Jülide

by Meta Al

Nerden çıktı şimdi bu? Kapının güm güm vurulma seslerini duymazdan gelmek istiyordu ama ses giderek daha da şiddetleniyordu. Bu saatte gelen kimdi? Gerçi saat kaçtı bilmiyordu, belki öğlen olmuştu belki de akşam. Üstünü başını değiştirmeden olduğu gibi yatağa girmişti. Sarhoştu, çok içmemişti ama biliyordu o mutsuzluk sarhoşuydu. İnsan mutluluktan sarhoş olabiliyorsa, mutsuzluktan da olabilirdi. Dün gece öyle mutsuz bir akşamdı. Bu mutsuzluk anlarının en güzel kaçış yolu uykuya teslim olmaktı. O da öyle yaptı… Ama şimdi kapıdaki her kimse onu saklandığı yerden çıkarmaya niyet etmişti herhâlde. Sesler bitmedi, tam vazgeçti gidiyor sanıyordu ama sonra yine güm güm güm… Kapının zili bozuktu, iyi ki yaptırmamışım diye geçirdi içinden. Bir de zil sesi mi? Maazallah hiç çekemezdi. Kapının dışındaki kimdi? Neden gelmişti? Hiç de umurunda değildi bu soruların cevapları…

Gözlerini kapadı, kalbinin ritmini dinledi. Kalbinin yavaş yavaş atışlarını duyabiliyordu. Burnunda alkol ve nikotinin karışmış kokusu, bir sağa döndü bir de sola. Uyurken ağlamış olmalıydı, yastığı ıslaktı. Uyurken ağlamak, üzüntünün kaçıncı evresiydi. Kalbi çok kırıktı. Daha önce de kırılmıştı kalbi ama bu sefer her şey çok farklıydı. Bu kadar üzüleceğini bilemezdi, bir insan hakkında bu kadar yanılacağını da. Derin bir nefes aldı. Derin derin nefes alırsa çektiği acı nefesi ile birlikte havaya gider diye düşündü. Ama öyle olmadı. Huzursuzluğu, mutsuzluğu giderek artıyordu. Affedemiyordu. Affetmeyi bir kenara bırak, olanı biteni hazmedemiyordu bile.

Gece çok güzel başlamıştı. En sevdiği kırmızı elbisesini giymişti, uzun uzun makyajını yapmıştı, özenle seçmişti tüm takılarını. Saçlarına gümüşten bir de gül kondurmuştu. Gümüş gül, ince bir işçilik eseriydi. Ustasının tüm hünerini gösterdiği zarif gül, ona sevdiği adamın hediyesiydi. Birlikte kutladıkları ilk doğum gününde almıştı Onur ona bu hediyeyi. Güzel zevkleri olan bir adamdı, sevgilisini iyi tanırdı. Jestleri ile her defasında çok mutlu ederdi Jülide ‘yi. Onlar için yine eşsiz bir akşam olacaktı, böyle özel günleri es geçmezlerdi çünkü. Birlikte geçirdikleri 4 yıl, sayısız güzel ana şahit olmuştu. Onur arabayla almaya gelmişti onu. Arabaya ayağını attığı daha ilk adımında hissetmişti bir terslik olduğunu. Hava ağırdı; suskun, miskin bir sessizlik hakimdi. Jülide ‘nin de içinden konuşmak gelmedi. Nihayet yemek masasına vardıklarında sessizliği Onur bozdu. Ne kadar güzel göründüğüne dair klasik iltifatlarını sıralıyordu ama bu sözler Jülide ‘ye hiç bu kadar samimiyetsiz gelmemişti. Onur’un gözlerine dikkatlice baktı. Sanki ilk kez görmüştü bu yabancı gözleri. Huzursuzca yerinde kıpırdandı. Bu durumu Onur anlamış olacak ki, o beklenen konuşmaya artık başladı.

– Biz seninle çok güzel anlar yaşadık Jülide. Çok güzel anılar biriktirdik. Seninle geçirdiğim her anımıza minnettarım ama artık seninle olan bu hislere uzağım. Beni affet ne olur. Nasıl oldu, nasıl bu kadar uzaklaştım bende bilmiyorum. Benden hep dürüst olmamı isterdin. Bugün en dürüst halimle karşındayım. Ben başkasına aşık oldum Jülide…

“Ben başkasına aşık oldum Jülide”. Cümlesinden sonrasını duymadı bile. Nasıl anlamamıştı? Aslında anlamış mıydı? Konduramıyordu insan. Telefonunun sürekli meşgül çalmasından, telefonuna sürekli gelen mesajlardan işgillenmişti. Ama o Onur’ a güvenmeyi seçmişti. İnsan sevdiği adama güvenmeyecekse niye vardı bu kör olası aşk dedikleri şey. Daha fazla dinlemedi Onur ‘u. Koşar adım çıktı restauranttan. Koşarken, usul usul gözyaşları da süzülüyordu yanaklarından. Şansına hemen bir taksi geldi ve eve döndü. Yol ne kadar sürdü, evin anahtarlarını nasıl buldu, yatağına nasıl geçti hatırlamıyordu. Tek bir kelime bile etmemişti, artık tek bir kelimesini bile Onur için harcamayacaktı. Neye daha çok üzülmüştü bilmiyordu. Kandırıldığına mı? Sahi, onu kandıran Onur muydu? Biliyordu işte, insan böyle bir duyguyu ilk hissettiğinde o ilişki de kalmamalıydı. Kızgınlığının yarısı da kendineydi.

Güm güm güm… Kapıyı deli gibi çalanın Onur olduğunu biliyordu. Belki de Julide için endişelenmişti. “Aç kapıyı, bir kez olsun konuşalım, seni merak ediyorum”. Onur ‘un sesi daha da öfkeli çıkmaya başlamıştı. Vicdanını rahatlatmak için kapıdaydı. Bu adam hep bu kadar bencil miydi?

Jülide ‘nin hikayesi burada kalmadı… Sonrasında yine sevdi, yine üzüldü, bazen çok da mutlu oldu… Yine düştü ama her defasında daha güzel ayağı kalktı… Sevmekten vazgeçmedi hiç…

Biz iflah olmayan romantik Jülide ‘lere…

Sevgiyle…

Jülide was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.