Masalların Ardında Gizlenen Hakikat

Çocukken hepimize uyumadan önce masallar, ninniler anlatıldı.
O masallarla büyüdük iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı o satırların arasında öğrendik sandık. Bir prenses , bir prens olurdu klasik örneğin en bilindik masal külkedisi… Külkedisi hep eziyet çekerdi; üvey annesi, üvey kardeşleri onu hor görürdü ama o hiçbir zaman kötülüğü aklından bile geçirmezdi. Her söylediklerine boyun eğerdi.
Ve her ne hikmetse, tam zamanında koruyucu bir peri annesi yetişir; ona en güzel elbiseyi verir, balkabağını bir anda arabaya dönüştürürdü.

Sonra malum sahne gelirdi: acılar çeken prenses baloda ışıl ışıl görünür, prens onu tek bakışta tanır ve “işte o!” derdi.

Ama bir durun… cidden
Gerçekten öyle mi?

Prensin gerçek niyeti neydi?

Fellik fellik o gece gördüğü kızı arayıp duran prens…
Ben burada bir virgül koymak istiyorum. STOP.

Sahi prens, düşüncen yok muydu? Koca balolar düzenlemişsin ama kızın yüzünü bile hatırlamıyorsun. Camdan ayakkabısıyla gelmese, o pırıltılı elbiseyi giymese, onu yine aynı heyecanla arar mıydın?
Sanmam.

Çünkü erkeklere masallarda hep şu öğretildi:
“Gördüğün en güzel kızı seç, o senin kaderindir.”

Biz kadınlara öğretilen de bundan farklı değildi:
“Güzel ol, zarif ol, sessiz ol. Seni kurtaracak biri elbet gelir.” Bu ve bunun gibi birçok masallarla büyüyen bizlere, bilincimize bu kodlandı haliyle biz fark etmesekte hala şuan da bunu bekleyen kızlar ya da kendini prens zanneden yetişkin bay ve bayanlar var.

Ama devir değişti. Gerçek dünya masal değil.

O peri anne yok. Sihirli bir değnek ya da bir mucizeyi beklemek diye bir şey yok. Bunun için kendin için mücadele etme, değişmek ve öğrenmek var.
Balkabağı arabaya dönüşmüyor.
Slow motion müzik eşliğinde merdivenlerden inerken sana bakan kimse yok.

Gerçek hayatta bir prens olsaydı, muhtemelen bir değil bin tane kızı ekler silerdi. Masallardaki o saf, tek odaklı karakterin yanından bile geçmezdi.
Telefonuna bakarak yürüyen, bir anda “o güzel” diye kaydırdığı kişilerden biri olurduk belki de. Ah beyaz atlı prens şuanki zamanda olsa gülüyorum yazarken şuan bir sadece külkedisine mi bakardı…

Masallar masumdu, evet.
Ama bizi fark etmeden bir şeye şartladılar: kurtarılmayı beklemeye.

Bugünün kadınları artık kurtarılmayı beklemiyor.

Çünkü öğrendik: Güç, dışarıda değil makyajda ya da elbisede değil bir erkeğin seçmesinde hele hiç değil..

Güç: İçimizde

Çocukken’’Prenses’’ olmak istedik, çünkü prenses olunca hayatın mükemmel olacağı inancı bize masallarda öğretildi. Her masalın sonunda mutlu bir tablo son çizildi cefaların sonu elbet mutlulukla taçlanır misali.

En güzel animasyon benim sevdiğim ‘’Merida’’ Oysa şuan biliyoruz ki bir kadını güçlü yapan: dış görünüşü, bir erkeğin beğenisi ya da bir masalın ona biçtiği roller değil.

Bir kadının gücü acıdan doğar, düşer kalkar tekrar düşer taki artık o eski kimliğini’’prenses’’ atana kadar. Yanılgıdan doğar bir kadın, yalnız kalabilmek yalnızlığıyla barışmaktan doğar, kendi kendini ayağa kaldırabilmekte kadın doğar ve büyür.

Artık beyaz atlı prensi beklemek yok. Prenses olmak hayır yok… Artık kendi masalını yazan kadınlar var ve onlar ARTIK KRALİÇE OLDULAR…

Artık kendi masalını yazan kadın var.

Masalların Ardında Gizlenen Hakikat was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.