Bilge Su Yıldırım
Sweat, Sweat, Sweat (ing. Ter, Ter, Ter), Portekizli oyuncu Sónia Baptista’nın toplumun kadın olma deneyimi hakkındaki en yaygın tabularından biri olan menopoza denizkızları ve okyanus sesleri eşliğinde ışık tuttuğu tek kişilik bir gösteri. Oyun, 11 Ekim’de 2.Uluslararası Kent Tiyatro Festivali kapsamında Ankara Etimesgut’ta sahnelendi. Bapista ile birlikte kadın kimliği okyanusunun derinliklerine bir yolculuk gerçekleştirirken menopozu, kadın yaşlılığını, toplumsal tabuları, okyanusları ve denizkızlarını konuştuk.
Pek çokları tarafından kadınların yaşlanma süreci “komik”, “aşağı” ve hatta “acınılası” bir şey olarak görülüyor. Siz oyunda ataerkil toplumun bu bakış açısına karşı çıkıyorsunuz. Bu duruşu sergilemek nasıl hissettiriyor? Seyirciler bu cesur duruşa nasıl tepki veriyor?
Benim için kendi anlatımıma, kendi hikâyeme ve deneyimime hâkim olmak — görülmek, duyulmak oldukça önemli. Eğer gülüyorsam, bu ben bunu istediğim içindir. Ağlıyorsam da aynısı geçerli.
Aslında kadın olarak var olabilmemiz, yaş almamız, yaşlanmamız için cesur olmak zorunda olmamız ne kadar tuhaf! Oysa her şey daha basit olmalı, ama değil. Ben de her zaman cesur değilim ama artık insanların ne düşündüğünü fazla umursamıyorum. Bu umursamama özgürlüğü de bence seyircilerin oyunu izlerken en çok bağ geliştirdiği unsur.
Kadınların yaşlanmasına dair pek çok toplumsal tabu var. Menopoz belki bu tabular arasında en çok alay edileni. “Sweat, Sweat, Sweat” bu duruma nasıl karşı çıkıyor?
Önyargılarla, utançla ve tabularla mücadele ediyorum; çünkü menopozun bir kadının (ya da rahimle doğmuş herhangi birinin) hayatındaki bir başka değerli evre olduğunu gösteriyorum. Bunu yapmak oldukça sınayıcı olabilir, ancak bir o kadar özgürleştirici de olabilir. (Menopoz) Sosyopolitik açıdan bu bir halk sağlığı meselesi esasında; yasalarla, kanunlarla haklar üzerinden ele alınması gerekiyor. Hükümetler ve kurumlar bunu dikkate almalı. Daha fazla araştırma yapılmalı, daha fazla bilgi edinilmeli, tıp eğitimleri buraya daha çok yönelmeli ve daha fazla kamusal destek sağlanmalı. Bu örnekler çoğaltılabilir de…
Oyunda tiyatroyu ve dansı birleştiriyorsunuz. Bu oldukça Portekiz kültürüne has gibi gözüküyor… Ortaya koyduğunuz bu birleşim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu birleşim aslında Portekizli mi emin değilim… Belki daha çok Avrupalıdır… Benim zevk ve ilgi alanım aslında oldukça eklektik; sanat dallarını ve yarattıkları etkileri karıştırmayı seviyorum. Pek çok farklı şeyden ilham alıyorum ve farklı sanatsal dillerin araçlarını kullanmayı seviyorum. Kendi işlerimi yaratmaya başladığımdan beri, 20 yıldan fazla oldu, hep bu şekilde çalıştım.
Yaşlanan bir kadının hikâyesini anlatırken neden denizkızı ve okyanus imgelerini seçtiniz?
Denizkızları aslında hem kadındır hem de canavar… Sürekli dönüşüm hâlindeki kadınlar gibidirler- hem cezbedici hem de itici, hem büyüleyici hem de korkutucu… Bu anlamda güçlüdürler de. Biz de güçlü, cesur ve dayanıklı olmalıyız, ancak aynı zamanda kırılganlıklarımızı kullanabilmeli, kusurlarımızla çalışabilmeli, onlara uyum sağlamalıyız. Kendimizi kabul etmeli, var olduğumuz için özür dilememeli ve kendimizi çok sevmeliyiz. Kadınlar olarak kendimize iyi bakmalıyız.
Ayrıca oyunda, kadın cinsel organlarının doğal kokusunun “balık kokusu”yla ilişkilendirilmesi fikrini eleştiriyorum. Bunun aşağılayıcı ve saldırgan olduğunu düşünüyorum. Oyunda tam da bu söylemi tersine çeviriyor, kadınların doğal, lezzetli, denizkızına benzer kokusunu kutluyorum.
Belki de bu soruyu en başta sormalıydım ama sona sakladım… Kadınların yaşlanma süreçlerini anlatan bir hikâye anlatmak istemenizin ardında yatan neden neydi?
Çünkü ben, bir insan, bir kadın ve bir queer kadın olarak, kendi deneyimlerimden yola çıkarak çalışan biriyim. 50 yaşıma gelip menopoza girdiğimde bu konuda büyük bir boşluk olduğunu fark ettim. Bilgi eksikliği, hiç konuşulmayan bir doğal süreç… Bunun üzerine arkadaşlarımla konuşmaya, düşünmeye başladım. Düşüncelerimi ve deneyimlerimi paylaşmak, bu konuyu kamusal alana taşımak ve bu süreçte başkalarına da yardımcı olmak istediğimi fark ettim. Sweat, Sweat, Sweat de böyle ortaya çıktı.