CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin bugün Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen 22. Olağanüstü Kurultayı’nda açıklamalarda bulundu.
Özgür Özel, açıklamasında iktidara tepki göstererek, “Bizim 47 yıl boyunca demokrasiye duyduğumuz saygıyı, Cumhurbaşkanlığı seçimi takvimine 47 ay varken gösterebilmek yerine 47 gün bile sabredemediler” dedi.
“Karşımızda yaşlanan, yorulan, kibirden gözü dönen, 23 yıl boyunca bu ülkeye iyi gelmeyen iktidar var” diyen Özel, “Seçilmiş otokratlıktan, seçimsiz diktatörlüğe heves ettiler. Kurulan düzen; milletin düzeni değil, AK Parti’nin kara düzenidir. Bu düzen, bir kişi ve onun besledikleri rahat etsin diye kurulmuştur” ifadelerini kullandı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tepki gösteren Özel, “Oyları düşüyor, millete sığınmak yerine Trump’a sığınıyor. Millet merkezli değil, Trump merkezli siyaset yapıyor” diye konuştu.
Eşit yurttaşlık vurgusu yapan Özel, “Eğer kudretli bir AK Partili siyasetçi ile davalık olsanız, mahkeme kapısında adaleti bulabileceğinize inanıyor musunuz? Yıllarca okudunuz, çalıştınız. Kudretli bir AK Partilinin torpilli yakını ile mülakata girseniz, kazanacağınıza inanıyor musunuz? İşte artık Türkiye’de tehdit altında olan eşit yurttaşlıktır” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in açıklamaları şöyle:
“Merhaba, biz bildiğiniz gibiyiz. Biraz daha ustalaştık taşı kırmakta, dostu – düşmanı birbirinden ayırmakta. Merhaba, hoş geldiniz yoldaşlarım, hoş gediniz yol arkadaşlarım.
Bugün aramızda olmayan, olamayan, hukuksuzca hapiste zindanlarda tutulan Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’e, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’a, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’e, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan’a, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık’a, Büyükçekmece Belediye Başkanımız Hasan Akgün’e, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe’ye, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara’ya, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Aydar’a, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin’e, Şile Belediye Başkanımız Özgür Kabadayı’ya, Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney’e, Bayrampaşa Belediye Başkanımız Hasan Mutlu’ya, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız Muhittin Böcek’e, Adana Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeydan Karalar’a ve 15,5 milyon insanımızın sandık başlarına koşarak, onu bir partinin değil milletin adayı olarak Cumhurbaşkanı adayı gösteren Ekrem İmamoğlu’na selam olsun.
“ERDOĞAN KENDİSİNE GÜVENEMEDİ”
Demokrasi sınavı kazanıldığında değil, kaybedildiğinde verilen bir sınavdır. Bir partinin, bir yapının, bir kişinin ne kadar demokrat olduğuna galip geldiğinde değil, mağlup olduğunda nasıl davrandığında bakarak karar verilir. İktidar partisi ilk kez kaybettiği seçimden sonra yaptıklarıyla kaybetmenin sınavından geçemediğini, aslında demokrat değil, demokrasiye inanmış değil sadece demokrasiyi kullananlardan oluştuğunu tüm millete gösterdi. Bizim 47 yıl boyunca demokrasiye duyduğumuz saygıyı, Cumhurbaşkanlığı seçimi takvimine 47 ay varken gösterebilmek yerine 47 gün bile sabredemediler. Belediyeleriyle bizimle hizmette yarışmadılar, yarışamadılar. Partilerinde siyaset üretip, bizimle rekabet edemediler. Sayın Erdoğan, kendisine güvenemedi, partisine güvenemedi; ana kademesine, gençlik kollarına, kadın kollarına güvenemedi. Onların seçim kazanabileceğine, umudu örgütleyeceklerine inanamadı. Peki ne yaptı? Demokrasiden saptı, hiçbir partide olmayan yeni bir kolu, AK Parti yargı kollarını kurdu. AK Partili bir bakan yardımcısını yargı kolları başkanı olarak İstanbul’a atadı. Bu yapı marifetiyle karanlık bir süreci, 9 Ekim 2024’ten itibaren hep birlikte yaşamaya başladık. 30 Ekim’de Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla başlayan süreçte, bu saldırılara karşı ya teslim olacaktık ya da direnecektik. Biz teslim olmadık, sizlerle birlikte ayağa kalktık ve mücadeleye başladık. Meydan okuduk, ‘Bu bir savaş ilanıdır’ dedik. ‘Savaş ilan edilmiş bir yapı ne yaparsa, biz de onu yapacağız, mücadele edeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, teslim olmayacağız’ dedik.
