Aydın’da Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’ne (KYK) bağlı Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdun’da yaşanan asansör faciası sonucu hayatını kaybeden Adnan Menderes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 4’üncü sınıf öğrencisi 22 yaşındaki Zeren Ertaş’ın ölüm yıl dönümünde “Barınamıyoruz Hareketi” Kadıköy Süreyya Operası önünde toplandı. Öğrencilerden oluşan grup sloganlar atarak Kadıköy Rıhtımı’na yürümek istedi. Ancak polisin izin vermemesi üzerine grup ara bir caddede açıklama yaptı.
Eyleme Zeren Ertaş’ın annesi Serpil, babası Akın Ertaş ve kardeşi katıldı. “19 yıl boyunca bir kere bile yanımdan ayrılmayan çocuğumu 25 gün devlet bakamadı. Hakkım haram olsun” diyen Anne Serpil Ertaş şunları söyledi:
“DEVLET 25 GÜN BAKMADI”
“Biz kızımızın KYK yurdunda nasıl canice ölümüne sebep olduğunu birebir gördük yaşadık. Hiç kimse orada bizim yanımızda değildi ve hala daha hiçbir yetkili, devlet yetkilisi bizim halimizi sormuyor. Ben 19 sene emek verdim o çocuğumu büyütmek için. Ama devlet demiyor ki senin çocuğun benim memurumun yüzünden öldü, ben bunun cezasını vereceğim demiyor. Sadece avukatları geliyor. Ben eşimle Aydın’da adliye sarayında tek başıma davamızı devam ettiriyoruz. Bu devlete hakkımı helal etmiyorum. Bunu her defasında da söyleyeceğim hakkım haram olsun devletin yetkililerine. Ben emek verdim çok güzel bir genç kız yetiştirdim. Ama devlet ne yaptı? 25 gün bakmadı, 25 günde çocuğumu bana geri gönderdi. Geri gönderdi ama nasıl gönderdi? Gözleri kapalı gönderdi. Çocuğum üniversiteli diye bir kere bile evine gelemedi. Ben üniversiteliyim anne diyemedi bana. 25 gün sadece telefonda konuştum ben çocuğumla bir daha onu göremedim.
“HAKKIM HARAM OLSUN”
19 yıl boyunca bir kere bile yanımdan ayrılmayan çocuğumu 25 gün devlet bakamadı. Hakkım haram olsun tekrar haram olsun. Aralığın 23’ünde asansör firması davamız var. Hepsi serbest bırakıldı. Aralığın 25’inde yine bir gün arayla kamu davası var. Tek başımızayız, bize orada da sahip çıkın. Devlet bize sahip çıkmıyor. Siz sahip çıkın. Hepinize sesleniyorum. Aydın halkına da sesleniyorum. Bizi yalnız bıraktı Aydın. Hiç kimse bizimle muhatap olmadı. Oradakilerin de hepsine yazıklar olsun diyorum. Ben çocuğumu Aydın’a gönderdim mutlu olduk. Gezdi dolaştı iki gün. Anne çok güzel burası dedi. Biz çok mutlu olduk. Ama ne oldu? Aydın kendi esnafını korudu. Onları hiçbir şekilde suçlamadılar. Hiç kimse orada demedi bizim yanımıza gelip de cezası neyse çekecekler demediler. Çok üzgünüm çok”
Anne Serpil Ertaş’tan sonra basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını Senem Vural okudu. Açıklamada şunlar kaydedildi:
“ÖMRÜMÜZÜ REZİL BİR GELECEĞE HEBA ETMESİNE İZİN VERMEMEK İÇİN TOPLANDIK”
“Bugün burada, önlenebilecek bir ihmaller zinciri sonucunda yaşam hakkı elinden alınan arkadaşımız Zeren Ertaş’ın ölüm yıl dönümünde, Zeren’i unutturmamak, yaşayamadığı kalan ömrünün sorumluluğuyla hesap sormak için buradayız. Buraya Zeren’i anmak değil onu katleden düzenin, rant ve yağma sisteminin hayatlarımızı bizden çalmasına, ömrümüzü rezil bir geleceğe heba etmesine izin vermemek için toplandık. Bundan tam iki yıl önce, arkadaşımız Zeren Ertaş, Aydın Işıklı KYK Yurdu’nda, bakımsız ve arızalı bir asansörün yedinci kattan düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Bu bir ‘münferit kaza’ değildi bizi bir çatının altına istiflemenin barınma olduğunu söyleyen, öğrenci yaşamını değersiz gören bir zihniyetin sebep olduğu bir cinayetti.
