10 Aralık’ta Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin yayınlamasının yıldönümünü kutladık diyemeyeceğim, hapishanelerdeki aydınları, yerel yöneticileri, gazetecileri düşününce… Ama bu günün anlam ve önemini vurgulayan yapıtlar ve etkinliklerle başlamak istiyorum yazıma. Önce, ülkemizde de izleme olanağı bulduğumuz ya da çok yakında bulacağımız filmler… Bunların önemli bir bölümü önümüzdeki günlerde açıklanacak Akademi (Oscar) Ödülleri aday listesinde yer alacak büyük bir olasılıkla. Nasıl bu kadar kesin konuşabildiğimi sorarsanız; hemen hepsi Oscar’ların habercisi niteliğindeki ödüllendirmelerde aday listelerinin başköşesinde yer aldılar da ondan…
Yılın en çok konuşulan filmlerinden ‘Görünmez Kaza’ Fransa’nın, ‘Gizli Ajan’ Brezilya’nın, ‘Genç Anneler’ Belçika’nın, ‘Flamingonun Gizemli Bakışı’ Şili’nin, ‘Haklara Ölüm’ Çin’in, ‘Bay Hiç Kimse Putin’e Karşı’ Danimarka’nın, ‘Panopticon’ Gürcistan’ın, ‘Yetim’ Macaristan’ın, ‘Başkan’ın Pastası’ Irak’ın, ‘Senden Geriye Kalan’ Ürdün’ün, ‘Öğrenci’ Kazakistan’ın, ‘Hüzünlü ve Güzel Bir Dünya’ Lübnan’ın, ‘Disko Afrika’ Madagasgar’ın, ‘We Shall not be Moved’ Meksika’nın, ‘Suskun Şoför’ Moğolistan’ın, ‘Dayanıklılık Kulesi’ Karadağ’ın, ‘Malaga Caddesi’ Fas’ın, ‘Filistin 36’ Filistin’in, ‘Bayrakların Altında Güneş’ Paraguay’ın, ‘Banzo’ Portekiz’in, ‘Cumhuriyetin Kartalları’ İsveç’in, ‘Andriivka’ya 2000 Metre’ Ukrayna’nın, ‘Babamın Gölgesi’ Birleşik Krallık’ın, İranlı yönetmen Alireza Hatemi‘nin Türkiye’de çektiği- oyuncular da bizden- ‘Öldürdüğün Şeyler’ Kanada’nın adayı… Hepsi de dünyamızdaki insan hakları ihlallerini yansıtan filmler…
OSCAR’DA ULUSLARARASI FİLMLER
Bu filmler arasında yönetmenin ülkesi ile yapımcı ülkenin farklı olduğu epeyce film var. Sanki kendi yönetmenleri içinde bu onuru hak edecek başka yönetmen yokmuş gibi. Ama şu gerçeği de gözden kaçırmamak gerek: ülkesinde dışlanan, film yapması/filmini yurt dışına çıkartması engellenen yönetmenlere ortak yapımcı Avrupa ülkelerinin sahip çıkması övgüye değer. Keşke, buna gerek duyulmayacak bir dünyada yaşasaydık… İranlı Cafer Panahi’nin uluslararası ortak yapımı ‘Görünmez Kaza’ Fransa adına yarışa girerken, ‘Bay Hiç Kimse Putin’e Karşı’ belgeseli Rusya’da olup bitenleri konu alıyor ama Danimarka adına yarışıyor. ‘Cumhuriyetin Kartalları’ Mısır’da geçiyor, yönetmeni -İsveç vatandaşı- bir Mısırlı ve film İsveç adına Oscar yarışına katılıyor. Bu durum, Avrupa’nın günah çıkarması olarak da yorumlanabilir, demokrasinin koruyucusu olmasıyla da… Avrupa sinemaları başka ülkelerdeki insan hakları ihlallerine karşı duyarlı olduklarını vurgulamış oluyorlar sürgündeki ya da ülkelerinde sorun yaşayan sinemacılara kol kanat gererek. Tabii, İran gibi Cannes‘da Altın Palmiye kazanan bir filmin yönetmenini hapse atmaya kalkışan ülkeler, Fransa’nın ekmeğine yağ sürmüş oluyor; o da madalyonun öteki tarafı.
