Aslında o laf öyle değildi, diye düşünüyorsun işe yaramazca. Odana geleli bir saat olmuş. Mantığın almıyor. Çalma listelerinin saatlerine bakıyorsun. Mesajlarının dakikalarına. Zamanı nerede kaybettiğini arıyorsun. Hangi dakikaydı? Kafan neredeydi? Söylediğin hiçbir şeyi hatırlamıyorsun. Bütün konuşmalar aklından uçup gidiyor. Neye benzediğin hakkında hiçbir fikrin yok. O tatlıyı yemesem şimdi çok daha güzel olurdum, diye düşünüyorsun, ama bu düşünce de işe yaramaz çünkü gerçekten güzel olduğunu düşündüğün bir zaman olmadı hiç. Hiçbir şey yemediğin zamanlarda bile bir boka benzemediğini düşünüyordun. O sigarayı içmesem. O paketi bitirmesem. O bira, o tekila, o viski ya da artık her ne içtiysen. Ellerin boşalıyor. Kriz geçirecek gibi hissediyorsun. Tetiklendin. Risk almak seni tetikliyor. Karşılığını alsaydın da tetiklenirdin, almamış olman tuz biber oluyor. Sober with no place to go. Biraz alkol için neler vermezdin.
Sigaranın külünü silkeledikçe elin kolyelerine çarpıyor. Durduk yere cebinden çıkan 200 lira. Kolyeyi beğenmemiştim bile, öyle düşünmüştüm aldıktan sonra. Annemin seveceğini biliyordum ama. Almak ister ve ben de izin veririm. Öyle almıştım. Onun seveceği tarzdı. Daha önce İzmir’e gittiğimizde aynısını almıştık, kaybetmişti ya da bir şey olmuştu. Beğenmemiştim ama almak istediğinde vermek istemeyeceğimi biliyordum ve sonrasında o kolyeyi her taktığımda bencil bir zevk duyacaktım. Biraz da pişmanlık. Kolye bana yakışmıyordu bile. Büyük taşlı şeyler bana yakışmaz. Niye bilmiyorum.
kolye — fotoğraf benim
Sonra kolyenin fotoğrafını anneme attım ve ne gerek vardı dedi. Benim de öyle bir kolyem vardı dedi. Kendimi işe yaramaz hissettim. Kolyeyi bir iki defa taktım ama o kadar kötü hissettim ki birkaç saat sonra çıkardım. Sanki beni lanetliyordu.
Şimdi sigaramın külünü silkeledikçe kolyenin devasa taşına elim çarpıp duruyor ve lanetin damla damla vücuduma aktığını hissediyorum. Elimin boşalması ve titremesi ve genel olarak kendimi yıkıma karşı ayakta durmaya çalışan başıboş hayvanlar gibi hissetmemin payı olabilir. Bu lanet düşüncesi eskiden devamlı rüyama giren zehir figürüne benziyor. Aynaya her baktığımda vücudumu kaplayan balçığı görüyordum. Balçık içimden çıkıyordu ve burun deliklerimden, gözlerimden, kulaklarımdan akıyordu. Vücudum saydam ve çürüktü. Balçığı görmek kolaydı. Herkes de görüyordu zaten.
İpek beni ilk gördüğünde manyak olduğumu düşünmüş ama yine de arkadaşım olmak istemişti. Aslında ilk izlenimin iyi falan değildi, diye anlattı bu akşam. Gerçekten manyak olduğunu düşünmüştüm. İlk haftalarda arkadaşım olmak için ne kadar çabaladığını, sürekli beni bir yerlere çağırdığını hatırlıyordum. Friend crush’ımdın, demişti. Güldüm ve madem öyle düşünüyordun, neden arkadaşım olmak istedin diye sordum. Makyajın çok güzeldi dedi. Bazen buna parmak basamazsın dedi. Aşkta mantık aranmaz dedim. Sonra yanağımdan öptü.
İnsanların bana baktığında içimdeki zehri görebildiği düşüncesi uzun bir zaman boyunca canımı sıkmıştı. Beni yeteri kadar tanımamasına rağmen deli olduğumu düşünen çok kişi vardı eskiden. Şimdi de öyle olduğunu biliyorum. Yapması kolay bir varsayım. Haksız da sayılmazlar. Hiçbir şeyi hatırlamıyorum.
Canımı neyin sıktığını biliyordum ama hakkında düşünmek istemiyordum. Yazması kolaydı. Düşünceleri zihnimin tepesinden fileyle topluyordum. Aradan kaçanları sorun etmiyordum. Nasıl olsa geri yollarını bulurlardı.
Tütünümü ve anahtarımı aldım. Bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol bana yeni bir ruh önerebilirdi.
Deliyazarlardeliyazarlar.
Başımın dönmesi iyiye işaret değil. Masaya dökülen külü temiz ceketimin yeniyle silmem de. Böyle hissetmeme rağmen birbiri ardına sigaralar yakmaya devam etmem de. Kaybolmak için ne yapmam lazım bilmiyorum. Kendim olabilmek için ya da.
Kulaklık bozuk veya 200 liraya alabileceğin en iyi kulaklık. Her taktığımda kulaklarım çınlıyor. Uzun süre takınca başım ağrıyor. Kulaklık da lanetli. Babam aldı. Kablolu kulaklık istediğimi söyledim ve önümüze gelen ilk teknoloji mağazasına girip aldı. Kutusu tozluydu, yüzlerce olmalı bu kulaklıktan, kimsenin almamasının da bir sebebi var. Yine de şikayet edemezdim. Sonuçta sorunumu çözmüştü. Pahalı olmasına gerek yok diyen bendim. Ne istiyordum bilmiyorum. Ama kulaklarım çınlıyor ve annem olsa diye başlayan anlamsız cümleler kuruyorum. Annem olsa almazdı. Almaz, sonra kendini kötü hisseder, birkaç bin liralık bir kulaklık alır, aylar boyunca da başka bir şey yapmaz ya da benim herhangi bir yanlışımda “ama ben sana kulaklık almıştım” derdi. Ben de kulaklığı her taktığımda lanetleniyormuş gibi hissederdim. Hiç değilse kulaklarım çınlamazdı.
Sober With No Place To Go (Gidecek Yeri Olmayan Ayık Biri) was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.