SAHNEDEKİ

Tam olarak kadife perdelerin arkasındaki o büyülü yere, sadece bir oyun alanı demek haksızlık olur.

Sahne… İşte burası, bir avuç tutkulu insanın, bazen dehşet verici bazen de absürt bir disiplinle, kusursuz illüzyonlar yaratmaya çalıştığı bir savaş alanıdır.

Peki ya oyuncu! O ise, kalabalıklar önünde bazen ölen, bazen aşık olan, bazen dans eden bazen de sadece sandalye olmaya çalışan biridir.

Tiyatro, sinema veya dizi sahnesi fark etmeksizin, oyunculuk denilen bu meslek, dışarıdan bakıldığında harika kostümler giyip duygusal anlar yaşamak gibi görünse de, perde arkası tam bir absürt denemeler silsilesidir. Aslına bakarsanız sahne, bir oyuncu için hem en güvenli hem de en tehlikeli yerdir. Çünkü hata yapma ihtimali her zaman bir köşede pusuda bekler.

Her oyuncu bilir ki, zihninizin aniden simsiyah bir boşluğa dönüştüğü anlarda vardır. Tıpkı beyninizin, sahne ışığı altında “yok ben bugün çalışmıyorum” dediği o meşhur saniyeler gibi!

Bir oyuncu, repliğini unutan partnerine gizlice fısıldayarak “Gitme! Seni seviyorum!” demek yerine, paniğin etkisiyle “Bekle! Dün akşam yediğimiz yemek çok güzeldi!” diye doğaçlama yaptığında, o anı sadece sahnede olanlar bilir. Kimi zaman da unutulan replik, eldeki bir bardağın veya şapkanın anlamsızca incelenmesiyle geçirilen bir dakikalık sessizliğe dönüşür. Seyirci, bunu karakter derinliği sanarken, aslında bu durum kulisteki reji asistanın terden bayılmak üzere olduğunun bir işaretidir.

Tiyatroda her şeyin zamanlaması esastır. Ama bazen de kapılar, dekorlar ve fizik kuralları bu zamanlamaya karşı çıkar.

Kostümler ve aksesuarlar, her ne kadar bir karakteri tamamlamaya çalışsada, tarihi bir oyunda, ağır bir elbisenin fermuarının oyunun tam ortasında inmeye başlaması ve oyuncunun bir eliyle fermuarı çekmeye çalışırken, öte yandan da Shakespeare’in dizelerini okumaya çalışması olağandır.

Kimi zaman da takma bıyıklar, terin ve sahne ışığının kurbanı olarak kendi iradeleriyle hareket etmeye başlar. Öyle ki, dramatik bir itiraf sahnesinde bıyığın yarısının aşağı sarkması, karakterin ciddiyetini yerle bir eder. Bazen de, savaş sahnesinde kullanılması gereken kılıç, son anda sahneye giren teknisyen tarafından yanlışlıkla kahve masasının üzerinde unutulmuştur. Bunun üzerine oyuncu, düşmanını hayali bir kılıçla tehdit etmek zorunda kalır.

İşte sahne, bu kaotik ve komik hataların toplandığı yerdir. Her yanlış replik, her düşen aksesuar, her yanlış zamanda açılan kapı; seyircinin görmediği, oyuncuların ise sonsuza kadar hatırlayacağı bir anıdır. Bu yüzden tiyatro, sadece metinden ibaret değildir; aynı zamanda o anlık panik, yaratıcılık ve mizahın canlı karışımıdır.

İşte bu yüzden, çarpıcı ve etkili sahne yapmak adına doğallıktan kaçınmak, oyunculuğun mezarını kazmak ile eşdeğerdir.

Zaten, biz tiyatroseverler de sahnedeki bu doğallığa ve kusursuz olamama çabasına hayran değil miyiz?

SAHNEDEKİ was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.