İktidar medyasının “tarihi” ilan edip, aslında “referandum” olduğunu ileri sürdüğü; “KKTC’de yarın sandık başı: Referandum gibi seçim… 2 ayrı devlet mi Rumlarla federasyon mu?” diye başlık attığı ve sağın iki devletli çözüm isteyen Tatar’ı, solun da Rumlarla federasyonu savunan Erhürman’ı desteklediğini yazdığı seçim sonuçlandı.
Katılımın yüzde 64,87 olduğu seçimi, oyların yüzde 35,81’ini alan Tatar’a karşı yüzde 62,76 ile Erhürman aldı. KKTC tarihinin ilk turda seçilen dördüncü ve Denktaş’tan sonra da en çok oyu alan ikinci cumhurbaşkanı oldu. Denktaş 1985 ve 1990’da yüzde 70,22 ve yüzde 66,65’le, 2005’te M. A. Talat yüzde 55,59’la, 2010’da da D. Eroğlu yüzde 50,35’le seçilmişti.
Sonucu epeyce suskun karşıladılar ama bizim iktidar medyasının “referandum” penceresinden bakarsak; Binali Yıldırım, C. Yılmaz, M. Özil, S. Soylu ve diğerlerinin sahaya sürüldüğü seçimde kaybedenin iki devletli çözüm olduğu söylenmeli!
Kıbrıs’ta buna tümüyle katılmayan ve yüzeysel bir değerlendirme sayan muhalifler var.
Ancak, önce şu: Bize benzetmek için yapmadığımızı bırakmasak da, Kıbrıs’ın özgünlüğü ve bizden epey ileri bir demokrasisi var.
Bu saptamayı destekleyecek iki örnekle yetineceğim. Bir; KKTC’nin Yüksek Seçim Kurulu, propaganda süresi sona erdikten sonra CNNTürk’te açıklamalarda bulundu diye, seçim yasağını ihlal ettiği için Cumhurbaşkanı (ve adayı) Tatar aleyhine soruşturma başlattı! Hadi bunu Türkiye’de düşünün!
İki; seçim sonuçları belli olunca, kaybeden Tatar kazanan adayı kutladı, partisi UBP’nin genel başkanı ve başbakan Ü. Üstel de “Kıbrıs Türk halkı bugün sandığa giderek iradesini ortaya koymuştur… Bugün de demokratik olgunluğunu göstermiştir. Bu seçim süreci, demokratik değerlerimize olan inancın bir göstergesidir” dedi ve “Sandıktan çıkaracağımız dersler vardır” diye ekledi.
Bunların karşısında da, seçim sonucu kabul edilemez, “Kıbrıs Türklüğünün kaderi(ni)” belirleyemez, KKTC parlamentosu acilen toplanarak Türkiye’ye katılma kararı almalı diyen Bahçeli var!
Resmen Tatar’a destek açıklayan partiler ve partisi UBP seçmenlerinden ve hatta genellikle Ankara’nın işaretine bakan Türkiye kökenli Kıbrıslılardan Erhürman’a ciddi destek geldi. Bunun Türkiye’nin olanca gücüyle Tatar’ı desteğine rağmen olduğunu söyleyen Kıbrıslılar da var, Erdoğan’ın tam anlamıyla Tatar’ı desteklemediği, içten içe Erhürman’ı tercih ettiğini ileri sürenler de.
Kıbrıslılar bunları tartışır, ben “referandum gibi seçim” diyenlerin açtığı yoldan gidip şunları söyleyeyim:
Seçmen tercihlerinde rol oynayan siyasetin tepsinde yapılan planların dışında dinamikler olur. Sonuca etki eden bu dinamiklerin; ekonomik sorunlar, Tatar’ın adadan çok dışarıda -neredeyse Türkiye’nin ilçelerinde- dolaşarak “Erdoğan’ın adamı” görüntüsü vermesi, sağdan sola Kıbrıslıların genelinin iradelerine dışarıdan müdahaleye tepki göstermesi ve muhalefetin yerel yönetimlerdeki performansı olduğu söylenebilir.
Türkiye kökenli Kıbrıslılarla çok iyi ilişkiler kurmuş olan Erhürman’ın kişiliği, kucaklayıcı kampanyası, Ortadoğu ve Kıbrıs’ta olası süreçlerde temsil kapasitesinin ve uluslararası kabulünün Tatar’dan çok daha yüksek oluşu da sonuçta etkili olmuştur.
Tatar’ın gidip Erhürman’ın gelişini ihtiyatlı iyimserlikle karşılayan bir sol seçmen, sosyal medyasında sonucu o hoş ada Türkçesiyle şöyle değerlendirmiş: “(Tatar) Müdahele ile geldi, kendi kendini rezil ettiği yetmemiş gibi, müdaheleciler tarafından da maymun masgara edilerek gitti. Trajik komedi dönemi bitti, ‘demir çiğneme’ dönemi yeniden başladı. Bu defa belki biz yanılırık…”
Adanın seçimine referandum diyen medya, bizim seçime “demokrasi mi otoriterlik mi referandumu” demeyecektir. Ama biz, dayatmayı ve iradesine müdahaleyi seçmenin burada da reddedeceğini söyleyebiliriz.