“BİR TEK ŞEYİ HESAP EDEMEDİLER”
Erken seçim istedik. Cumhurbaşkanı Adayımızı 23 Mart’ta ön seçimle belirleyeceğimizi partimizin yetkili kurullarındaki görüşmeler ve kararlar sonucunda ilan ettik. Buna karşı karşımızdaki karanlık yapı planladığı, tasarladığı darbe girişiminin takvimini öne aldı. Ekrem Başkanımızın ön seçim adaylığını açıkladığı gün, diplomasını iptal etmek için mahkemeye başvurdular. Bundan günler sonra 19 Mart günü, yani 23 Mart’taki ön seçimimize dört gün kala Ekrem Başkanımızın diplomasını iftar sofrasında iptal edip, bir sahur vakti harekete geçerek, evine saldırarak ve Türkiye siyasi tarihinde görülmemiş bir şekilde kendisine gözaltı yaptılar. Dört günlük gözaltı süresinden sonra, milletin oy kullanacağı, Cumhuriyet Halk Partililerin oy kullanacağı sandığa, partiye kayyım atama niyetiyle engel olmaya çalışırken. Kendisi gözaltında olduğu için ve tutuklanma tehdidi ile 23’ündeki ön seçimimizi siyaseten, fiilen olanaksız kılmaya çalıştılar. Her şeyi düşündükleri gibiydi, tasarladıkları gibiydi. Ama bir tek şeyi hesap edemediler. Cumhuriyet Halk Partisi’nin geri adım atmayacağını, yılmayacağını ve 2 milyon üyesinin yanında, esas bu ülkeye sandığı getiren parti olarak millete, onun kararına sığınacağını hesap etmediler. Bu çağrıdan sonra, 96 yaşında teyzemin iki bastonla ilçe binasına gidip oy kullanacağını, üç aylık karnındaki bebesi ile o bebenin geleceği için, daha cinsiyeti belli olmayan o bebenin geleceği için annelerin sandık başlarına koşacağını hesap etmediler. Ve 15,5 milyon vatandaşın Cumhuriyet Halk Partisi’nin dayanışma sandıklarına gideceğini, dünya siyaset tarihinin rekorunu kıracağını, Türkiye siyasetinin akışını değiştireceğini hesap etmediler. O gün bu çağrıya uyanlara ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanet sandıkla bir darbeyi püskürtenlere, Türkiye’nin önünü açanlara selam olsun, her birine ayrı ayrı helal olsun.
“BU DARBE, BİR SONRAKİ İKTİDARA YAPILAN DARBEDİR”
Darbeler her zaman tankla, tüfekle yapılmaz. Bu darbe, selefi niyetleri olanların ve ailelerinden halef arayanların demokratik yollarla gelebilecek haleflerine yaptığı bir darbedir. Tüm darbeler doğası gereği iktidara yapılır, bu darbe bugünün iktidarı tarafından bir sonraki iktidara yapılan darbedir. Trump yönetiminden icazet almış bir darbedir. Ne diyorlardı? ‘İmamoğlu dış güçlerin adamıdır.’ Soruyorum, bugün Trump kimin yanındadır? Trump kimin gelmesini istemektedir? Kim Trump’ın oğluyla gizli gizli iş tutmaktadır? Buradan milletimize ilan ederim ki Cumhuriyet Halk Partililer; milletin adamı, milletin evladı, milletin çocuklarıdır. Tayyip Erdoğan Trump’ın adamıdır, Trump’ın ekibidir.
