuzu biliyoruz ve biz sizi ve yıldızları seviyor, size ve yıldızlara inanıyoruz!