Işıl Çalışkan
Bir evde yasak olan küfür, bir çocuğun sahneye attığı ilk adıma dönüşür mü? Murat Onur Öner’in hikâyesi tam da böyle başlıyor. Dedesi dışında kimsenin küfür edemediği bir evde, yasakla oyun kurmayı öğrenmiş bir çocuk o. Dedesi taklit edilirse kural bozulmaz, hem de herkes güler… İşte mizahın o sihirli anahtarı, tam orada keşfedilir Öner için.
Yıllar sonra, kamera arkasında sesleri, yüzleri, duyguları dinleyen birine dönüşür. Sinema setlerinde geçen yıllar ona sabrı öğretir; oyuncuları dinleyerek hikâyenin nabzını tutar. Zamanla başkalarının anlattığı dünyaların içinde kendisini aramaya başlar.
Funny Dünya, onun stand-up sahnesi. Mikrofonun önünde, gündelik hayatın küçük ayrıntılarından yola çıkarak kendi bakışını kuruyor. Tonu abartısız; gözlem, ritim ve zamanlamayla ilerliyor. Öner’in mizahındaki insan hâllerini görünür kılan ayrı bir damar.
Ekranda ise Gain’in Mahsun J dizisindeki “Sarı” karakteriyle tanınıyor. Orada oyunculuk devreye giriyor: dili gündelik, bir bakış, bir duraklama, kısa bir cümleyle karakteri kuruyor “Sarı”.
Murat Onur Öner’le mizahın inceliklerini ve oyunculuk serüvenini konuştuk.
İnsanları güldürebildiğinizi ilk ne zaman ve nasıl fark ettiniz?
Aslında bu bizde bir aile geleneğidir; herkes şakacıdır ama ben güldürmeye 7-8 yaşlarımda taklit yaparak başladım. Bizim evde küfür etmek yasaktı, sadece bir kişi edebiliyordu: dedem. Biraz da komik olurdu onun küfür etmesi, çünkü yaşlı ve aksi bir adamdı. Ben de küfür etmek istiyordum; yasak olduğu için çekici geliyordu herhalde. Küfür etmemin tek yolu, dedemin taklidini yapmaktı. Bunu keşfettiğim anı hatırlıyorum. Başladım dedemin taklitlerini yapmaya ve özgürce küfür etmeye. Küfür ettiğim için azar yemek yerine gülümsemelerle karşılanıp yeteneğimden dolayı takdir görüyordum. Daha ne olsun; öptüm başıma koydum ve şakacılığa ilk adımımı attım.
Bu arada çok küfürbaz biri gibi de görünmek istemem; dediğim gibi, çocukluk heyecanı (Gülüyor).
Türkiye’de komedyen olmak yalnızca güldürmek değil; bazen toplumun bastırdığı acıları, travmaları sahneye taşımak anlamına geliyor. Bu yük zaman zaman sizi yoruyor mu?
Bence bu söylediğiniz tüm ülkeler için geçerli; ülkemize has bir durum olduğunu düşünmüyorum. Ha, bizde malzeme çok fazla, insanımızın renkliliği gereği o ayrı. Yorucu gelmiyor; açıkçası çok da öyle bir şey sırtlandığımız yok bence. Herkesin bildiği şeyleri, kendi bakış açılarımızdan eğlenceli bir şekilde onlara geri anlatıyoruz. Bence önemli olan kısmı, farklı insanları bir arada aynı şeye gülerken görmek. Buna vesile olmak çok güzel bir his.
Bir dönem politik mizah bu ülkede hem çok güçlü hem de doğrudan bir dildi. Bugünse mizah sanki daha temkinli, daha sembolik. Sence bu değişim toplumsal korkunun bir sonucu mu, yoksa komedyenler yeni bir ifade biçimi mi buldu?
Geçmişten bugüne bakınca her dönem kendi mizahını da oluşturuyor. Politik mizahı gayet güzel icra eden arkadaşlarımız var. Bizim ülkemizde her şey politik olduğu için politik şakadan kaçmanın bir yolu yok. En çok gülünen şakaların başında geliyor. Tabii ki bir bıçak sırtı durumu da var. Kimse şaka yaptığı için hapse girmemeli; bir şakaya maksimum verilecek tepki gülmemektir.
MİZAH KAOSU SEVER
Baskıcı ve otoriter dönemlerde insanlar mizaha daha çok sarılıyor mu?
