25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü sebebiyle İstanbul Tünel meydanında toplanan kadınların karşılarına yine etten ve demirden bir duvar örüldü. Sıra sıra bariyerlerin ardına dizilen polisler kalkanlarıyla kendilerini pankart taşıyan kadınlardan ‘korudular’. Tam da o gün, Elazığ ve Gaziantep’te iki kadın daha öldürüldü. Can güvenliklerinin hiçe sayıldığı bir ülkede yaşamayı reddeden kadınlar bir araya gelemesin diye valilik her yıl olduğu gibi, metro seferlerini kısıtladı, bazı hatları kapattı. Eylem yasaklandı.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, bir yıl içinde 282 kadın cinayeti işlendi, şüpheli kadın ölümü ise 287 olarak kayda geçti. ‘Aile Yılı’ ilan edilen 2025’in Ekim ayında, kadınların yaklaşık yüzde 70’i evli ya da eskiden evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Yüzde 42’si evinde, yüzde 32’si de sokakta katledildi. Ki sokakta işlenen cinayetlerin de gündüz vakti, sokak ortasında ve herkesin gözü önünde işlendiğine defalarca tanık olduk. Erkekler, cezasızlık politikasının rüzgarını arkalarına almış gidiyor. Ancak TÜİK, ülkedeki bu felaket tablo karşısında daha iyimser. 7 Ekim’de açıklanan ‘Kadına Yönelik Şiddet Araştırması’na göre Türkiye’de fiziksel şiddet gören kadınların oranı yüzde 12.8. Buna göre, Türkiye Kuzey Avrupa ülkelerinden iyi durumda!
***
2009 yılında Hacettepe Üniversitesi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttüğü Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nın, kırsal ve kensel yerleşim alanlarında yüz yüze görüşmelerle hazırlanan raporunda, herhangi bir nedenle şiddete maruz kalmış kadınların oranı yüzde 36 olarak bulunmuş. 2025 yılına geldiğimizde ise, hem kadın örgütlerinin verileri hem de gözümüzün önünde olup bitenlere rağmen, TÜİK’in ilan ettiği orana göre, Türkiye’de kadına yönelik şiddet 15 yıl içinde meğerse azalmış!
Hükümet, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284’ün etkin uygulanmaması gibi şiddetle mücadelede geriye düşüren kararlar alarak, kadınların hak ve güvenliğiyle ilgili ne yazık ki çok kötü bir sınav verdi. Bununla beraber uzun süredir belediyelerin kadınlara yönelik hizmetlerini izleyen Kadın Koalisyonu’ndan, İzmir Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Canan Aydemir Özkara, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe konularında önemli eksiklikler yaşandına dikkat çekiyor. bianet.org’da Evrim Kepenek’e konuşan Özkara, Kadın Dostu Kentler Projesi kapsamında valiliklerde açılan eşitlik birimlerinin kapatılması ve devlet kurumlarının 2019’dan itibaren izleme projelerinden çekilmesinin, hizmetleri bütüncül biçimde izlemeyi zorlaştırdığını aktarmış.
***
Kadınların görece kendini daha güvende hissettiğini söylediği bir şehir İzmir. 2006-2009 yılları arasında süren ‘Birleşmiş Milletler Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı’ çerçevesinde ‘Kadın Dostu Kent’ seçilmişti. Aradan geçen 15 yılın sonunda, ülke genelinde artan şiddetin İzmir’deki etkisini de ölçen önemli bir rapor yayınlandı. Bir Arada Yaşarız Eğitim ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı’nın (BAYETAV), İzmir’in sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını anlamak için hazırladığı son İzmir Barometresi’nde İzmir’in yıllardır taşıdığı ‘kadın dostu şehir’ imajının gerçek hayattaki karşılığı aranmış. Bülent Şık, Cuma Çiçek, Serkan Turgut, Sevda Alankuş ve Sevgi Artuç Kutlu’nun hazırladığı raporda, her 10 katılımcıdan yaklaşık 4’ünün, İzmirli kadınların en fazla yaşadığı sorunun sokakta güvende olamama hali olduğunu düşündüğü ortaya konmuş.
‘İzmir’de kadın olma hali’nin özel tema olarak ele alındığı BAYETAV İzmir Barometresi’nde (Güz-2025) dikkat çeken bulgulardan biri, katılımcıların yüzde 80’inin, kadına yönelik şiddettin son yıllarda önemli ölçüde arttığı konusunda ortaklaştığı. Katılımcıların yarısı, kendisinin ya da yakın çevresinden bir kadının kamusal mekânlarda şiddet veya taciz yaşadığını belirtmiş. Bu oran 18-29 yaş arası genç kadınlarda artıyor. Raporda, genç kadınların kamusal mekânlarda daha fazla hedef haline gelmesi, ülke genelinde giderek yaygınlaşan yeni-muhafazakâr söylemin İzmir’de de hissediliyor olmasıyla ilişkilendirilmiş. Üniversiteli genç kadınlar, İzmir’i geldikleri diğer kentlere kıyasla, sokaklarında rahatça dolaşabildikleri özgürlükçü bir şehir olarak tanımlıyor. Ancak aynı kadınlar, çoğu zaman giyimlerine dikkat etmek zorunda hissettiklerini de belirtiyor. Kötünün iyisi bir özgürlük ile genele uygun güvensizlik bir arada görülüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda Avrupa ülkelerinden ilerde olduğumuzu söyledi. Değiliz. Sorun reddedildiği sürece de kati şekilde olmayacağız.