Pardon!

Hüseyin SAYGILI

Bir isim benzerliği, iki farklı kader… Hem Kemal Sunal filmi kadar komik, hem 12 Eylül hatıralarını aratmayacak kadar trajik bir hikâye. Gerçekten de, güler misin, ağlar mısın?.. Aziz Nesin hikâyesi gibi…

Temmuz 2025’te, İzmir’in önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İZMİR BB Genel Sekreteri Barış Karcı, CHP İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve çok sayıda isim, “İzmir Kooperatif Davası” kapsamında gözaltına alındı. Kimisi tutuklandı, kimisi serbest bırakıldı, kimisi ev hapsinde kaldı.

Bu operasyonlar sırasında İzmir Büyükşehir Belediyesi çalışanlarından biri, ismini değiştirerek yazacağım, Ahmet T., gözaltına alınır. Sorguda klasik sorular gelir.

-Sen Ahmet T. misin?

-Evet.

-Belediye çalışanı mısın?

-Evet.

Fakat kısa süre sonra bir gariplik fark edilir. Gözaltına alınan Ahmet T.’nin TC kimlik numarası başka bir Ahmet T.’ye aittir. Yani yanlış kişi tutuklanmıştır! Gerçek Ahmet Yunanistan’dan döner. Asıl aranan Ahmet T. o sırada Yunanistan’dadır. Ailesi, onun da arandığını gazetelerden öğrenir. “Gel, teslim ol,” derler, “suçsuzsan ortaya çıkar.” O da tereddüt etse de ülkeye döner ve emniyete gider. Karşısındaki yetkililer şaşırır. Sen Ahmet T. isen, içerideki kim? Böylece durum anlaşılır. Gerçek Ahmet T. teslim olur, yanlışlıkla tutuklanan Ahmet T. serbest bırakılacaktır.

Ama işte tam o sırada, cezaevi kapısında bir sahne yaşanır ki, Aziz Nesin bile yazsa bu kadar olurdu! Yanlışlıkla tutuklanan Ahmet T., sinirle gerçek Ahmet T.’ye çıkışır… Sana hakkımı helal etmiyorum! Der. Senin yüzünden kaç gündür içerdeyim der. Gerçekte aranan Ahmet T. ise sakin bir gülümsemeyle cevap verir: “Ödeştik abi, ödeştik…”

Bu söz, sadece o anın değil, yıllar öncesine dayanan bir hikâyenin de özeti gibidir. Vaktiyle, gerçek Ahmet T. belediyede çalışırken bir kıza âşık olur. Ailesini gönderir, kızı istemeye. Kızın babası da “Evladınızı biraz araştırayım, sonra haberleşelim” der. Ancak araştırdığı kişi yanlışlıkla diğer Ahmet T.’dir! Ve ne çıksın? O Ahmet evlidir! Kızın babası öfkelenir, “Bir daha bu kapıya gelmeyin!” der.

Gerçek Ahmet T. ne kadar açıklamaya çalışsa da kimse inanmaz. “Ben o Ahmet değilim!” dese de nafile. Sonunda mesele anlaşılır ve Ahmet T istediği kızla evlenir. Zaman geçer, olay unutulur. Ta ki bu dava sürecinde yolları tekrar kesişene kadar… Ve işte o gün, yıllar sonra, adalet koridorlarında “ödeştik abi” sözüyle ödeşir iki Ahmet.

Bir mizah hikâyesi mi, adalet sorgusu mu? Bu hikâyeyi dinlediğimde hem güldüm, hem düşündüm. Bir yandan Kemal Sunal filmlerini, Levent Kırca skeçlerini aratmayan absürtlükler, öte yandan adalet sistemimizin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatan gerçekler…

Bir isim benzerliği, bir rakam hatası… Ve bir insanın hayatı ters yüz olabiliyor. 12 Eylül’den bugüne değişmeyen tablo. 12 Eylül döneminde benzer hikâyeleri çok duyardık. Olayla ilgisi olmayan insanlar, yanlışlıkla yıllarca içeride kalırdı. Yıllar geçti ama hikâyeler aynı. Sadece isimler değişti. Üstelik bügün bilerek suçsuz yere yıllarca tutsak edilenler var. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala gibi. Bugün hâlâ “pardon” diyerek geçiştirilen hayatlar varsa, gerçekten de sormak gerekiyor. Güler misin, ağlar mısın?