Kavganın hacmi AKP’den büyük

Geçen haftanın üzerinde en çok durulan konusu dolaylı da olsa ‘Erdoğan sonrası ne olacak’ sorusuydu. Hem AKP içinden hem Saray cenahından konuya ilişkin bolca malzeme verildi. Özellikle Erdoğan’ın ABD ziyareti ve ardından gerçekleşen Trup görüşmesi meseleyi çok daha öteye taşıdı. 

Aslında ziyaret öncesi-sonrası yaşanan tartışmalar BirGün sayfalarında uzunca süre yazdığımız Cumhur İttifakı içinde baş gösteren iç iktidar kavgasını doğrulamış oldu. Hatta artık taraflarıyla bile yazılır oldu.

Cumhur İttifakı içinde Erdoğan’ın bir daha aday olması konusunda görüş ayrılığı yok. Ama bunun koşullu bir destek olduğunu da söylemek lazım. Devlet Bahçeli’den HÜDAPAR’a kadar çok geni bir kesim Erdoğan’a ‘evet’ dedikten sonra Cumhurbaşkanı’nın önüne yapılması gereken ödevleri masaya koyuyor. Koşullu evetin en önemli gerekçesi Türkiye’nin dolu dizgin Erdoğan’sız bir döneme doğru ilerlemesi yatıyor. Destek veren herkesim Erdoğan’a bir de yol haritası sunuyor. Bu yol haritası aynı zamanda Türkiye’nin istikametini belirlediği için tartışma çok boyutlu çok taraflı bir hal alıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD ziyareti sonrası KAAN uçaklarının motorlarına dair yaptığı açıklama AKP içinde tartışmanın alevlenmesine yol açtı. Medyada ve bürokraside tarafları ortaya çıktı. Eski defterler açıldı. O cenahta kavga devam ediyor ve olay bitecek gibi de değil.

FİDAN-BİLAL’İN ÖTESİ

Sesi sokağa taşan tartışma doğal olarak gazetecilerin ve akademisyenlerinde ilgisini çekti. Doç. Dr. Berk Esen yaşananları “İktidar bloğu içinde esas kavga, Erdoğan sonrası Türkiye’nin nasıl şekilleneceği üzerine. Giderek kişiselleşmiş otoriter rejim ayakta mı kalacak (Azerbaycan modeli), yoksa bürokrasi ve güvenlik elitlerinin öne çıktığı bir yapı mı kurulacak (Rusya modeli)?” diyerek özetledi. 

Adını koyalım. İfade edilen kavganın bir tarafında Bilal Erdoğan, diğer tarafında ise Hakan Fidan var. Yalnız bu mücadelenin ikisi arasında geçtiğini ve bunun AKP içi mesele olduğunu söylemek doğru değil. Evet, ‘Erdoğan sonrası’ başladı ve bunun bir tarafında Bilal Erdoğan var. Diğer taraf/taraflar sürekli değişme potansiyeli mevcut. Hakan Fidan’ı mutlak bir namzet olarak görmek, onun elenmesi durumunda kavganın bittiği yanılgısına götürebilir. Çünkü tekrar etmekte fayda var ki bu mücadele içinde MHP, BBP, HÜDAPAR, Saray, aile, güvenlik bürokrasisi, tarikatlar, iş dünyası ve AKP tüm hizipleriyle birer taraf olarak gücü oranında mevcut. Bu yüzdendir ki daha şimdiden kavganın ulaştığı alan AKP ve Saray’ın kapladığı alnın çok daha ötesine geçmiş durumda.

Aranan meşruiyet ABD’de Trump’tan alındığına göre aile Bilal Erdoğan’da ısrar edecek ve bu yolda ilerleyecek. Hem AKP’yi, hem Saray’ı hem de ülkenin iç ve dış siyasetini Bilal Erdoğan’a göre dizayn etmeye çalışacaklar. Tayyip Erdoğan icranın başındayken böyle bir hamleyi önlemek çok mümkün değil. Bunu ABD ziyareti süresinde gördük. Ama başta MHP olmak üzere bu de-facto duruma teslim olmaları beklenmemeli. Belli ki gerilim farklı konular, partiler ve isimler üzerinden devam edecek. 

MUHALEFET ÇATLATIR

İktidar blokunun her parçasının yer aldığı ve ülkenin gidişatını etkileyecek mücadelenin bir ucunda muhalefetin olması kaçınılmaz bir durum. Muhalefet, AKP ve Erdoğan yaşadığı iç kavgaları bugüne kadar türbinden izledi. O kavganın sonucunda iki tarafında çatlamasını bekledi. Hiçbirinde beklediği sonuç ortaya çıkmadı. İktidar bloku muhalefetin basıncı olmadığı durumda bu tarihi yarılmayı da atlatma şansına sahip. Bu kadar zayıf ve çaresiz olmasına rağmen bu hala mümkün. Emperyalistlerin desteği, yargı ve güvenlik bürokrasisi bir de bunların üzerine ülke rantını eklediğinizde hala bir kuvvetin ortaya çıkması mümkün. Tabi tersi de.

Muhalefetin ortak tutumu ve direnci artarak devam eder, örgütlü ve programlı bir çerçeveye ulaşırsa Bahçeli geleneksel açıklamasını beklenenden çok önce yapabilir.