Kuzey Kıbrıs 19 Ekim’de sandığa gidiyor. Seçime sayılı günler kaldı. Sekiz adaylı cumhurbaşkanlığı yarışında, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) adayı Tufan Erhürman ve Ulusal Birlik Partisi (UBP), Demokrat Parti (DP) ve Yeniden Doğuş Partisi’nden (YDP) oluşan koalisyon hükümetinin desteklediği mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar öne çıkıyor.
HALK NE İSTİYOR, ANKETLER NE SÖYLÜYOR?
Göç, Kimlik ve Halk Çalışmaları Merkezi’nin (CMIRS) Eylül 2025 anket sonuçlarına göre Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tufan Erhürman % 50,4 ile ilk sırada, Ersin Tatar % 40,6 ile ikinci sırada yer aldı. Diğer sekiz adaydan biri olan Mehmet Hasgüler’in ise oy oranı % 1,20 olarak ölçüldü. Olası bir milletvekilliği seçiminde CTP’nin % 42,2 ile birinci, iktidardaki UBP’nin ise % 34,2 ile ikinci parti olduğu görüldü. CMIRS Direktörü Mine Yücel’e göre, CTP’nin birinci parti olarak önde olması, Tufan Erhürman’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde avantajlı görülmesiyle ilgili ve halkın mevcut siyasi iktidara duyduğu güvensizliğin bir yansıması. Sağlık ve eğitim alanında kamu hizmetleri yetersiz. Temel ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışının önüne geçilemiyor. Son açıklanan resmi verilerilere göre Kuzey Kıbrıs’ta yıllık enflasyon oranı %35,42 ve bu Türkiye’nin birkaç puan üzerinde. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ise yıllık enflasyon 0 olarak hesaplandı. Dolayısıyla, tepki oylarıyla gerçekleşecek bir cumhurbaşkanı değişiminin, yapılacak ilk genel seçimde elde edilecek sonuçların habercisi olacağı düşünülüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi, aynı zamanda müzakerelerde Kıbrıslı Türkleri temsil edecek bir toplum liderinin belirlenmesi anlamına gelse de, halk çözümsüzlükten yorgun ve umutsuz görünüyor. Asıl gündemin, ne federasyon ne de iki devletli çözüm, yoksulluk, yolsuzluk ve kayırmacılık olduğunu söyleyenlerin sayısı çok fazla. Diğer yandan Ersin Tatar’ın beş yıl boyunca müzakere masasına oturmamış olması da sıkça eleştiriliyor.
MEDYA ETİK KURULU’NDAN UYARI
4 Ekim’de Kıbrıs Gazetesi’nde yayınlanan bir diğer ankete göre Ersin Tatar % 51 ile yarışı önde götürüyor ve iktidardaki UBP, az bir farkla da olsa CTP’nin önünde birinci parti pozisyonunda. Katılımcılara Kıbrıs sorununa ilişkin çözüm modeli de sorulmuş. Buna göre seçmenin %68,4’ü Tatar’ın savunduğu iki devletli çözümden, %31,6’sı da Erhürman’ın dile getirdiği federal çözümden yana olduğunu belirtmiş. Public Global Araştırma Şirketi tarafından, Türkiye merkezli Aksa Enerji Grubu’na bağlı Kıbrıs Gazetesi için özel olarak yapılan anket çalışması, şikayet üzerine, Medya Etik Kurulu tarafından incelendi. Kurul, kullanılan verilerin kaynağı ve doğruluğuna dair ciddi şüpheler bulunduğunu, Public Global Araştırma şirketinin resmî ticaret kaydı, internet sitesi veya geçmiş çalışmaları gibi doğrulanabilir bir faaliyetine ulaşılamadığı, haberde kullanılan anketin ‘doğrulanabilirlik ve denetlenebilirlik kriterlerini’ karşılamadığı belirtildi ve seçim sürecinde yayımlanan haberin, kaynağa ilişkin şeffaflık içermemesi nedeniyle manipülatif bir etki yaratma riski taşıdığı kaydedildi. Medya Etik Kurulu’nun bilgi talep ettiği gazete yönetimi herhangi bir açıklamada bulunmadı.
2020 SEÇİMİNDE TATAR NASIL KAZANDI?
2020 yılında gerçekleştirilen bir önceki seçimde Türkiye’nin açıktan müdehalesi çok konuşulmuştu. Halkın ‘travma’ olarak tanımladığı olaylar zincirinin sonucunda Ersin Tatar, yüzde 3’e yakın bir oy farkıyla dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı geçerek seçimi ‘sürpriz’ bir şekilde kazanmıştı. Mustafa Akıncı ailesiyle birlikte, MİT tarafından tehdit edildiğini söyledi. Ayrıca yakın çevresi, çalışma ekibi, kendisine desteğini açıklayanlar, çözümden yana tavır alan aydın, sanatçı ve gazeteciler siber zorbalığın, iftira ve hakaretlerin hedefi oldu. Bugün halen pek çoğunun Türkiye’ye girişi keyfi olarak yasak. Türkiye’den gelen büyük bir reklam ekibinin Ersin Tatar lehine çalıştığı, seçim öncesi adaya 100 milyon lira aktarıldığı da tanıklıklarla, çokça konuşuldu. Bunların içinde en tepki çeken olay ise seçime birkaç ay kala yaşandı. UBP içerisinde dönemin Başbakanı Ersin Tatar’a muhalif olarak yorumlanan milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’nin daveti üzerine Kolordu Komutanı ile KKTC’deki MİT sorumlusunun bulunduğu Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na ait Beyaz Ev’de toplantıya katıldı. Bunu haberleştiren Kıbrıslı gazeteci Ali Kişmir 10 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor.
