Erkin Öncan – Gazeteci
Moldova’da bugün, ülke tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen parlamento seçimleri düzenleniyor.
Yaklaşık 2 milyon 300 bin nüfuslu bu Doğu Avrupa ülkesinde seçimler kritik. Zira bu seçimler, yalnızca Moldova siyasetini değil, bölgesel güvenlik ortamını da doğrudan etkileyecek.
Moldova, coğrafi olarak Ukrayna ile Romanya arasında sıkışmış bir konumda ve tarihsel nedenlere sahip bu sıkışmışlık, Moldova siyasetini doğrudan etkiliyor.
MOLDOVA NEDEN ÖNEMLİ?
Moldova’nın önemi hem eski Sovyet ülkesi olmasından hem de Romanya’yla tarihsel bağından kaynaklanıyor. Özellikle Romanya-Moldova ilişkileri, ülkedeki siyasi saflaşmanın da önemli bir belirleyenlerinden biri.
Belirtmekte fayda var, ‘Moldovalılar’ ile ‘Romanyalılar’, milliyetçiler tarafından aynı ulusun parçaları olarak görülüyor. Türkiye-Azerbaycan düzlemindeki söylemi andırır bir biçimde, ‘iki ülke tek ulus’ söylemi sıkça dile getiriliyor. Bu arada Moldovaca ile Rumence de aynı dil, Moldova’nın resmi dili de Rumence.
Moldova’yı ayrı bir ulus olarak görenler ise daha çok Moldova’nın devlet ve toplum yapısını Sovyet geçmişi ve sonrasında gelen bağımsızlık denklemiyle açıklayan, Moldova’nın aynı kökenlere sahip olsa da Romanya’dan ayrı bir devlet ve ulus olarak görülmesi gerektiğini savunan, çoğunlukla merkez sol görüşlere sahip toplum kesimlerini ifade ediyor.
Aynı zamanda Moldova’da, Sovyetlerin dağılması sürecinde ortaya çıkan, Moldovalı olmayan iki ayrı bölge daha var. Bunlardan biri, Rus pasaportuna sahip nüfusun yaşadığı, kendi kendine bağımsızlık ilan eden Transdinyester, diğeri ise Gagavuz Türklerinin yaşadığı Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi.
Gagavuz Türkleri bugün özerk bir bölge içerisinde yaşasa da aslında ‘bağımsızlık’ ilan eden bir topluluktu.
GAGAVUZYA VE TRANSDİNYESTER
Gagavuz Yeri, Moldova’nın güneyinde bulunan, başkenti Komrat olan bir özerk bölge.
Bu bölgenin kuruluş hikayesi de Transdinyester ve hatta Ukrayna’yla paralellikler gösteriyor.
Bugün Gagavuzya olarak bilinen bu bölge, Besarabya’nın (Moldova ile Ukrayna’nın Odessa Oblastı’nın güneyi) bölünmesinden sonra Boğdan Cumhuriyeti’nin bir parçasıydı.
1940 yılında ise, Gagavuzların yaşadığı bölgeler Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine devredilmişti.
SSCB’nin parçalanma günlerinin başladığı 1989’a gelindiğindeyse Gagavuz Halkının ilk kongresi yapıldı. Bu kongrede, Moldova’nın güneyinde başkenti Komrat’ta olmak üzere Gagavuz özerkliğinin oluşturulmasına karar verildi. Dönemin milliyetçi örgütlerinden Moldova Halk Cephesi ise, Gagavuzlara karşı “Bavul – İstasyon – Rusya” gibi sloganları öne çıkarıyordu.
Aynı yıl, Gagavuz halkının temsilcileri Gagauz Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ilan edildi.
Daha sonra Moldova yönetimi, Gagavuzların kongresini anayasaya aykırı ilan etti ve alınan kararların yasa dışı olduğunu ve hiçbir hukuki sonucu olmadığını söyledi.
Gerilimin artması üzerine Moldova polisine bağlı müfrezeler Gagavuz Yeri’ne gönderildi. Gagavuz yerleşimlerinde ise seferberlik başladı. Sovyet ordusunun Bolgrad Hava İndirme Tümeni birliklerinin ve Transdinyester’den gelen gönüllülerin Gagavuzya topraklarına girmesiyle büyük çaplı kan dökülmesi önlendi.
