İnsanlık arayışları: Zayıfların kalpten ve hakikatten başka hiçbir şeyleri yok

Meryem Koray – Yazar, Akademisyen

Onca kayıptan sonra Gazze ‘de ateşkesin yürürlüğe girdiğini okuduğumda, Lübnanlı gazeteci Semir Ataullah’ın, Gazze saldırısıyla ilgili olarak söylediği bu sözler geldi aklıma. 1  

O nedenle bizlere de kalplere ve hakikatlere sarılmak düşüyor. 

Evet, Gazze gibi İsrail’de de insanların sevinçlerini gördük. Nasıl sevinilmez!… Buruk bir sevinç olsa da her güne yeni bir bombayla, ölümle, kayıpla başlayan insanlar için ateşkesin yeniden nefes alma gibi bir rahatlık anlamına geleceği kuşkusuz.  

Dünyanın geri kalanı da bu belayı savuşturduğu için memnun…  

Savaşların hepsi bela ama Gazze’de yaşananlar iki ülkenin savaşı olmaktan öte… Yaşanılanlar, Hamas’ın saldırısını fırsat bilen İsrail’in Gazze’lileri yok etmeye yönelik saldırısıydı ki, savaştan değil,  insanlığa karşı işlenen suçtan söz etmek doğru olur.  

Ateşkese sevinenlerin başında Hamas ile İsrail’in silahlı kuvvetlerini geldiğini düşünebiliriz. İki taraf da hem savaş yorgunu hem de halkları nazarında meşruiyetlerini epeyce kaybetmiş durumdalar.  

İsrail’e bakarsak, ateşkesi kabul etmesinde, bir nedametin değil, kendisine yönelik giderek artan protestolar ile hükümetlerin Filistin’i devlet olarak tanıma yönündeki kararlarının etkili olduğu açık.  

Bunların da ötesinde, tarafların ateşkese yönelmesinde birçok ülkenin devreye girdiği ve epeyce uğraşıldığı görülüyor ki, ortada “lütfen” kabul edilmiş bir ateşkesin söz konusu olduğunu anlıyoruz. 

NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ: BARIŞI YAŞATMAK MI, SAVAŞI SONA ERDİRMEK Mİ?

Gazze’deki ateşkes konusunda oynadığı rol nedeniyle Trump’a Nobel Barış Ödülü’nün verilmesinden söz edildiği biliniyor!… Şükür ki, bu ödüle karar verenler basiretli davrandılar da Gazze’deki soykırıma silahlarıyla, istihbaratıyla yardım eden Trump ödülü almadı. Yoksa, rahmetli Nobel’in mezarında kemikleri sızlardı sanırım. 

Ama kafama takıldı; belki de bu savaşa doymaz dünyada “barışın” anlamını değiştirmek lazım!… Ne de olsa tüm ülkelerin savaşları önlemek, barışı sürdürmek istemekten çok, savaşa hazırlık yaptıkları bir dünya burası.  

Silahlanma harcamaları her yıl artarak gidiyor, silahlar her yıl daha öldürücü hale gelmekte. Örneğin dünya askeri harcamaları 2024 yılında 2718 milyar dolara ulaştı; bu, 2023’e göre reel olarak %9,4’lük bir artışa ve en azından Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana en büyük yıllık artışa işaret ediyor:2  Bu açıdan ABD başı çekmekte (997 milyar dolar), onu izleyen ülkeler Çin (314 milyar dolar) ve Rusya (149 milyar dolar). Almanya’nın da birleşmeden bu yana ilk defa silahlanmaya bu kadar yüksek bir para  (88,5 milyar dolar) ayırdığı görülürken, Almanya ve birçok Avrupa ülkesinde benimsenen son politikalar Avrupa’nın yüksek ve artan bir harcama dönemine girdiğini gösteriyor.   

Kısacası gidişat, barıştan çok savaşın beklendiğini göstermekte.  

Öyle olunca da Nobel barış Ödülü’nü, barışı sağlamak ve sürdürmek için çaba harcayan kurum ve kişilere değil, savaşa devam edip, onca acı ve kayıptan sonra “lütfen” ateşkesi kabul edenlere verilmesi gibi bir değişiklik yapılması doğru olur. 

Özetle, reel dünyayı kabul edip, hiç değilse bu ödüle karşı iki yüzlülükten kurtuluruz diye düşünmeden edemedim.  Ödül alanlara baktım, benzer durumlar çok ve bu durumda barışa katkılarından dolayı ödül verilenler de epeyce.   

Örneğin, 1994 yılında Yaser Arafat’la birlikte İzak Rabin ve Şimon Perez Ortadoğu’da barış yaratma çabaları nedeniyle bu ödülü almışlar. Ortadoğu ve barış sözcüklerinin biraraya gelmesi bile güzel!… Güzel’de, Ortadoğu kaynayan kazan olmaktan kurtulamadığı gibi İsrail’in Filistin topraklarına göz dikmesinin sonu gelmedikçe, barış da zor görünüyor.  

Bugün de aynı; ateşkesin kalıcı bir barışa yönelmesini canıyürekten istesek de orası meçhul; nasıl bir barış olacağı konusunda ise soru işaret çok. 

Yine de kalıcı bir barış gelmesini dileyelim…  

YA YAŞANILANLAR, YA SOYKIRIMA UZANAN VAHŞET!

Dileyelim de, aman ateşkese zeval gelmesin diye yaşanan vahamet, yapılan soykırım unutulacak mı diye sormayalım mı? 

