Kendimi unuttuğum zamanlarda bile, dertli insanları unutmuyordum.
Belki de kendi acımla yüzleşmekten korktuğum için, başkalarının acısına koşuyordum.
Birinin kalbinde fırtına varsa, hemen yanında belirirdim.
Bir söz, bir bakış, bir dokunuşla onların yolunu aydınlatmaya çalışırdım.
Oysa ben o sırada karanlıktaydım.
Ne tuhaf
En karanlık hâlindeyken bile başkalarına ışık olmaya çalışmak.
Bu bir iyilikten çok içimden gelen bir içgüdüydü.
Çünkü ben şefkatiyle ayakta kalan bir insandım.
Ve bir gün fark ettim
Onlara gösterdiğim yolları kendim hiç yürümemiştim.
Yıllarca, bilmediğim bir şehri anlatır gibi konuştum.
Ayak basmadığım yollardan yürümüşüm gibi…
Belki o yolu hep düşledim.
Belki yürümeye hiç cesaret edemedim.
Ama başkalarına anlatınca sanki ben de yürümüşüm gibi geliyordu.
Onlara verdiğim umut, benim için bir yama gibiydi.
Kendi kırıklarıma bakmamak için, başkalarının kırıklarına sarı bant yapıştırıyordum.
Ve bir gün sessizce dedim ki kendime
Ya artık o yolu kendin için de çizersen?
Ya artık sen de yürürsen?
O gün, ilk adımımı attım.
Bu defa başkası için değil; bu defa kendim için.
Ben aslında çocuktum.
Oyuncakla değil, yükle büyüdüm.
Ama nedense herkes bana yaslanırdı.
Sanki içimde görünmez bir anne eli varmış gibi
Daha saçlarım örülmeyi beklerken, ben başkalarının saçlarını okşuyordum.
Ağlayan çocukları ben susturuyordum.
Annesi sessiz kalanlara ben ses oluyordum.
Kimse demedi ki
Senin de üzülmeye hakkın var.
Çünkü ben gücü taklit ediyordum.
İyileştirmeyi bir oyun gibi değil, bir görev gibi öğrenmiştim.
Belki içimde anne eksikti
ama herkese anne gibi davranıyordum.
Kendime bile.
Belki de o yüzden en çok çocukları sevdim.
Duygularını saklamazlardı, ne hissediyorlarsa gözlerinde dururdu.
Ben o gözlere bakınca kendimi görürdüm.
En çok hayvanları sevdim.
Konuşmazlardı ama bedenleriyle anlatırlardı.
Tıpkı benim gibi…
Söyleyemediklerimi bakışlarımla anlatmaya çalıştığım gibi.
En çok yaşlıları sevdim.
Suskunluklarında tanıdık bir şey vardı.
İçlerinde yıllarca anlatılmamış hikâyeler taşırlardı.
Ve ben…
hep onların yerine susar, onların yerine sever, onların yerine dua ederdim.
Bugün biliyorum ki, ışık olmak sadece başkalarının yolunu değil, kendi yolumu da aydınlatmalıydı.
Başkalarını iyileştirirken kendimi kaybettiğim her an aslında kendime en çok ihtiyacım olan andı.
Ve şimdi…
Yıllarca başkalarına tarif ettiğim o yolu nihayet kendi ayaklarımla yürümeye başlıyorum.
Çünkü şefkat sadece bir yönü olan bir şey değil.
Başkalarına aktıkça bir gün geri dönüp beni de bulmalı.
Ben de artık kendime varıyorum.
Sessizce, yumuşakça, hak ettiğim gibi.
Karanlıkta Işık Olmak was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.