“KURULAN DÜZEN, AK PARTİ’NİN KARA DÜZENİDİR”
Karşımızda yaşlanan, yorulan, kibirden gözü dönen, 23 yıl boyunca bu ülkeye iyi gelmeyen iktidar var. Ne kadına iyi geldiler, ne çocuğa. Ne işsizliğe, ne enflasyona. Ne ormanlara, ne ormandaki canlara, ne sokaktaki canlara. Hiç kimseye, hiçbirimize iyi gelmediler. Arkasında milletin desteği kalmayınca demokrasi treninden indiler. Seçilmiş otokratlıktan, seçimsiz diktatörlüğe heves ettiler. Kurulan düzen; milletin düzeni değil, AK Parti’nin kara düzenidir. Bu düzen, bir kişi ve onun besledikleri rahat etsin diye kurulmuştur. Bu kara düzende refah yok, Avrupa’nın en yoksul ülkesiyiz. Bu kara düzende gelir adaleti yok, enflasyonda Avrupa birincisiyiz. Bu kara düzende vergi adaleti yok, verginin yüzde 89’unu alt ve orta gelir grubu ödüyor yüzde 11’i sadece zenginlerden alınıyor. AK Parti’den önce en düşük emekli maaşı, bunu her fırsatta ben söylüyorum. Her fırsatta tepki gösteriyor. ‘Eline almış bir hesap makinesi memleket memleket geziyor, sarraf sarraf dolaşıyor altın hesabı yapıyor. Altın hesabını bırak, şuna cevap ver’ diyor. Altın hesabını bırakmıyoruz. Bu memlekette her hesap şaşar, altın hesabı şaşmaz. Siz 81 ilden 973 ilçeden gelen delegelerimiz, bu hesabı bıkmadan emeklilere hatırlatın. AK Parti geldiğinde en düşük emekli maaşı sekiz asgari ücret alıyordu, en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu, bugün sadece iki çeyrek altın alabilmektedir. Asgari ücret AK Parti gelmeden önce yedi çeyrek altın alıyordu, bugün 2,5 çeyrek altın alabilmektedir. En düşük memur maaşı 14,5 çeyrek altından 5,5 çeyrek altına düşmüştür. Öğrencilere verilen burun kıvırdığı, ‘Şu kadarcık’ dediği kredi, 1,5 çeyrek altın alıyordu, KYK kredisi. Bugün gram altının yarısını alabilmektedir. Ve her hesap şaşar, çeyrek altın hesabı şaşmaz. Erdoğan’ın rahatsızlığı boşuna değildir. Bunu ev ev, kapı kapı, hane hane, kahve kahve anlatmak örgütümüzün en önemli görevidir.
“ERDOĞAN, TRUMP’A KARŞI ÇIT ÇIKARMADI, ÇIKARMIYOR”
Biraz önce söyledim AK Parti Türkiye’ye iyi gelmedi diye. Dış politikamıza da iyi gelmedi. Örneğin Filistin meselesi. 8 Ekim 2023’ten beri Gazze’de katliam var, soygun var. Ama Nethanyahu ile laf dalaşından öteye gitmeyen bir Erdoğan var. Hatta Nethanyahu ile kavga ederek, Erdoğan burada kendi gücünü pekiştirmeye, Nethanyahu da Erdoğan’la kavga ederek orada kendi pozisyonunu güçlendirmeye gayret ediyorlar. Bugün Filistin’deki katliamların baş destekçisi maalesef Trump yönetimi. Nethanyahu’ya savaş kahramanı diyen Trump’tır. ‘Gazze’yi boşaltacağım, oraya oteller, kumarhaneler yapacağım’ diye aklımızla alay eden Trump’tır. Niyetinin Gazze’nin önündeki zengin hidrokarbon yatakları olduğunu bilmeyen yoktur. Ve Türkiye’nin bu planda bir menfaati değil, aslında Kıbrıs açısından da çok büyük riskleri vardır. İşte İsrail, arkasındaki bu güçle Gazze’ye yeni saldırılar başlattı.
