Bu yazı birçok ruhlarla karşılaşan kalbini aydınlığa çeviren karartmayanlara itafen kaleme aldığım bir yazıdır.
Bazı insanlar vardır görürsünüz ya da görmezsiniz… Dikkatinizi çekerler ya da çekmezler… Belki sessizlikleri belki duruşlarıyla bakışlarıyla..anlarsınız. Dışları güzeldir içleri de keza..Ama içlerinde bilinmeyen fırtınlarla enkazlarla bir başlarına mücadele eden ruhlardır talan edilmiştir ruhları çürük ruhlar tarafından…Etrafa yine de bakarlar gülümserler sessizlerdir ama bilirler acıdan geçmiş ve bilgeleşmişlerdir artık. Gözler konuşur dudaklar susar…Hayatın her yüzüne şahit olmuştur bazı ruhlar ..gözleri derinleşir
başta battıklarını sanarlar sözde insancıklar.. Oysa onlar battıklarını sanarken onlar derinlerde tıpkı istiridyenin inci’yi yapması gibi içlerinde kalplerinde yükselmeye başlarlar sessiz sedasız. Dünyanın gürültüsüne karışamazlar bu ruhlar bilir misinizmerhaba o halde…Kalabalıkların ışığı onlara fazla parlak gelir, sıradan sohbetler fazla yüzeysel. Onlar geceyi sever genelde; çünkü gece, hiçbir şey istemez. Çünkü karanlık, onları yargılamaz. Ve işte tam da bu yüzden en güzel yazılar, en derin şiirler resimler hep onların içinden çıkar… Karanlıkların çocuklarından.
Bu insanlar kalem tutmaz, kalem onları tutar. İçlerinde biriken suskunluk, bir gün kelime olup dışarı taşar. Kimisi bir satır yazar, kimisi bir resim çizer; ama hepsinin ortak bir sırrı vardır
Işığı görebilmek için önce gölgeye inerler gölgeyle karşılaşmışlardır ve artık ışığın kendisi olmuşlardır belki de o gölge çürük ruhlara teşekkür bile eder olmuşlardır. Bilgelik, olgunlaşma yolunda onlar çünkü büyütmüştür.
Karanlıkların çocukları, acıdan utanmaz. Onu saklamaz da… Ellerinin arasına alır, yoğurur ve bir şekle dönüştürür. O şekil bazen bir şiir olur, bazen bir manifesto bir dua bir yazı..
Bazen kimsenin okumadığı bir defter kenarı ama hepsi sanki bir izdir hayata. Hayata tevekkül etmeyi bilirler dua ederler.
Bazı geceler onları kimse anlamaz. İnsanlar neden bu kadar kırık yazdıklarını sorar. Oysa mesele kırılmak değildir bana göre mesele, kırılmanın içindeki ışığı görmek. Çünkü onlar bilir ki
Her yarığın içinden bir sızıntı ışık sızar.
Ve bir şiir bazen tam da o ışıktan doğar.
Karanlıkların çocukları yazdıkça iyileşir iyileştikçe derinleşir. Kurtlarla koşan kadınlar.. vardır bilirler.. Kendi içlerini keşfetmekten korkmazlar. Çünkü bilirler
Kendinden kaçan her insan, en sonunda yine kendine döner.
Onlar dünyayı izler, sokak lambalarının altından süzülen gölgeleri, rüzarın bir dudağı andıran kıvrımını, geceden korkarken artık korkmazlar.. Maskeleri bilirler çüunkü…Yağmurun cama vuran ritmini… Her şey bir semboldür onlar için. Hayat aslında okunmayı bekleyen bir şiirdir.
Kimileri onları "fazla duygusal", "fazla düşünceli" diye damgalamak ister. Ama bilmezler ki, dünya yüzyıllardır bu fazlalıkların omzunda dönüyor. En derin sanat, en büyük yüzleşmeler, en çarpıcı cümleler hep o karanlıkla dans edenlerden gelir hassas olan kalpler en güçlü olanlardır oysa buradan sevgilerimle.
Ve tüm yazıları boyunca bir sırrı saklarlar
Onlar karanlığı sevmez aslında karanlık sadece onları anlar.
Bu yüzden yazmaya devam ederler .
Kendileri için, kendileri gibi olanlar için, bir gün bir cümlenin içinde kendini bulacak biri için.
Belki de dünyanın en güçlü ışığı, en derin gölgeden doğduğu içindir.
Karanlıkların çocukları yazmayı bırakmaz.
Çünkü dünya susarken, onlar içlerinde hala konuşur. Bir kafede sessizce oturuken elinde kahvesiyle…
kurtlarla koşan kadınlara itafen.. O kitabi okumanizi tavsiye ediyorum. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu yazımı bana ilham olan şuan okuduğum kitap Ahmet Altan’nın “Kristal Denizaltı” na itafen.
Karanlıkların Çocukları: Gölgeden Yazı Yazanların Sessiz Şatosu was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.