Buna çok net bir cevap veremeyeceğim, çünkü bu dünyada mizah da hep vardı, baskı da. O yüzden diğer türlüsünde ne kadar tercih edilir bilemiyorum. Refah seviyesi yüksek ülkelerden çok fazla mizahçı çıkmadığına göre, biraz kaos da istiyor bu işler (Gülüyor).
Mizahın sınırları nerede başlar, nerede biter?
Bunlar bana biraz büyük sorular; başlamış ve bitirmiş birileri daha iyi cevaplar sanırım. Bana göre şaka, sınırı olan bir şey değil. Herkes yakın arkadaşlarına yaptığı şeyleri bir düşünürse ne demek istediğimi anlar ama toplumun karşısına çıktığında toplum, yakın arkadaşın kadar anlayışlı olmayabiliyor. Ben daha yeni başladım, nerede bittiğini zamanla göreceğim (Gülüyor.)
Komedyen sayısında bir artış var. Sosyal medya da burada bir araç. Bu durum sence mizahı zenginleştiriyor mu, yoksa yüzeyselleştiriyor mu?
“Artiz mi, ne artizi?” haha, yine şamatayım. Artış var, evet; imkân çoğaldıkça daha da olur bence. Yüzeysel şeyler her zaman var, atıştırmalık gibi. Eğlenceli ve kolay tüketilen. Ama daha uğraşılmış bir şey ortaya koymak istediğinde de kolaylık sağlıyor. Yani hiçbir şey sadece negatif ya da pozitif değil, bunda artık hemfikirizdir diye düşünüyorum.
“Funny Dünya”yı izleyen biri sadece gülmüyor, aynı zamanda düşünmeye başlıyor. Sence bir komedyenin en büyük başarısı nedir?
“Güldürürken düşündürmek” yıllardır söylenir, evet. Stand-up’ın amacı bir kafa açmak zaten ekstradan; “bak, benim kafamın içindekiler bunlar” demek ve ortak yerler olduğunu düşündürmek. Bir komedyenin en büyük başarısı, insanları güldürmek için emek vermesi ve insanları güldürmesi. İnsanları güldürmeyi düşünmek bile çok güzel bir niyet. Bir de bunu uygulayabiliyorsan, bence başarılısın.
Uzun yıllar sinemada kamera arkasındaydın, şimdi hikâyeyi anlatan oldun. Bu dönüşümde motivasyonun neydi?
Evet, 12 yıl faal bir şekilde, daha sonrasında aralıklarla kamera arkasındaydım. Kamera arkasına geçme sebebim de film sektörünü öğrenip kamera önüne geçmekti. Sadece bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Yapımcılık, yönetmenlik de yaptım ama esas mesleğim ses teknisyenliği; ve oyuncuları en yakından dinleyen, izleyen kişiydim bir bakıma. Zaten kameranın önüne geçmek istediğim için “ben olsam nasıl yaparım” diye aklımda dönüyordu; fırsat gelince de kafamdan geçenleri uygulamaya çalıştım.
***
“Mahsun J”deki “Sarı” karakteri, birçok izleyici tarafından Türk dizi tarihinin en unutulmaz tiplerinden biri olarak görülüyor. Bu karakter senin oyunculuk yolculuğunda nasıl bir yerde duruyor?
Bu yolculukta sarıyla kol kolayız, hatta buna sarı gibi cevap vereyim.
Aynen! Aşklar beni yakaladı, şlak diye! Gönüller hızlı mikslendi; onlara bayılıyorum. Plus, ben de tatlı bir karakterim, yalan yok şimdi. Atsan atılmaz, satsan minimal ücretler, hiç gereği yok. Valla Elvis Presley’nin bile keyfi yerinde. Ve Sezen ablanın yine dediği gibi: “Ben sizde tutuklu kaldım!”
***
FUNNY DÜNYA İLE ÜLKEYİ GEZİYOR
Murat Onur Öner’in Funny Dünya isimli stand up gösterisinin tarihleri şöyle:
14 Kasım – BKM Mutfak Kadıköy- İstanbul
15 Kasım – The Tap – Bodrum
16 Kasım – Rene Lokal -İzmir
17 Kasım- Gaslight Irish Pub- Antalya
22 Kasım – BKM Mutfak Kadıköy – İstanbul
23 Kasım – Container Performance Hall – Çanakkale
28 Kasım – L’alibi Meşelipark – Bursa