Kendisine ‘küresel lider’ dedirten Erdoğan, Trump’a karşı çıt çıkarmadı, çıkarmıyor. Şimdi Filistin bu haldeyken, Trump’tan randevu alabilmek için oğlu ile Junior Trump ile Dolmabahçe’de gizli bir görüşme yaptı. Kayıtlara sokmadan, milletten gizleyerek. Bunu deşifre ettik, ilan ettik. Sustular, inkar edemediler. Ama Amerikalı kaynaklar doğrulayınca kabul etmek durumunda kaldılar. Dahası var. ‘Babanıza söyleyin, bize randevu verirse 300 Boeing alacağız, F-16 satın almayı konuşacağız’ diye Trump’ın oğluyla ve görüşmeyi ayarlayan, parası ödenen lobi şirketleri marifeti ile Amerika’ya mesajlar yolladılar. Bu açıklamadan sonra yine sessiz kaldılar ama saatler sonra Trump doğruladı. Hem de ağzını doldura doldura ‘Erdoğan gelecek Boeing’i konuşacağız, ticaret konuşacağız’ dedi. Biz Erdoğan’ın Trump’a Boeing gündemi ile değil, elbette o gündemin günü gelir. F-16 talebimiz de doğrudur, parasını ödediğimiz F-35’leri almak da anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu ülkeye Eurofighterlar verilmediğinde, Alman Sözcü doğrulayana kadar yarım ağızla, hatta inkar ediyorlardı. Ekrem Başkan bulunduğu hücresinden, ben Alman Şansölye Yardımcısına, Savunma Bakanı’na, yüz yüze de her fırsatta Eurofighterların Türkiye’ye verilmesini söylemiştim. Kimse F-16, F-35, Boeing gündemine sığınıp esas konuşulacak gündemi ıskalamasın.
EYÜPSULTAN MİTİNGİNDE FİLİSTİN’LE DAYANIŞMA
Trump’ın yanına gidilecekse, karşısına geçilecekse, karşısına dikilecek. Filistin meselesi konusunda ağız dolusu açık açık konuşulacak. Filistin’in bu ülkenin milli meselesi olduğu ve kırmızı çizgisi olduğu Trump’a haykırılacak. Bu yüzden Erdoğan’ın bu lobi şirketleri üzerinde Boeing vaatli, ardından Boeing’in hisse senetlerine de etki edebilecek şekilde Bloomberg tarafından ‘Gelecek hafta Boeing 250’nin üzerinde sipariş alabilir’ haberi de geçildi. Yani görüşmenin kesinleşmesi, Boeing’in siparişlerinin kesinleşmesi anlamına geliyor. Bu gündemle perşembe günü Amerika’da yapılacak görüşmeden önce, çarşamba günü akşam yapacağımız 56’ncı mitingimizde parti bayrakları yerine hep taşındığımız Türk bayraklarının yanına Filistin bayraklarımızı alarak, tüm partimizi, tüm partilileri, Filistin’le dayanışan herkesi, tüm siyasi partileri Eyüpsultan’da Filistin Büyükelçiliği’nin önünde dayanışmaya davet ediyoruz. Ve gün geliyor, Erdoğan diyor ki ‘Benim Filistin hassasiyetimi kimse sorgulayamaz.’ Artık olmayan bir şeyi sorgulama niyetimizin olmadığını öğrenmek durumunda. Kendisinin bir Filistin hassasiyeti değil ve iktidarı sürdürmek için bir Trump’a mecburiyeti var. Bunun farkındayız. Oyları düşüyor, millete sığınmak yerine Trump’a sığınıyor. Millet merkezli değil, Trump merkezli siyaset yapıyor.
“TÜRKİYE YENİ BİR YOL AYRIMINDA”
Bugün Türkiye yeni bir yol ayrımındadır. Savunduğumuz görünüşte partimizdir, CHP’dir. Ama esas olarak hepimizin varlığını borçlu olduğu demokrasidir. Biz çok bedel ödedik, öderiz, ödemeye devam edeceğiz. Ama bugün CHP’nin hedefte olmasının sebebi iktidarın değişme ihtimalidir. Bugünkü iktidar, seçim yoluyla kendisini değiştirebilecek yapının CHP olduğunu gördüğü için CHP’ye saldırmakta; onu paralize etmeye, felç etmeye çalışmakta; CHP’yi içeride kavgalar yapan bir yapıya dönüştürmeye; mümkünse CHP’yi bölmeye, ondan kurtulmaya çalışmaktadır. Onların husumeti esasında CHP’ye değil, iktidardan gitme ihtimalinedir. Bu yüzden bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin arkasında duran, Cumhuriyet Halk Partisi’ne destek olan demokratların tamamı kendi varlık sebeplerine sahip çıkmaktadırlar. Bu varlık sebebi bir siyasi parti değil, sandık ve iktidarın sandıkla değişebiliyor olmasıdır. Yargı eliyle öyle kirli bir yol açtılar ki Türkiye’de, demokrasiye düşman bu darbeci anlayış öyle bir canavar ki bugün CHP’yi yutmak istiyor, yarın önünde kim varsa onu yutacak. İktidara yakın olmayan siyasetçiyi, gazeteciyi, sanatçıyı, iş insanını, sendikacıyı, meslek örgütünü yutacak.