İKTİDARDAN ADAYA ZİYARETÇİ AKINI
Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs siyasetine etki ve müdehalesi elbette 2020 yılı ve AKP hükümetiyle sınırlı değil. Ancak 2020 seçimleri diplomasinin tamamen rafa kaldırıldığı, AKP’nin cumhurbaşkanı tercihini çok açık şekilde belirttiği, tehdit ve rüşvet iddialarının havalarda uçuştuğu, Serdar Denktaş’ın dahi Tatar lehine adaylıktan çekilmesi için MİT tarafından uyarıldığını söylediği ve Mustafa Akıncı’ya ağır suçlama ve hakaretlerin yöneltildiği bir süreç olarak tarihe geçti. Seçmen üzerinde, kendilerinin de ifade ettiği şekliyle, travmatik bir etkisi oldu ve ülke yeniden seçime gidiyorken ilk merak edilen bunun tekrarlanıp tekrarlanmayacağıydı. Sandığa günler kala muhalefetin izlenimi, AKP iktidarının bu defa daha ılımlı bir strateji izlediği yönünde. Yani adaylar doğrudan tehdit edilmemiş. Ama elbette saha boş bırakılamazdı. Seçime bir ay kala, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Kuzey Kıbrıs’tan gelen muhtarları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ağırladı, iki devletli çözüm vizyonuna destek açıklaması yaptı. Davet, Kıbrıs kamuoyunda zamanlaması bakımından manidar bulundu.
AKP VE MHP’Lİ İSİMLER SEÇİM İÇİN SAHADA
AKP’nin, Ersin Tatar’a destek vermek için Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a gönderdiği ekipte dikkat çeken isimlerden biri de Süleyman Soylu. Hatay milletvekili Soylu ve beraberindeki ekibin adadaki Hataylılarla bir araya geldiği, ev ziyaretlerinde bulunduğu ve bu seçimin ‘beka meselesi’ olduğunu anlattıkları basında yer buldu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman, Konya Milletvekili Orhan Erdem, MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş seçim çalışmalarına katıldı. KKTC’de faaliyet gösteren Yunus Emre Enstitüsü, ‘Gençlerle Buluşma’ etkinliği düzenledi. Etkinliğin konuğu olan eski futbolcu Mesut Özil Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonda konuştu ve Erdoğan’ın “KKTC’deki seçimleri kesinlikle kazanmalıyız” sözleri salondakilere dinletildi ve görüntüler servis edildi. Ziyaretler siyasi müdahale tartışmalarını bir kez daha alevlendirdi. Israrla dünyaya KKTC’nin, egemen bir devlet olarak tanınması için çağrı yapan iktidarın, yanına MHP kadrolarını da katarak yürüttüğü seçim çalışması elbette büyük bir tutarsızlık göstergesi. Bunun seçmen üzerinde ters teptiği, Türkiye’nin adadaki varlığına saygı duyanlarda dahi bir kırgınlık ve antipati yarattığı yine sıklıkla dile getirilen görüşlerden.
İKİ DEVLETLİ YAPI: ÇÜZÜM MÜ, DÜĞÜM MÜ?
Sahada işler, beş yıl öncesine benzer şekilde Türkiye’nin gölgesinde yürürken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yinelediği “federasyon defteri kapandı, Kıbrıs’ta iki devletli çözüm var” açıklaması Ersin Tatar’ın savunduğu görüşü yansıtıyor. Bu anlamda bir destek mesajı olarak okunabilir. Erdoğan, eylül ayında gerçekleştirdiği Katar ziyareti dönüşünde, Kuzey Kıbrıs’taki seçimle ilgi açıklamada bulundu ve KKTC’nin egemen bir devlet olarak bağımsız yargı gözetiminde seçimin gerçekleşeceğini vurguladı. “KKTC’nin hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerimiz olarak görüyoruz. Mevcut yönetim değişse dahi Türkiye’nin duruşu değişmez” diye de ekledi. 2020 yılında Mustafa Akıncı’nın seçilmesine açık ve sert bir şekilde karşı çıkılmıştı. Aynı tutumun bu kez Tufan Erhürman için gösterilmediği söylenebilir. Yine de iktidar, her ne kadar AKP içinde popülaritesi azalmış olsa da, Süleyman Soylu gibi tanınan vekil ve bürokratlarını sahaya göndererek Tatar’ın kampanyasına desteğini sürdürüyor. Erdoğan seçim sonuçlarının Türkiye’nin Kıbrıs politikasında bir değişiklik yaratmayacağını söylüyor ve garantörlük hakkını hatırlatıyor.
Ersin Tatar’ı destekleyen UBP-YDP-DP koalisyon hükümeti geçen hafta çok tartışmalı bir adım attı. Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar’ın ‘iki ayrı devlet’ tezine Meclis onayı kazandırmayı hedefleyen bir öneri sundu. Komiteden geçen önerinin önümüzdeki hafta meclise gelmesi bekleniyor. Muhalefete göre bu seçime yönelik ve ciddiyetsiz bir girişim. İki devletli çözüm tezi Erdoğan’ın sürekli hatırlattığı garantörlük hakkını ortadan kaldırıyor, çünkü garanti anlaşmasına göre Türkiye, adanın hem başka bir ülkeyle birleşmesine hem de bölünmesine karşı durmayı taahhüt ediyor. İki devletli çözüm önerisinin, Türkiye’nin garantörlüğünü ve Kıbrıslı Türklerin AB vatandaşlık haklarını nasıl bir riske sokacağı; toprak ve mülkiyet konusuyla ilgili nasıl bir yol haritası düşünüldüğü ise başka bir yazının konusu. Şu bir gerçek ki, onlarca yıllık Kıbrıs sorunu bir kez daha hamaset sosuna batırılıp seçim malzemesi olarak kullanılıyor.