2026 Oscar’larının ‘Uluslararası film’ kategorisi için 92 ülke başvurmuş, 86’sının başvurusu kurallara uygun görülerek kabul edilmiş. Ülkemiz de, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sinema meslek birlikleri temsilcilerinden oluşan bir kurula seçtirdiği bir yapımla katılıyor yarışmaya. Bu yıl ‘Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri’ adlı ilk filmle katılıyoruz bu yarışa. Önümüzdeki salı günü (16 Aralık) Akademi üyelerinden oluşan bir jürinin belirlediği kısa liste açıklanacak. 86 filmden 15’i bu listede yer alacak. Filmimiz bu kısa listeye girebilir belki, ama 22 Ocak’ta açıklanacak 5 filmlik listeye girmesi -yani bu kategorinin adayları arasında yer alması- biraz zor görünüyor. Çünkü çok iyi filmler var listede. Kendi payıma, Tunuslu yönetmen Kouther Ben Hania’nın Filistin’de İsrail ordusu tarafından katledilen bir kız çocuğunun öyküsünü anlattığı ‘Hind Rajab’ın Sesi’, Cafer Panahi’nin ‘Görünmez Kaza’ (Yek tesadef sadeh / It Was Just an Accident), Brezilyalı yönetmen Kleber Mendonça Filho’nun ‘Gizli Ajan’, Joachim Trier’in yönettiği Norveç yapımı ‘Manevi Değer’(Sentimental Values) filmlerinin ilk beşe girmesini kesin görüyorum. Beşinci aday, Fransız yönetmen Oliver Laxe’ın Fas’ta çektiği İspanyol yapımı ‘Sirat’ da olabilir, Belçikalı Dardennes Kardeşler’in ‘Genç Anneleri’ de, Polonyalı Agnieszka Holland’ın ‘Franz’ı da, Iraklı yönetmen Hasan Hadi’nin ‘Başkanın Pastası’ da, Kolombiya’nın ‘Bir Şair’i de, Arjantin filmi ‘Belen de… Sonuçta ortaya insan hakları temasını işleyen filmlerin çoğunlukta olacağı bir liste çıkacağını düşünüyorum. Amerika’da esen liberal rüzgarların ve oy kullanacak sinemacıların çoğunluğunun demokrat olmasının da tercihlerde etkili olması kaçınılmaz.
İNSAN HAKLARI VE FESTİVALLER
İnsan hakları skalasında son sıralarda seyreden ülkemiz sineması son zamanlarda bu tür konulara pek yanaşmıyor ya da yanaşamıyor. Ama yukarıda andığım filmlerin çoğu sinemalarda ya da dijital platformlar aracılığı ile seyircimizle buluşacak. Bir de, festivallerde gösterilen filmler var. Örneğin yakınlarda tamamladığımız ‘4. İzmir Akdeniz Sinemaları Buluşması’nda açılış filmi olarak 2025 Belgesel Oscar’ını alan iki Filistinli ve iki İsrailli sinemacının ortaklaşa yönettiği ‘Gidecek Yer Yok’ adlı filmi gösterdik. Adana Altın Koza, Boğaziçi, Suç ve Ceza festivallerinde de Filistin Sinemasından seçkiler yer aldı. 5-7 Aralık tarihleri arasında beş kentimizde ve yurt dışında iki kentte düzenlenen ‘Uluslararası Savaş Karşıtı Filmler Festivali’nde, 6-10 Aralık tarihlerinde Bandırma’da düzenlenen (19-26 Aralık’ta Hopa’ya taşınacak olan) İşçi Filmleri Festivali’nde insan hakları başköşedeydi. Hafta içinde Ankara’da Avrupa Birliği Türkiye delegasyonu tarafından düzenlenen 15. İnsan Hakları Günleri bugün sona eriyor. Diyarbakır’da 7 Aralık’ta başlayan 3. Amed Film Festivali’nin de son günü. Documentarist’in İstanbul’da dün başlayan ’15. Hangi İnsan Hakları Festivali’ ise 17 Aralık’a dek sürecek. İstanbul’da düzenlenen ve insan hakları temasına eğilen bir başka festival de 19-21 Aralık tarihleri arasında yer alacak 2. Uluslararası Alevi Filmleri Festivali.
Bitirirken, platformlarda izleyebileceğiniz temamıza uygun bir filmi hatırlatmak istiyorum: Amerikalı yönetmen Katherine Bigelow’un nükleer savaş tehdidini konu alan gerilim filmi Clint Bentley’in ‘Dinamit Evi’ni, ‘Tren Düşleri’ni ve Guillermo del Toro’nun etkileyici ‘Frankenstein’ını Netflix’te izleyebilirsiniz. Elbette, ‘sinema salonda izlenir’ mottomuzu unutmadan… Sinemalarımızda gösterimde olan Paul Thomas Anderson’un –Oscar yarışını önde götüren- ‘Savaş Üstüne Savaş’ını, Fatih Akın’ın ‘Amrum’unu, Özcan Alper’in ‘Erken Kış’ını ve bu hafta gösterime giren Yüksel Aksu’nun ‘Bak Postacı Geliyor’ filmlerini kaçırmayın derim.