“TEK PARTİLİ BİR TÜRKİYE İSTİYORLAR”
Ekranları başında bizi izleyenlere seslenmek istiyorum. Eğer kudretli bir AK Partili siyasetçi ile davalık olsanız, mahkeme kapısında adaleti bulabileceğinize inanıyor musunuz? Yıllarca okudunuz, çalıştınız. Kudretli bir AK Partilinin torpilli yakını ile mülakata girseniz, kazanacağınıza inanıyor musunuz? İşte artık Türkiye’de tehdit altında olan eşit yurttaşlıktır. Eşit yurttaşlığın tehdit altında olması artık bir siyasete, bir bölgeye, bir etnisiteye, bir mezhebe ilişkin tespitleri, yakınmaları geçmiş; her bir vatandaş için, bu kara düzenin içinde payı olmayan, yeri olmayan her bir vatandaş için tehdittir. En çok da iyi niyetle, İç Anadolu’da AK Parti’ye oy veren, MHP’ye oy veren, parti gözetmeksizin ‘Ülke iyi olsun’ diye düşünüp iktidara oy veren ama sonra ürünü para etmeyen, evladı sınav kazansa da işe giremeyen, işe girse de aldığı maaşla geçinemeyen vatandaşlarımız için tehdittir. 100 yıl önce olduğu gibi Anadolu’yu kurtarırken, Anadolu’daki yoksulluğu, işsizliği ve her türlü sıkıntıyı ortadan kaldırırken, parti gözetmek ne demek? Tüm milleti, tüm halkı iline, çevresine, doğduğu yere, mezhebine, kökenine bakmadan bu ülkenin eşit vatandaşları oldukları için kucaklayacağız. Hep birlikte kalkındıracağız, hep birlikte kazanıp, adilce bölüşüp, kardeşçe yaşayacağız. Cumhuriyet Halk Partisi bunun teminatıdır.
Artık seçimsiz, sandıksız, tek partili bir Türkiye istiyorlar. Erdoğan artık kötü olma yolunda değil, en kötüsü olmuş durumdadır. O yüzden hangi görüşte olursa olsun tüm demokratların Atatürk’ten miras sandığa, çok partili hayata sahip çıkması son derece kıymetlidir. Safları daha da sıklaştırmalı, mücadeleyi hep beraber yükseltmeliyiz. Bu kötülük karşısında yapmamız gereken nettir. İyi olmak yeterli değildir. Cesur olmak gerekmektedir. Artık büyük bir cesaret ve kahramanlık hikayesiyle bir kez daha bu memleketin önünü açma zamanıdır.
BLOK LİSTE AÇIKLAMASI
Geçen sefer her ne kadar anahtar listemiz delinmemiş de olsa gecenin geç saatlerine kadar sizleri meşgul ettik. Bugünkü listede Çankaya İlçe Başkanı seçilen bir arkadaşımızdan boşalan YDK’ye, yurt dışında olduğu için PM’ye devam edemeyen bir arkadaşımız yerine bir düzeltme dışında sizin geçen sefer oyladığınız listede hiçbir değişiklik yok. O yüzden bugün Genel Başkanlık seçimi ve ardından Parti Meclisi seçimini takdir ederseniz birkaç saat içinde bitirmek üzere blok listeyle yapmak istiyoruz. Şu kadarını söyleyeyim, blok liste normal kurultaylarda tartışmalıdır. Önümüzde bir kurultay yapılacak, o kurultayda, yani normal seyrindeki kurultayda anahtar listeden parti içi demokrasiden asla taviz yok. Bu herhangi bir kurultay olsa, birisi blok liste dese, kürsüye çıkıp göğsünü bu işe siper edecek olan benim.
