Bir önceki yazıda sevginin dilenmeyen hâlinden söz etmiştim. Bu metin, o dilenişin insanın içinde nasıl kurulduğuna dair.
Sevgi bir duygu sanıldığı an, insan kendine ihanete başlar.
Bu,yavaş ve sessiz bir intihardır.
Önce“güzel” hissettirir: sıcak, sarhoş edici, güvenli.
Ama sonra gerçek gelir:
Sevgi dalgalı bir denizse,sen kumsalda eriyen kum olursun.
Bu bir suçlama değil; bir teşhis.
Sevgi bir duygu olarak yaşandığında, kaybettiğin her anda daha fazlasını ister.
Ve bu açlık,seni kendi gözünde değersizleştirir.
Değersiz hisseden insan,pazarlığa oturur.
Önce küçük tavizler:“Susayım, kırılmasın.”
Sonra büyük ihanetler:“Kendim olmayayım, sevilsin.”
İşte riyakârlık burada doğar.
İçinde bir şey ölürken,dışında “iyi insan” rolüne bürünürsün.
Bu riyakârlık öyle derine işler ki,artık rolünü gerçek sanarsın.
“Anlayışlı”dediğin boyun eğmektir.
“Fedakâr”dediğin, sınırlarını çöpe atmaktır.
Ve bunu yaparken kendine“ahlâklı” dersin.
Oysa bu ahlâk değil,korkudur.
Sevilmeme korkusu.
MANİPÜLASYONUN ARİTMETİĞİ BASİTTİR
Sevgiye aç insan, en kolay yönlendirilen insandır.
Sistem şudur:
1. Tutarlı olmazsın. Bugüne “varım”, yarına “yokum” dersin. Belirsizlik, onun aklını senin etrafında döndürür.
2. Küçük ödüller verir, sonra çekersin. Bir mesaj, bir gülümseme, bir umut… Sonra sessizlik. Aç insan, kırıntıyı ziyafet sanır.
3. Koşullu ilgi sunarsın. “Şöyle yaparsan yanındayım” dersin. O da kendini değiştirmeye başlar. Artık senin istediğin kişi olur, kendi olmaktan vazgeçer.
Burada artık iki insan yoktur.
Bir avcı ve av vardır.
Avcı gücünü korur,av kendini kaybeder.
Bu ilişki değil,bir kimlik erozyonudur.
Ve en acısı,av bunu “aşk” diye yaşar.
Av olmak bir karakter kusuru değil, fark edilmemiş bir açlıktır.
MAZERET DEĞİL, YÜZLEŞME
“Çocukken sevilmedim” cümlesi bir açıklamadır, bir hapishane değil.
Evet,geçmişin yaraları gerçek.
Ama yetişkin bedende, fark ettiğin hâlde çocuk ruhuyla yaşamaya devam etmek bir seçimdir.
Çocuk seçmez.
Çocuk maruz kalır.
Ama yetişkin bilir.Yetişkin fark eder.
Ve fark edip de aynı döngüyü yaşamak,artık geçmişin suçu değil, bugünün tembelliğidir.
Asıl soru şudur:
“Neden hâlâ bir başkasının onayını, varlığımın kanıtı sanıyorum?”
Bu soruyu sormak acıtır.
Ama sormamak,yavaş ölmektir.
DEVRİM: SEVGİYİ BİR DÜŞÜNCE HALİNE GETİRMEK
Sevgi bir duygu değil, bir niyet, bir bakış, bir farkındalık halidir.
Duygu gelir geçer;düşünce kalıcıdır, seçimdir, özgürlüktür.
İşte tam burada, “Yaratılanı severim, Yaratan’dan ötürü” cümlesi basit bir din sözü olmaktan çıkar, devrimci bir varoluş manifestosuna dönüşür.
Bunu içselleştirmek ne demek?
· Nesneyi değil, özü sevmek demek. Karşındaki insanı, sana ne verdiği veya vermediği için değil, var olduğu için kıymetli görmektir. Onun varlığı, evrensel bütünlüğün bir yansımasıdır. Sen de öylesin.
· Sevgiyi bir takas aracı değil, bir tanıma fiili haline getirmek demek. “Bu insanı anlamaya çalışıyorum” diye yaklaşmaktır.
· Kaynağı dışarda aramamak demek. Sevginin kaynağını başka bir insanın kalbinde aradığın sürece, dilencisin. Onu varoluşun ta kendisinde, her bir yaratılmışın içindeki o “kıvılcım”da gördüğünde ise, özgürsün. Kendinde.
Bu hale geçen insan dilenmez.
Var eder.
ÇÖZÜM: KENDİNE ŞEFKAT, EVRENE SAYGI
Şefkat, “Zavallı ben” demek değildir.
Şefkat,“Yeter. Bu döngüyü kırmak benim sorumluluğum” demenin yumuşak ama kararlı halidir.
Kendine şefkat gösterirsin çünkü acı çekmişsindir.
Ama o acıyı kimliğin yapmazsın.
O acıyı,bugün farklı seçimler yapmak için bir bilgi kaynağına dönüştürürsün.
Bu yeni evrende:
· İlişkiler, “beni tamamla” çığlığı değil, “seninle var oluyorum” sessizliğidir.
· Sevilmek bir hedef değil, doğal bir sonuçtur.
· Ve sen, karşındakini “sevilecek nesne” olarak değil, “beraber yürünecek bir özne” olarak görürsün.
SON SÖZ: TEHLİKELİ OLAN ÖZGÜR İNSANDIR
“Sevgi dilenmeyen insan tehlikelidir” derler.
Haklıdırlar.
Çünkü o,senin bildiğin tüm ilişki oyunlarını bozar.
Onu suçlu hissettiremez,kendini ona adeta “adamana” zorlayamazsın.
Onun yanında,sevilmek için kendini küçültmen gerekmez.
Onun yanında,sadece kendin olabilirsin.
Ve bu,alışkın olmadığın bir şeyse, dehşet verici kadar özgürleştiricidir.
Asıl tehlike budur işte:
Onun varlığı, artık hiçbir şeyi eskisi gibi yaşayamayacağın gerçeğiyle yüzleştirir seni.
O,sevgiyi dilenmediği için, sen de dilenmek zorunda olmadığını hatırlarsın.
Ve bu hatırlayış,ya hayatının en büyük korkusu ya da en büyük devrimi olur.
Seçim senin.
Belki de ilk kez şunu yaşarsın:
sevilmek için kendini terk etmek zorunda kalmamayı.
SEVGİYİ DÜŞÜNCE HALİNE GETİRMEYEN, ONU DİLENDİRİR was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.