Kırgınlık Neden Konuşmaz?

Bazı Sessizlikler Öfkeden Daha Gürültülüdür

Öfke konuşur.
Çünkü hâlâ bir şey ister.
Kırgınlık susar.
Çünkü anlatmanın artık bir şeyi değiştirmeyeceğine inanır.

Öfkenin çenesi düşüktür; bağırır, taşar, kelimelere dökülür. Kimi zaman incitir, kimi zaman rahatlatır. Çünkü öfke dışarı akmak ister. Kendini duyurmak ister. Sesini yükseltir, cümlelerini çoğaltır, muhatap arar. Görünür olmak ister, fark edilmek ister.

Kırgınlık ise sessizdir. Çenesini bıçak açmaz. Çünkü kırgınlık konuştuğunda değil, sustuğunda ağırlaşır. Anlatmanın bir şeyi değiştirmeyeceğini bilir. Bu yüzden sesini değil, kalbini kısar. Konuşmamak bir tercih değil, bir korunma biçimidir. İnsan bazen susarak kendini hayatta tutar.

Öfke çoğu zaman geçicidir. Boşalınca diner, söylenen sözler havada kalır; yankısı azalır. Ama kırgınlık kalıcıdır. İçeride birikir, sessizce yerleşir. Ne zaman bakılsa aynı yerde durur. Bağırmaz ama unutmaz. Fark edilmediği için derinleşir ve derinleştikçe görünmez olur.

İnsan öfkelendiğinde hâlâ ilişki kurmak ister. Tartışmak, hesap sormak, cevap almak ister. Çünkü bağ hâlâ canlıdır. Kırgınlıkta ise bağ kopma noktasına gelmiştir. Kırgınlık, beklentinin bittiği yerde başlar. “Anlatmaya değmez” düşüncesi suskunluğun temelidir. Kırgın insan, karşısındakinin artık anlamayacağına inanmıştır.

Bu yüzden en tehlikeli sessizlik, öfkenin değil kırgınlığın sessizliğidir. Öfkeyle söylenen sözler onarılabilir ama kırgınlıkla kurulan mesafe kalıcıdır. Çünkü kırgınlık, hayal kırıklığının sessiz şeklidir. Yüksek sesle değil, yavaş yavaş uzaklaştırır.

Çoğu insan bağıranı ciddiye alır, susanı güçlü sanır. Oysa suskunluk her zaman güçten doğmaz. Bazen çok incinmiş olmanın sonucudur. Kırgınlık kendini savunmaz; geri çekilir. Ve bu geri çekiliş, çoğu zaman fark edilmez. İnsan, en çok susanları kaybeder.

İşte tam bu noktada affetmek meselesi başlar.

Affetmek, suya atılan bir taş gibidir; halka halka açılır ve uzaklaşır. Affetmemek ise taşı göğsünde saklamaktır. Her nefeste biraz daha ağırlaşır, her uykuda biraz daha derine batar. Affetmediğinde, aslında karşındakini değil, kendini mahkûm edersin. Kalbine demirden kapılar örer, anahtarı cebinde taşır, kimseye vermezsin. Kendi gardiyanlığını yapar, kendi hücrende nöbet tutarsın.

İşin tuhaf yanı şudur. Affetmemek bazen insana güçlü hissettirir. “Ben unutmuyorum. Ben bağışlamıyorum.” dersin. Bu inadın seni ayakta tuttuğunu sanırsın. Oysa gerçekte olan, ruhunun hep o noktaya zincirlenmesidir.

Affetmek özgürlüktür.
Affetmemek, zincirinle kimlik inşa etmektir.

Ve bazen insan bilerek affetmez. Çünkü o bağ koptuğunda geriye yalnızca boşluk kalacağını sanır. Boşluktansa zinciri seçer. Çünkü zincirin acısı tanıdıktır ama boşluğun sessizliği ürkütücüdür.

Affetmek, izleri silmek değil onlarla vedalaşabilmektir.

Kırgınlık Neden Konuşmaz? was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.