Kuzey Kıbrıs’taki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tufan Erhürman’ın oyların neredeyse yüzde 65’ini alarak seçilmesi gündemdeki yerini koruyor. Kuzey Kıbrıs’taki Bağımsızlık Yolu’nun Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, “Şu an gelinen noktada Erhürman’ın seçeceği yol emperyalizm mi, Türkiye mi, halklar mı, sermaye mi, emek mi? Asıl soru bu” dedi.
Tufan Erhürman’ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesini BirGün’e değerlendiren Rahvancıoğlu şöyle konuştu:
Tufan Erhürman’ın genel olarak Türkiye’deki mevcut iktidarla bir sorunu yok. Kıbrıslı Türklerin, Ankara’yla olan ilişkisinin geçmiş dönemlerde zaman zaman sıkıntılı hale gelmesinin sebebi; mevcut iktidarın kendi anlayışını topluma dayatıyor olması ve toplum liderliği pozisyonunda olan Akıncı gibi kişilerin de duruma karşı toplumdaki tepkiyi yansıtmasıydı. Erhürman’ın -toplumsal çatışmalar konusuyla ilgili olarak- farklı bir tarzı ve üslubu var. Aynı zamanda, hem partisinin içerisinde hem seçim süreci boyunca kendisini destekleyen kesimler içerisinde AKP iktidarıyla paralel düşünen kişiler zaten mevcut. O yüzden biz Ankara’yla özel bir gerilim beklemiyoruz. Tayyip Erdoğan’ın doğan bir gerilimden çıkarı olur, Erhürman’dan kaynaklı bir sorun beklemiyoruz.
TATAR’DAN KURTULDUK AMA…
Genel bir analiz yaparsak, ‘müzakerelere tamamen kapalıyım’ diyen bir cumhurbaşkanının gittiği ve müzakere yapma niyetini beyan eden bir cumhurbaşkanının geldiği dönemde elbette ki farklılık olacak.
Biz bu durumun Türkiye Cumhuriyeti’nin genel bir dış politika değişikliğiyle paralel bir adım olduğunu düşünüyoruz. Her ne kadar seçim süreci boyunca iki devlet söylemini Erdoğan devam ettirmiş olsa da Türkiye Cumhuriyeti’nin -dış politikada- çeşitli zamanlarda çeşitli manevralar yaptığı bir gerçek. Bu durum da manevranın bir parçası ve bir uyumlanma süreci içerisinde ilerleyeceğini düşünüyoruz.
BİRLEŞMEYİ NEDEN İSTİYORUZ?
Kıbrıs solu açısından bakıldığı zaman, bizim için müzakere ve çözüm süreci; halkların kardeşliği, emek temelinde ve emperyalist ülkelerin adamız üzerinde uyguladığı politikalara karşı bir direniş anlamına geliyor. Biz Kıbrıs adasının birleşiyor olmasını romantik ağrılardan dolayı değil; adanın emperyalist ülkeler tarafından bir askeri üs bir uçak gemisi gibi kullanılıyor olmasının, Ortadoğu’nun buradan bombalanıyor olmasının, İngiliz üslerinin buradaki varlığının, Fransa’nın ve İtalya’nın buraya yaptığı yığınağın, Türkiye ve Yunanistan NATO ordularının burada bulunuyor olmasının sona ermesi için istiyoruz. Çünkü bu bölünmüşlükten faydalanarak buralara konuşlanmış durumdalar.
NEREDE, NEDEN AYRIŞIYORUZ?
Erhürman’ın böyle bir perspektifi yok. Üstelik, sadece anti-emperyalizm anlamında söylemiyorum, aynı zamanda; biz Kıbrıs meselesinin çözümünü eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, barınmada yani sosyal hayatta daha nitelikli bir yaşama kavuşmanın parçası olarak görüyoruz. Oysa Erhürman’ın seçim boyunca öne çıkardığı noktalar: Kıbrıs Adası’nın güneyinde bulunmuş olan hidrokarbon yataklarında Türkiye’nin söz hakkının olması, İsrail üzerinden bağlanacak olan elektrik enterkonnekte sisteminin İsrail-Kıbrıs-Yunanistan ağında değil de; İsrail-Kıbrıs-Türkiye ağı üzerinden olması, deniz ticaret yetki alanları konusuyla ilgili olarak Türkiye’nin söz hakkının bulunması ve buradaki Fransa, Hindistan, İtalya gibi ülkelerin askeri adımlarının -sadece Yunanistan’la Kıbrıs Cumhuriyeti’nin değil- Türkiye’nin de dahil olacağı bir ortak güvenlik alanı perspektifinden yapılması.
Bizim geleneksel olarak ‘Kıbrıs’ta çözüm’ dediğimiz zaman anladığımız şeyler bunlar değil. Bizim çözüm dediğimiz; yerleşme, dolaşma, çalışma hürriyeti, eğitim, sağlık, altyapı, ulaşım, enerji ve iletişim konularında adanın tamamında bir ortak zemin oluşması.
Bizim çözüm dediğimizde anladığımız, altyapının ve halkların tekrardan kardeşleşmesinin zemininin oluşturulması. Biz bu anlamda Erhürman’dan herhangi bir adım beklemiyoruz. Tabii ki hamaset ortadan kalkacak, aşırı milliyetçi ve aşırı gerici söylemler çok büyük bir ihtimalle Erhürman’ın dilinde olmayacak. Kendisinin laik-demokratik bir arka planı var ama yapısal anlamda büyük olumlu durumlar beklemiyoruz. Aksine hızlı bir süreç içerisinde popülaritesinin erimesini bekliyoruz. Şu anda neredeyse herkes Erhürman’ın arkasında çünkü, Tatar’ın gitmesi gerekiyordu ama kendi olumsuzluklarından ötürü gitmesi gerekiyordu.
EMPERYALİZM Mİ, TÜRKİYE Mİ, HALKLAR MI?
Şu an gelinen noktada Erhürman’ın seçeceği yol emperyalizm mi, Türkiye mi, halklar mı, sermaye mi, emek mi? Asıl soru bu. Bunları bir seçim sürecinin söylem yelpazesinde, özellikle de karşınızda çok olumsuz bir aday varken, birleştirebilirsiniz ama gün geldiğinde koltuğa oturduğunuz zaman birini seçmeniz gerekiyor. Hem emperyalizmi hem halkların kardeşliğini; hem sermayeyi hem de emekçilerin refahını aynı anda yürütemezsiniz, birini seçmeniz gerekiyor. Biz ne yazık ki bu seçimin emekten yana olmayacağını düşünüyoruz.