Daha sonra aynı yıl, Moldova SSC, Gagavuzya ve Transdinyester liderleri Mihail Gorbaçov’un konutunda bir araya geldi ve taraflar arasında bir uzlaşma komisyonu kurulmasına karar verildi. Ancak bu uzlaşma kısa sürdü, Moldova’nın bağımsızlığını ilan ettiği 1991’de Gagavuzlara yönelik başlatılan tutuklamalar, Gagavuzların eylemleri ve çatışmalar sürecinin ardından 1994 yılında özerk bir bölge kabulüyle sonuçlandı.
Transdinyester Moldova Cumhuriyeti de yalnızca siyasi değil, konumu itibarıyla askeri olarak da stratejik bir konumda.
Bölgede Rus askeri varlığı bulunuyor. Kolbasna’daki Sovyet döneminden kalma büyük cephane depoları da Transdinyester’i Moldova’daki normal siyasi gerilimlerin ötesine taşıyor.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının ardından, 1992 yılında yaşanan savaşla birlikte Moldova’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Transdinyester Moldova Cumhuriyeti, Moldova ile Ukrayna arasında adeta ‘sıkışmış’ durumda.
Bu bölge, kısa süre önce Rusya tarafından tanınan Donbass cumhuriyetlerinden çok daha önce, 1992 yılında yaşanan savaşın ardından kuruldu.
Moldova’nın Romanya’nın parçası olduğu dönemde SSCB içerisinde kalan, Nazilerle işbirliği yapan Romanya’nın işgaline uğrayan ve daha sonra yeniden özgürleştirilen Transdinyester, Moldova’nın Sovyetler’e katılmasının ardından bu sefer Moldova’ya bağlı bir özerk cumhuriyet şeklini almıştı.
SSCB’nin dağılması sürecinde ise Moldova hükümeti, birliği kurtarma amacıyla yapılan 1991 bağımsızlık referandumuna katılmayı reddetse de oylama gerçekleşti ve birlik içerisinde kalma yönündeki yüzde 98,72’lik oy oranına rağmen sonuçlar meşru kabul edilmedi.
Transdinyester hem ekonomik hem de etnik olarak ülkenin kalanından ayrılan özelliklere sahip.
Moldova’nın tarım ağırlıklı ekonomik yapısına karşılık olarak, Transdinyester Sovyet kalkınmacılığından önemli ölçüde yararlanabilmiş bir sanayi bölgesiydi. Moldova nüfusunun çoğunluğunu Rumence konuşan Moldovalılar oluştururken, Transdinyester nüfusunun çoğunluğu Ruslar ve Ukraynalılardan oluşuyordu.
Bu nedenle, 1986’da Sovyet Lideri Mihail Gorbaçov’un ‘Glasnost’ politikası nedeniyle güç kazanan milliyetçi akımlar, Transdinyester bölgesinde önemli bir karşılık bulmadı.
Bu durum, yaşanacak siyasi ayrışmada tarafların oluşmasındaki önemli etkenlerdendi.
Gagavuzya’nın aksine, Transdinyester’in 1990 yazında bağımsızlık ilan etmesi doğrudan sıcak çatışmaya yol açtı ve aynı Donbass’ta olduğu gibi, komünistlerden Rus milliyetçi güçlere kadar çok sayıda gönüllü müfreze, sembolik ‘Sovyet mirası’ için savaşmak üzere Transdinyester’e gitti.
Neredeyse bütün sokaklarında çatışmaların yaşandığı ve yaklaşık 400’ü sivil olmak üzere toplam bine yakın insanın öldüğü çatışmaların iyice çıkmaza girmesi üzerine, 21 Temmuz 1992 tarihinde ateşkes ilan edildi.
Bölgedeki ateşkes rejimi hala devam ediyor ve Transdinyester, özerk statüsünden taviz vermeden Moldova devletiyle bağlarını sürdürmeyi başardı.
Bölgede hala Sovyetler döneminden kalma simge ve bayraklar kullanılsa da gerçek anlamda bir sosyalist yönetimden söz etmek mümkün değil.
Bölge, askeri olarak da ekonomik olarak da ağırlıklı olarak Rusya tarafından destekleniyor.
Bu açılardan Transdinyester’in Rusya desteğinin Sovyet nostaljisiyle birleştiği kendine has bir yönetim şekline sahip olduğu söylenebilir.
‘TWİTTER DEVRİMİNDEN’ BUGÜNE
Moldova tarihini şekillendiren en önemli olaylardan biri, 2009’da yaşanan Twitter devrimiydi. Ülkenin bağımsızlık ilanından 18 yıl sonra, parlamento seçimlerini Komünist Parti kazanınca renkli devrimin fitili ateşlendi.
