Reşit Kibar için adalet çağrısı yükseldi

Ada Sude ATAK  
 
Artvin’in Borçka ilçesi Cankurtaran mevkiinde, mesire alanı yapımı için başlatılan ağaç kesimine karşı çıktığı sırada 3 Eylül 2024’te vurularak öldürülen çevre savunucusu Reşit Kibar’ın dava dosyası, İstanbul Barosu tarafından düzenlenen toplantıyla incelendi.

Davanın avukatları yapılan toplantıda, 26 Eylül’de üçüncü duruşması görülen Reşit Kibar dosyasındaki ayrıntıları paylaştı. 

SAVCILIKTAN “GİZLİLİK KARARI”

Reşit Kibar davası avukatlarından olan Haktan Özkan, 3 Eylül’de sanıklardan ve müştekilerden alınan ifadelerin ardından iki gün sonra savcılığın dosyaya gizlilik kararı talep ettiğini aktardı. Özkan olayı şu sözlerle ifade etti:

“5 Eylül’de özellikle olayın kamuoyunda tartışılması neticesinde savcılık bir gizlilik kararı aldırtıyor dosyada. Aslında CMK kapsamında böyle bir karar alması mümkün değil, gizlilik kararı diye bir şey yok çünkü. Kısıtlılık kararı olarak ifade edilen kararı aldırmaya çalışıyor fakat talebinde bile bunu gizlilik kararı olarak talep ediyor hakimlikten. Hakimlikte bunu gizlilik kararı olarak alıyor. Yani normal şartlarda soruşturmalar zaten gizlilik esasına göre yürütülürken bunu ayrıca bir gizlilik kararı alınacak noktaya getiren şey olayın kamuoyunda tartışılması ve bu tartışmanın önüne geçmek. Çok basit bir örnekle ifade edeyim, müvekkillerimiz gidip savcılıktan ölüm belgesi talep ediyorlar ve savcı şifahen onlara bu dosyadan ölüm belgesi veremeyiz, gizlilik kararı var, verirsek basınla paylaşırsınız diyor. Soruşturma makamının kısıtlama kararından anladığı şeyin gizlilik kararı olduğunu ve buna da tüm evrakları dahil ettiğini anlıyoruz.” 

Öte yandan Özkan, olayın kamuoyunda yankı uyandırmasının ardından firmanın üzerine gidilerek sorumluların açığa çıkarılacağı beklentisi oluştuğunu ancak tam tersi olay günü protestoyu gerçekleştiren köylülerin üzerinde ciddi bir güvenlik politikası uygulandığını ve adli süreçlerle muhatap edildiğini belirtti.  

“VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Toplantıya katılan Reşit Kibar’ın kardeşi Ali Şükrü Kibar ise davaya destek çağrısı yaparak şu ifadeleri kullandı: 

“Hukuk ülkesiyiz ama inanın hukuk sadece kendileri için var. Biz mağdur olanlar ya da güçsüz olanlar için asla bir hukuk işlemiyor maalesef davalarımızda. Bu davaya güçlü bir katılım sağlamamız gerekiyor. Sadece Cankurtaran ya da Reşit Kibar davası olarak değil, gerçekten bu dava toprağımızı vermiyoruz diyen herkesin davası olmalı.   Biz birleşir, güçleşirsek en azından bir adım atmış oluruz. Bu davayı da güçlü yönümüzle haklı yönümüzle sonunda kazanacağımıza inanıyoruz. Ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz.”  

AZMETTİRİCİ SERBEST

Dava dosyasında biri tutuklu iki sanık bulunuyor. Sanıklardan Reşit Kibar’a ateş açan Muhammet Ustabaş kasten öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklu bulunurken silahın ruhsatlı sahibi Fikret Merttürk hakkında ise kasten öldürmeye yardım etme suçundan iddianame hazırlandı. Ancak Merttürk tanıkların ifadelerine göre azmettirici davranışlar sergilemesine rağmen adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.   

İstanbul Barosu’ndan avukat Mürsel Ünder ise iddianamede atfedilen suçlamaların ve belirlenen sanık sayılarının eksik ve yetersiz olduğunu belirtti. Ünder konuya ilişkin “Dosya içerisinde 2 sanığın dışında da özellikle yapısoy şirketler grubundaki yetkili kişilerin azmettirmesinin, yönlendirmesinin ve planın içerisinde çeşitli kademelerde sorumluluklarının olduğunu düşünüyoruz. Burada ceza yargılamasınında olabildiğince silik, etkisiz ve kamuoyundan uzakta bir şekilde, göstermelik prosedürleri tamamlayan ya en düşük cezalarla ya da cezasızlıkla kapatan bir yanı var” ifadelerini kullandı.

JANDARMA OLAY YERİNE GELMEDİ

Kamu görevlilerin olaydaki etkisizliğine değinen Ünder, olay yerine resmi jandarma görevlilerinin gelmediğini hatırlattı. Ünder, 112’ye yaklaşık 11 telefon araması yapıldığını ancak sanıkların olay yerinden kaçmaya başladığında jandarmanın sanıkların silahına dahi el koymadığına dikkat çekti: “Jandarma istihbarat görevlileri de zaten aslında şirketi değil köylüleri takip eden bir istihbarat ağı kurmuş.”  

“BİTKİ TÜRLERİYLE İLGİLENMİYORUZ”

Ünder sözlerini şöyle tamamladı:

“Davanın ilk duruşmasında özellikle mahkeme başkanının çok agresif ve ölçüsüz tutumlarıyla karşı karşıya kaldık. Şu söz belki de bu davanın sembol cümlesi oldu: ‘Biz bitki türleriyle ilgilenmiyoruz.’ Biz avukatlar, doğa talanı, ekolojik tahribat ve bunun suçla bağlantısını anlatmaya çalışırken küçümseyen bir tarzda çevre mücadelesinden kaynaklı yaşananları küçümser bir cümle kurdu.”