Giriş: Özgünlük ve Dayatma
İnsan zihninde beliren her düşünce veya görüş, kimi zaman kendini farklı gösterme ihtiyacından doğar. Çoğumuz, düşüncelerimizin özgün ve bize has olmasını arzularız; oysa bu her zaman mümkün değildir. Bir düşünce, özünde evrensel olsa bile, hitap ettiği kişiye göre farklı anlamlar kazanarak kişiselleşir. Örneğin, “insan doğası gereği iyidir” hipotezi, bir zihin için kabul edilebilir bir gerçeklikken, diğeri için tamamen absürt bir olgu olarak görülebilir.
II. Gelişme: Kalıplar ve Değişim Potansiyeli
İnsan doğasının karmaşıklığı, hem içinde barındırdığı değerleri hem de karşıtlıkları içerir. Kendimize belirlediğimiz kuralları her zaman uygulamasak da, bilinçaltımız sürekli işlemeye devam eder. Zihnimiz, ait olduğu çevrede yetişirken kendini belli bir kalıba sokar. Bu kalıplar karşıt düşüncelerin etkisi altında kaldığında, zihin bunu tek bir gerçeklik gibi algılayıp ya savunmaya geçer ya da keskin bir karşıt fikir üretmeye yönelir.
Peki, sahip olduğumuz düşünceler gerçekten bize mi ait? Yoksa dayatılan düşünce kalıplarının benliğimizde değişime uğrayarak oluşturduğu birer model mi? Ruhumuzu farklı fikirlere maruz bırakmak zor görünse de, insanda saklı muhteşem bir değişim potansiyeli vardır. Değişim, kişinin benliğine yeni komutlar kodlaması ve farklı deneyimleri yaşamasıyla mümkün olur. Zihin, öğrendiği kalıplardan çıkmazsa ezberlediği ile yetinir, yeniliklerden uzaklaşır ve hayal gücü zayıflayan kısır bir döngüye girer. Yeni uyaranlara maruz kalmayan beyin, donma noktasına gelir; düşünceler ve davranışlar tekrar eden, kısır bir yapıya dönüşür.
III. Dönüşüm ve Huzur
Öte yandan, negatif düşünceler ve sürekli stres, zihni bu donma noktasına hızla yaklaştırır. Ekonomik zorluklar, ailevi durumlar ve genel olumsuz duygular, beyni sürekli tetikte tutarak bizi benliğimizden uzaklaştırır ve daha agresif bir kişiliğe iter. Stres altındaki zihin, keyiften ve yenilikten kaçınarak sadece koruma modunda çalışır.
Oysa huzur ve dinginlik, bu karmaşadan kaçış yolu sunan küçük anlarda saklıdır. Yudumladığımız bir kahvede, güneşli bir günde ya da yanı başımızdaki evcil hayvanımızın varlığında evren bize pozitiflik sunar. Ağaçlardan gökyüzüne, çiçeklerden böceklere kadar… İnsan, evrenin sadeliğiyle temas ettikçe ruhlar ve psikolojiler de değişir. Evrenin doğal dengesinden uzaklaşan, şatafatlı yaşamın dayattığı basitliğe hapsolan hayatlar, insanların o mükemmel sadeliği fark etmesini engeller.
Değişen dünyadan kaçış mümkün olmasa da, değişen insan kendi dünyasını değiştirebilir. Gözlerimizi etraftaki olumsuzluklara hapsetmek yerine, kendimizi doğanın işleyen düzenine bırakmalıyız. Nasıl her sorunun bir cevabı varsa, her problemin de bir çözümü vardır. Bu çözüm, karmaşık gerçekliklerde değil, bizlerin bakış açısında gizlidir
KALIP VE POTANSİYEL was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.