Moldova’daki antikomünist eylemler, Twitter’dan (bugünkü adıyla X) örgütlenen ilk kitlesel protesto gösterisi sayılabilir. Zira, 2006’da kurulan Twitter’ın 2008 ABD başkanlık seçimleri, 2008 Gürcistan-Rusya savaşı ve yine 2008’deki Yunanistan öğrenci eylemlerinde kullanıldığı bilinse de o dönemde Facebook ve internet blogları çok daha popülerdi. Kitlelerin örgütlü hareketi konusunda Twitter kullanımının ‘başarılı sonuçlar’ elde ettiği ilk eylemler, Moldova eylemleriydi.
Twitter devrimiyle birlikte, Moldova’nın Batı ile Rusya arasındaki siyasi serüveni her zaman çeşitli gerilimlere sahne oldu. Gagavuz Türkleri ve Transdinyesterliler, Kişinev yönetiminin özerklik haklarını ihlal etmeye çalıştığı görüşünde. Bu görüşü destekleyen çok sayıda olay da yaşandı. Yalnızca bugünkü seçimlere dair değil, neredeyse her parlamento seçimlerinde Moldova’da Gagavuz Türkleri ve Transdinyesterliler yetersiz oy sandıkları, oy pusulalarına el konma gibi ihlallerle karşılaştı.
Aynı şekilde, Kişinev yönetiminin bu iki özerk bölgeyi ‘Rus yanlısı’ olarak etiketlemesi; yıllar içerisinde bu bölgelerin enerjiden mahrum bırakılması, bankalara bloke konması, özerklik yetkililerini merkezi parlamentoya alınmaması gibi sonuçlar ortaya çıkardı.
Bugünkü seçimlerde de tablo benzer. Transdinyesterliler, Kişinev yönetiminin çok az sayıda oy sandığı vermesinden ve halkın başka yerde oy kullanamaması için ‘aniden’ başlatılan köprü onarımı faaliyetlerinden şikayetçi. Gagavuz Türklerinin lideri Evgeniya Gutsul ise, yolsuzluk suçlamasıyla bir süredir hapiste. Moldova yönetimi, Rusya’nın seçimleri etkilemek için faaliyetler yürüttüğünü iddia ederken, Moldova muhalefeti ise ‘hak ihlallerine’ dikkat çekiyor.
Bütün bu gelişmeleri, ‘Rusya’nın Ukrayna’dan sonra Moldovaya saldıracağı’ veya ‘Ukrayna’nın Transdinyester’e askeri operasyon düzenleyeceği’ gibi gerilimi artıran iddialar takip ediyor.
Geçtiğimiz günlerde, güvenlik güçlerinin ‘Rusya destekli darbe ve toplu ayaklanma’ iddiasıyla yüzlerce baskın düzenlemesi ve onlarca kişinin gözaltına alınması, seçim öncesinde tansiyonu en üst noktaya çıkardı.
SEÇİMLERE KİMLER KATILIYOR?
Moldova’da seçim komisyonunun ilan ettiği 20’den fazla siyasi parti ve bağımsız aday olsa da öne çıkan büyük aktörler, asıl rekabetin birkaç parti arasında yaşanacağını gösteriyor.
İktidardaki Eylem ve Dayanışma Partisi (PAS), Maya Sandu’nun liderliğini yaptığı, sağ liberal bir Avrupa yanlısı parti. Romanya milliyetçilerini de kapsayan bu parti, ülkenin ‘Avrupa rotasının’ önderliğini üstlenmiş durumda.
Cumhurbaşkanı Sandu, kıl payı kazandığı son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yine hak ihlalleriyle ve kendisine zaferi getiren oyların diasporadan gelmesi nedeniyle yolsuzlukla suçlanmıştı.
ZAFER BLOKU
Ülkenin Batı yanlısı en güçlü siyaseti olan PAS’ın karşısında ise, Rus yanlıları var.
Rus yanlısı siyasi yapılar arasında öne çıkan aktörler arasında, kuruluşunu doğrudan Moskova’da ilan eden, Gagavuzya’nın yolsuzlukla suçlanarak hapse atılan lideri Gutsul’un da önde gelen mensuplarından olduğu, yolsuzluktan hüküm giymesi nedeniyle kaçak durumda bulunan Moldovalı oligark Ilan Şor’un liderlik ettiği (daha önce kapatılan bir Şor Partisi de vardı) sağ-milliyetçi, NATO ve Avrupa Birliği (AB) karşıtı Zafer Bloku bulunuyor.