“BU, CEZASIZLIĞIN KURUMSALLAŞMIŞ HALİDİR”
Zeren’in ölümünün üzerinden iki yıl geçti. Asansör firması, yalnızca iki yıl meslekten men edildi. Yurt müdürü, altı ay açığa alındıktan sonra, hakkında kamu davası hâlâ sürerken, Aydın’da bir gençlik merkezine yeniden atandı. Davalarda kimse yok; ne sanıklar, ne sorumlular geliyor. Bu, cezasızlığın kurumsallaşmış hâlidir. Bunun örneklerini biz ülkenin dört bir yanındaki nice yurtlarda da gördük. Bu düzeni tanıyoruz; biliyoruz. Zeren’in ölümü son olmadı. Üç hafta önce, Kasım Bulgan, kaldığı KYK yurdunda sıcak su akmadığı için soğuk duş almak zorunda kalıp geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Tıpkı Enes Kara, Mine Nur Uysal, Rojin Kabaiş ve adını sayamadığımız daha nice arkadaşımız gibi, bu düzenin ördüğü rant ağlarının içinde, önlenebilecek ihmaller zincirlerinde kaybettik onları. Enes Kara kaldığı tarikat yurdunda intihar etti. Ve yine biliyoruz ki sıra arkadaşımız Rojin Kabaiş’in ölümünün sorumlularından bir tanesi de KYK yönetimiydi. Hiçbirinin hesabı verilmedi, çünkü bizi rezil bir geleceğin kölesi zannediyorlar. Ama yanılıyorlar. Biz, bugün, yaşayamayan arkadaşlarımızın kalan ömrünün sorumluluğuyla buradayız. Çünkü kalanların gidenlere borcudur mücadele.
“OKUMAYA GELDİĞİMİZ YURTLARDA ÖLMEK İSTEMİYORUZ”
Biz karşımızda bir geleceksizleştirme cenderesiyle karşı karşıya kalırken ve barınma kriziyle boğuşurken can güvenliğimizden endişe etmek istemiyoruz. Bizi üç kuruş kâr uğruna böcekli yemeklere, koğuş tipi odalara, inşaatı bitmemiş binalara; güvenliksiz, susuz ve soğuk yurtlara ve tarikat yurtlarına mahkûm edenler, arkadaşlarımızın katilleridir. Barınmak, bir çatı altına istiflenmek değildir; insanca, güvenli, sağlıklı koşullarda yaşama hakkıdır. Okumaya geldiğimiz yurtlarda ölmek istemiyoruz. Zeren’in ihmal sonucu katledildiği dönem Türkiye genelinde ayağa kalkan sıra arkadaşlarımız bize bir yol açtı. Kampüslerde ve yurtlarda ses çıkarmalar, yürüyüşler devam ediyor. Yurtlarımızın artık yatıp kalktığımız odalar değil bir araya gelip konuştuğumuz, elden ele bildiri tutuşturduğumuz, grup grup dayanıştığımız alanlar olduğunu daha net gördük, görüyoruz. Zeren’i unutturmayacağız. Öfkemiz diri, başımız dik yüreğimizde Zeren’in yaşayamadığı kalan ömrün sorumluluğu, sesimizde binlerce gencin yankısı yaşayacağız, yaşatacağız.”