Asghar Farhadi’nin A Hero filmi, aslında bir “dürüstlük” hikayesi değil; bir “pazarlama faciası” hikayesi. Film bize şunu çok net gösteriyor: Artık önemli olan ne yaptığın değil, o yaptığın şeyin kamerasının ne kadar iyi çektiği ve hangi filtreyle servis edildiği.
“Kayda Alınmadıysa Yaşanmamıştır” Düsturu
Filmde Rahim’in yaptığı iyilik, birilerinin elinde akıllı telefon olmasa muhtebelen sessiz sedasız unutulup gidecekti. Ama hayır, devir her detayı içerikleştirme ve servis etme devri. Hayır kurumları, cezaevi yönetimi, haber ajansları… Herkes Rahim’in dürüstlüğünü bir PR projesine çevirip “Bakın biz ne kadar iyi insanlar yetiştiriyoruz” deme derdinde.
Bugün birine bir bardak su versek önce telefonun kamerasını açıp “Evet arkadaşlar, bugün de bir susuzluğu giderdik” diye paylaşım yapmadan rahat edemiyoruz ya; Farhadi işte tam bu noktada damarımıza basıyor. Rahim’in samimiyeti, toplumun “beğeni” açlığına ve her şeyi dijital bir kanıta dönüştürme takıntısına kurban ediliyor.
En Ağır Darbe: Savunmasızlığın Satışı
Filmin en trajik anı, cezaevi yönetiminin imaj tazelemek için Rahim’in kekeme olan oğlunu kullanmaya çalışması. Çocuğun o zorlanan halini, gözyaşlarını bir “duygu sömürüsü videosu” olarak sosyal medyaya salmak istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki dijital dünya, savunmasız bir çocuğun gözyaşlarına bayılır; o video milyonlarca izlenir, “like”lar havada uçuşur.
Rahim’in burada o videonun yayımlanmasına engel olması, aslında onun filmdeki en gerçek kahramanlığı. Kendi özgürlüğü ve itibarı pahasına, oğlunun onurunu o dijital sirkten çekip alıyor. Farhadi burada yüzümüze çarpıyor: Kendi çıkarlarınız için başkalarının acısını “içerik” yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Beğenilerle Gelen İtibar, Linçle Giden Haysiyet
Toplumsal hafızanın sadece bir “kaydır-izle” (scroll) hızıyla değiştiği bir dünyadayız. Bir videoyla “Yılın Kahramanı” ilan edilen adam, ertesi gün bir kavga görüntüsüyle veya bir WhatsApp sızıntısıyla “Düzenbazın Teki” haline gelebiliyor. Sosyal medya dediğimiz şey aslında modern zamanın giyotini. Klavyenin başındaki herkes hem savcı, hem hakim, hem de cellat.
Sonuç: Kaçın O Çantadan!
Farhadi bizi şu gerçeğe hazırlıyor: Yarın öbür gün yolda içi para dolu bir çanta bulursanız, içindeki altınları saymadan önce etrafta “video çekmek için” pusuya yatmış bir telefon var mı diye kontrol edin. Çünkü o çanta sizi borçlarınızdan kurtarabilir ama dijital mahallenin eline düşmek, müebbet hapis yemekten daha zorlu bir sınav.
İyilik Yap Denize Atma, Story At: A Hero ve Modern Teşhircilik was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.