Ancak, aynı kapatılan Şor partisi gibi, Zafer Blokunun ve bağlantılı partilerin bu seçimlere katılması yasaklandı.
‘MOLDOVA İÇİN’ İTTİFAKI
Ancak Rusya yanlısı/NATO karşıtı muhalefeti parçalamak için atılan bu adım ters tepebilir. Çünkü Temmuz ayında ilan edilen yeni bir Rus yanlısı sol ittifak, Zafer Bloku’ndan gelecek oyları da toplayabilir.
Kuruluş amacını iktidardaki Maya Sandu liderliğindeki PAS Partisi’nin ‘yıkıcı politikalarına’ karşı halkı birleştirmek olarak açıklayan bu ittifak, herhangi bir askeri bloka (örneğin NATO) katılmaya karşı çıkarken hem Batı hem de Doğu ile eşit koşullarda iş birliği yapılmasını savunuyor.
İttifakta, eski komünist partili, daha sonra Gagavuzya merkezli ‘Bizim Bujak’ partisini Moldova’nın Geleceği Partisi olarak yeniden örgütleyen, eski başbakanlardan Vasile Tarlev bulunuyor.
İttifaktaki bir diğer parti ise, Gagavuzya’nın bir önceki lideri Irina Vlah’ın liderliğini yaptığı, Inima Moldovei, Moldova’nın Kalbi Partisi. Parti kendini sol-muhafazakar bir çizgide konumlandırıyor ve diplomatik tarafsızlığı savunuyor.
‘Moldova için’ ittifakının merkezinde, BECS (PSRM + PCRM), Blocul Comuniștilor și Socialiștilor, yani Komünistler ve Sosyalistler Bloku bulunuyor.
Bu blok, 2021 Moldova parlamento seçimleri öncesinde Komünistler ve Sosyalistlerin Seçim ittifakı için kurulmuştu.
Bu partiler ve blok, ülkenin ‘eski iktidarlarını’ temsil ediyor. Komünist Parti’ye eski Cumhurbaşkanı Vladimir Voronin, Sosyalist Parti’ye ise bir diğer eski Cumhurbaşkanı Igor Dodon liderlik ediyor.
Bu iki Rus yanlısı blok, parlamento seçimleri öncesinde Gagavuzya başta olmak üzere merkezi yönetime karşı olduğu kadar kendi içlerinde de rekabet eden siyasetleri temsil ediyor. Örneğin Gagavuzya’da Gutsul’un göreve geldiği seçimlerde, komünistlerle zafer Bloku arasında yer yer fiziksel kavgalarla sonuçlanan ciddi bir gerilim söz konusuydu.
Özetle söylenebilir ki, antikomünist ‘Zafer İttifakı’nın yasaklanmasıyla birlikte bugünkü seçimlerde en genel tanımla Batı yanlıları ile ‘Rusya yanlısı komünistler’ yarışıyor.
SONUÇ TAHMİNİ YAPMAK ZOR
Gergin siyasi ortam ve karşılıklı yolsuzluk/ihlal iddiaları, seçim sonuçlarına dair tahminleri zorlaştırsa da Moldova İçin ittifakının başarı şansı yüksek. Batı yanlısı PAS, asıl desteğini şehir merkezlerindeki genç ve orta sınıf seçmen ile yurt dışındaki diasporadan alıyor. Buna karşılık ülkenin daha yoksul, kırsal bölgeleri ile Gagavuzya ve Transdinyester gibi bölgeler merkezi yönetime genellikle mesafeli duruyor. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin yolsuzluk iddiaları tam olarak açıklığa kavuşmadı; bu da toplumda kayda değer bir rahatsızlığa yol açtı.
‘Zafer Bloku’nun seçime katılamayacağı yönündeki beklenti göz önüne alındığında, mevcut ittifakın (Moldova İçin) şansının artacağı söylenebilir. Ancak Moldova İçin cephesinin lider kadrosunun ülkenin ‘eski siyaset’ profilini temsil etmesi de özellikle genç kesim açısından bir risk.
Yakın tarihli bir ankete göre Sandu’nun liderliğindeki PAS yüzde 27,4 düzeyinde oy alıyor. Muhalefetteki Sosyalist Parti yüzde 10,4 bandında ölçülürken, Zafer Bloku yüzde 6,2 civarında bir desteğe sahip.
Eğer Moldova İçin, Zafer Bloku’nun potansiyel oylarını kendi bünyesine katmayı başarır ve yeni partilerle beklediği siyasi etkiyi oluşturursa, iktidarın sol eğilimli bir yönetime dönmesi sürpriz olmayacaktır.