Robert Dale*
Bu kez durum farklı gözüküyor. Medyadaki uğultu İsrail konusunda görece daha eleştirel, Filistin içinse kısmen insancıl bir ton tutturuyor. Trump’ın planı ne kadar grotesk olursa olsun Hamas’ın imzaladığı belge sadece ateşkes, tutsak takası ve geleceğe yönelik görüşmelere dair bir söz.
Bu yazıda çatışmanın farklı alanlarında işlerin nereye geldiğini ve belki de Siyonist devlet ile onun yerleşimci kolonyalist projesinin sonunun gelmiş olma ihtimalini ele alacağım. Bunun kaçınılmaz olduğunu kesinlikle iddia etmesem de bu ihtimali de düşünmemiz gerektiğine inanıyorum.
DERTLER DÜNYASI
İsrailli liderlerin gördüklerinden hoşnut olduklarını söyleyemeyiz: Gazze’deki direniş yıpratılmış olsa da baş eğmedi, Batı Şeira’da direniş sürüyor, Yemen’in deniz blokajı yalnızca ateşkes sebebiyle kaldırıldı. İran artık askeri olarak misilleme yapabiliyor. Ciddi sayıda Yahudi İsrailli ülkeden giderken bu durum ekonomik gerilimleri de artırıyor. Kitleselleşmiş ve dirençli bir Filistin hareketi uluslararası boykotları ve diplomatik yönde değişimleri yönlendiriyor. İsrail’e destek zayıflarken, Siyonistler Amerikan sağını dahi kaybediyor.
FİLİSTİN DİRENİŞİ
Bu hikayenin merkezinde tabi ki Filistin halkının hem sivil hem de askeri direnişi yatıyor. Daha yazılacak çok şey var hala çok azına hakimiz. Ancak bildiğimiz bir şey varsa o da İsrail ordusunun tekrar tekrar Gazze’yi kontrol altına almaya çalıştı ve her seferinde başarısız oldu. En son Eylül ortasında gerçekleşen İsrail saldırısı hiçbir yere varamadı ve ateşkes ile tamamen bırakıldı, kimilerine göre bu başarısızlık ateşkesi mecburi hale getirdi. Direniş savaşçıları artık Gazze’nin kent merkezlerinde açıkça hareket edebiliyor. Bir ayaklanma açısından hayatta kalabilmenin kendisi zaferdir. İşgalci güç açısından ise pat durumu yenilgidir. Hele siyonistlerin imajı açısından durumu istesem de abartamam. Irklar arası üstünlük algıları, ordularının yenilmezliği miti, hepsi darma duman oldu.
Batı Şeria ise barut fıçısı gibi. İsrailli yerleşimciler devamlı pogrom uyguluyor. Filistin yönetimi ise halk tarafından yolsuz ve zayıf görülüyor. Silahlı direniş gurupları faal, Cenin direnişin merkezinde. Nisan ayındaki genel grev Ramallah’taki tutsakların serbest kalmasını sağlayarak kitlesel sivil direnişin imkanlarını ortaya koydu. Eğer İsrailliler Gazze’deki direnişi bitirebilmekte başarılı olabilselerdi sonraki durak Batı Şeria olurdu. Gelecek dönemde Filistin içi siyaset kritik bir öneme sahip olacak.
İRAN
Askeri açıdan İsrailliler bölgede yenilmez olduklarına inanıyorlardı. İran ve Yemen ise durumun böyle olmadığını gösterdi. 2025 Haziran’ında İran ile gerçekleşen karşılıklı füze saldırıları şok etkisi yarattı. Her ne kadar Batı medyası İsrail’in herhangi bir zarara uğramadığı hikayesini tekrarlasa da bağımsız askeri analizciler farklı bir hikaye anlatıyor: askeri ve istihbarat birimlerinin, limanların, rafinerilerin ve daha birçok yerin ağır biçimde zarar gördüğünü yazıyorlar.
İran bugün artık İsrail ve Amerikan füze savunma sistemlerini zorlayabilecek füze ve dron kapasitesine sahip ve hassas seviyedeki hedefleri vurabiliyor. Batının mevcut füze savunma sistemlerinin hiçbiri bu çapta füze ve dron saldırısını durdurabilecek kapasiteye değil. Son ateşkesle bağlantılı olarak Netanyahu’nun Moskova aracılığı ile İran’a ‘savaşı yeniden başlatma’ niyetinin olmadığını söylediği yazıldı.