‘GÜVENSİZLİK OYU’ ÇAĞRISI
Sadece boşu boşuna gecenin bir yarısına kadar elinizde bir anahtarı temize geçmek için uğraşmamanız, vaktiyle yolu koyulmanız ve iktidarımız için çalışmanız için buradaki teknik olarak ön almaya ve teknik olarak kumpasları boşa çıkarmaya yönelik bu kurultayımızda istisnai ve bir daha tekrar edilmemek üzere blok liste ile oy kullanmanızı takdirlerinize sunacağız. Bundan sonraki süreçte hep beraber tarihe tanıklık edeceğiz. Bu kurultayı şöyle yaptık. Olur ya, buraya bir AK Partili kayyım atarlar, Olur ya, o da bu kurultayı iptal etmeye kalkar… Onun için sizlerin iradesiyle ve Genel Başkanın dahi engel olamayacağı bir birliktelikteyiz. Ben dün bu süreci durduramazdım. Birazdan bir güven oylaması olacak. Normalde sizler alkışlarınızla takdirlerinizle oylarınızla hep arkamızda durdunuz. Sağ olun, durmaya da devam ediyorsunuz. Buradan güven oyu verdiğiniz takdirde seçim maddesine geçilmeden evlerimize gideceğiz. Bunun için ben dahil, bütün Parti Meclisi üyelerimiz dahil, bütün milletvekillerimiz dahil hepinizden güvensizlik yönünde oy kullanarak seçimin önünü açmanızı talep edeceğim. Vereceğiniz güvensizlik oyu, sarayın adalet üzerindeki yaptığı oyunlara verilen güvensizlik oyudur. Partiye kurulan kumpasa güvensizlik oyu vermenizi talep ediyorum. AK Parti’nin yargı kolları faaliyetlerine güvensizlik oyu verip ardından seçime geçmenizi istiyorum.
“BU PARTİYİ İKTİDARA TAŞIYACAKSINIZ”
Hep beraber her dakikası, her santimetresi planlanmış ve yargı kumpasına karşı partinin iradesini savunan bir sürecin içindeyiz. Burada her birinize şunu sormak isterim; parti, 47 yıl sonra birinci partidir, Türkiye’nin yüzde 65’inde, yerel yönetimlerde iktidardadır ve bir müjdem var demiştim, o müjdemi ifade ederek sorumu sorayım. Son 10 günde tam beş ulusal anket yayınlandı. Takip ediyorsunuz, bir önceki aydan daha kötü sonucu olan bir tek anket yok. Takip ediyorsunuz, geçen ay iki puan CHP önde diyenler, şimdi beş diyor. Dört diyen yedi diyor. Yedi diyen 10 puan önde diyor. Partinin sahada milletten aldığı desteği siz de görüyor musunuz? 6 Nisan günü sizi buradan uğurlarken şöyle seslenmiştim. Demiştim ki ‘Değerli delegelerimiz gidin oyunuzu kullanın. Memleketlerinize varın ve içinde bulunduğunuz saldırıyı, buna karşı direncimizi ve iktidar irademizi savunun. Buna var mısınız’ demiştim. Ve ardından şöyle eklemiştim, sizin coşkulu alkışlarınız ve ‘var’ız cevabınız üzerine, ‘Hadi o zaman kalkın ayağa bitirin bu işi’ diye. Var mısınız bu yürüyüşü sürdürmeye? Var mısınız? O zaman kalkın, dosta güven olmayana kaygı verin. Ayağa kalkın, bu partiyi iktidara taşıyın. Kalkın ayağa kalkın. Millet ayaktadır. Sayenizde millet Edirne’de de ayaktadır, Ağrı’da da ayaktadır. Artvin’de de ayaktadır, Antalya’da da ayaktadır. İzmir’de de Konya’da da Van’da da Bayburt’ta da Gümüşhane’de de Mersin’de de ayaktadır. Bu partiyi ayağa siz kaldırdınız, iktidara da siz taşıyacaksınız. Size güveniyorum, size inanıyorum, sizi seviyorum. Partimize sahip çıkın çünkü Cumhuriyet Halk Partisi’ne sahip çıkmak, Cumhuriyet’e sahip çıkmaktır. Geleceğine sahip çıkanlara helal olsun. Hepinize yürekten teşekkür ediyoruz. Sağ olun, var olun.”
CHP’nin 22. Olağanüstü Kurultayı: Özgür Özel tek aday olarak seçime girecek