YEMEN
Tedarik yollarının kapatılması demişken, Husilerin Kızıl Deniz ablukası da kayda değer bir gelişmeydi. Bu sıra dışı İslamcı hareket şu an Yemen’in belli bir kısmını yönetiyor. İsrail ile ilişkili ticari gemilere füze saldırıları düzenleme konusunda tehditle kalmayıp icraata geçerek İsrail’in şu an iflas durumundaki Eylat limanını kapattılar ve Süveyş Kanalına erişimi engellediler. Ayrıca doğrudan İsrail’e füze ve dron saldırıları da gerçekleştirdiler.
GÜVENSİZLİK VE GÖÇ
Komşularını ölüm ve yıkımla tehdit etmenin kendilerine huzurlu bir yaşam sağlayacağını düşünen İsrailliler kendi kırılganlıklarını gösterdi. Hizbullah’ın müdahalesi Kuzey İsrail’den 100 bin sivilin tahliye edilmesiyle sonuçlandı. Aynı Hamas gibi Hizbullah da bu savaştan yıpranmış fakat cüretli çıktı.
Ülkede Yahudilerin göç durumu 2024’te eksideydi. İsrail tarihinde gelenden çok gidenin olduğu yıl sayısı azdır. Anketler nüfusun %23’ünün gitmeyi düşündüğünü gösteriyor, düşünenlerin %37’si ise genç.
Her ne kadar ekonomi çökmemiş olsa da ciddi bir gerilim altında. Siyasi liderler bağımsız ekonomi politikalarını düşünmeye başladı bile. ABD’nin doğrudan desteği GSYİH’nin %1’inden az. Uluslararası ticaret önemli bir yere sahip, ABD ve Avrupa İsrail ihracatının üçte ikisinin alıcısı. Neredeyse tüm Arap ülkeleri İsrail ile ticaret yapıyor ancak yapılan ticaretin ekonomideki boyutu görece düşük.
DESTEKÇİLERİ KAÇIYOR
Netanyahu’nun konuşması sırasında BM Genel Kurulunu terk eden liderler, ülkenin uluslararası diplomatik destek konusunda yaşadığı kaybın özeti oldu. İmparatorluğun kalbi bile Filistin’i tanıma gündemine girmek zorunda kaldı. Küresel Güneyin çoğu 1988’de tanımıştı da.
Geçtiğimiz günlerde sitemizde Chris Bambery’nin yazdığı üzere, İsrail ayrıca Amerikan sağının da önemli bir kısmını kaybediyor. Bu beklenmedik bir gelişme.
ABD 4 sene içerisinde önemli askeri varlıklarını kaybetti. Emperyal savaş lideri Afganistan, Yemen, Kızıl Deniz ve Ukrayna’da istediğini alamadı. Ukrayna ayrıca ABD ve batının kalanına uzun bir savaşı sürdürebilmek için gerekli üretim kapasitesine sahip olmadıklarını gösterdi.
Nadir elementler meselesi. Bunlar Batının yüksek teknoloji silahlarında kullanılacak yüksek performanslı manyetikler ve mikroçipler için gerekli. Çin bu madenciliğin çoğunu kullanıyor ve hepsinin rafinerisini yönetiyor, üstelik ihracat kontrollerini de yakın zamanda sıkılaştırdı.
Ukrayna’daki savaş ve Kızıl Deniz’deki çatışmalar Batının cephaneliğinin önemli bir kısmının tarihi geçmiş ve güvenilmez durumda olduğunu gösterdi. Ayrıca aşırı derecede pahalılar da. Birçok çatışmada Batılı güçler daha iyi silahlandırılmış füzeler, dronlar, güdüm sistemleri ve hava savunmasıyla karşılaşıyorlar.
2025 ABD savunma stratejisi taslağında ‘Batı Yarım Küreyi’ öncelik haline getirerek Rusya ve Çin ile fiili karşı karşıya gelişlerden geri çekilme kararı da bu gelişmelere verilen bir yanıttı. Tabii ki bunun böyle gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ya da ne kadar daha sürebileceğini bilemiyoruz. Ancak şu an rüzgar bu yönde. Üstelik İsrail’e yaklaştıkça sertleşiyor, bir fırtınaya dönüşüyor.
Ateşkes planı paylaşılmadan hemen önce 29 Eylül’de Trump Netanuahu’ya Katar başbakanından özür diletti. Elijah Magnier Washington’ın İsrail ile ilişkisinin değiştiğini söylüyor, aktardığına göre İsrailli yetkililerin ‘İlk kez ortak değil müşteri muamelesi görüyoruz’ diye konuşuyor.
counterfire.org
Kısaltarak çeviren: Y. Emre Ceren