İsrail’in Hamas’ın saldırısını fırsat bilip Gazze’de soykırıma uzanan vahşetinin, milyonlarca insanın kendi ülkesinde göçe zorlanmasının insanlığa karşı suç olduğuna kuşku yok.  

Nitekim Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı soykırım uyguladığı sonucuna varırken, Uluslararası Ceza Mahkemesi ’de 21 Kasım 2024 tarihinde  İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suçlar işlediklerine ilişkin makul gerekçeler olması sebebiyle yakalama kararı çıkarmıştır.3  Bu kişiler 8 Ekim 2023’ten itibaren Gazze Şeridi’nde sivilleri aç bırakma, sivillere yönelik kasıtlı saldırı, cinayet ve zulüm suçlarıyla itham edildiği de biliniyor.  

Şimdi bu kararın encamı ne olacak diye merak etmez misiniz? Yok mu sayılacak, peşine mi düşülecek? 

Hamas’ı yok edeceğim diye, 70 bine yakın insan öldürüldü, sivil halkı gözetmek şöyle dursun, insanlar okulda, hastanede, yollarda öldürüldüler; hastanesi, okulu, bombalanmasıyla Gazze harabeye döndü. Açlık tehdidi yaşanırken, insanların yardımın ulaşması bile engellendi. 

SUMUD FİLOSU ÖRNEĞİN…

Uluslararası Ceza Mahkemesi kararana karşın, 40n fazla gemi, birçok ülkeden yüzlerce insanla Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkanlara bile İsrail izin vermedi İsrail; gemilere el koyup gelenleri gözaltına almaktan da çekinmedi.  

Hem de ateşkesin konuşulduğu günlerde…  

Sumud gemilerine 29-30 Eylül’de el kondu, gemide yer alan yüzlerce insan gözaltına alındı; arkasından yola çıkan Özgürlük Filosuna da 8 Ekim’de saldırılıp gemide olanlar alıkonuldu.  

10 Ekim’de de Gazze’de ateşkes devreye girdi.   

Greta Thunberg’in dediği gibi, İsrail’in asıl yaptığı filodakileri uluslararası sularda yasadışı biçimde yakalayıp hapsetmek değildi yalnız; asıl yaptığı Gazze’ye insani yardımın girmesini engelleyerek uluslararası hukuku engellemekti:4 İnsan hakları ile hukuktan söz eden hükümetler de aktivistlerin yakalanıp hapse atılmasını önleyemedikleri gibi, insani yardımın ulaşmasını da güvence altına alamıyorlar.  

Hem de ateşkesin konuşulduğu günlerde!…  

Şimdi, tüm dünyaya meydan okurcasına hukukun bu kadar çiğnenmesi, İnsanlara yalnız savaş değil dehşet yaratılması, Gazze’nin yaşanılmaz hale gelmesinden sonra, bunca musibet yaşanmamış gibi mi yapılacak? 

Kısacası, ateşkes noktasına gelinmesinde rol oynayan ülkeler ve ateşkesi imzalayan taraflar kutlanırken, insanlık ve gelecek adına düşünülüp sorulması gereken sorular var. Bunlar sorulmadıkça gelecekte de, güçlü olanın hukuk filan dinlemeden zayıf gördüklerine her tür vahşeti yaşatmalarına yol açılacak demektir.   

Nasıl olsa istediğini alıp barışa yanaştığında onu bekleyen bir ceza yok; aksine ateşkese yanaştığı için kutlanacak!  

GAZZE İÇİN BARIŞ PLANI ÖRNEĞİN…

Filistin sorunu son birkaç yılın sorunu değil kuşkusuz; yıllardır kanayan bir yara.  İsrail’in yeni yerleşimlerle Filistin toraklarına el koyması ve iki devletli bir çözüme yanaşmaması nedeniyle terörün de, savaşın da önünü almak, kalıcı bir barışa ulaşmak pek mümkün görünmüyor.  

Örneğin, İsrail Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi için alan bir Filistin devleti kurulmasına karşı çıkmakta. Filistinlilere, zaten daraltılmış topraklar bile çok görülmekte. 

Dünyanın gözü önünde sürüp giden katliamlar iki yılı aştı; vicdanı olan herkes insanlığından utandı ama güya insan haklarından yana ülkeler seyrettiler olan biteni.  

Bu utanç verici tabloya karşı Trump’tan gelen ilk öneri de, Gazze’de yaşayan Filistinlileri zorla komşu ülkelere göndererek Gazze Şeridini “Riviera”  yapmak oldu.  

Utanmazlık üstüne utanmazlık!  

Sonradan fikrini değiştirip ortaya attığı Barış Planı ise, -savaşı sona erdireceği için ülkelerce ve Hamas tarafından olumlu karşılansa da- Gazze’de yaşayan Filistinliler için güven ve özgürlük getirmesi açısından pek güvenilir değil.  

Hamas silahları bırakacak, rehineler geri gönderilecek, İsrail kısmen geri çekilecek, uluslararası yardımlar yapılacak ve bu dönemde Gazze, teknokratik ve apolitik bir Filistin Komitesi tarafından -Filistinliler ile uluslararası uzmanlardan oluşan Barış Kurulu’nun denetimi altında- yönetilecek. Başında Trump’ın bulunduğu Kurul’da, Tony Blair de danışman konumunda; Kurulda başka devlet adamlarına da yer verileceği açıklanmış.  

Evren Balta’nın T24’te Tony Blair’in ne menem bir kişi olduğunu anlattığı yazısında dediği gibi, Gazze Barış planı, “önce yıkıp sonra yeniden yapmanın, savaşın enkazını yatırım fırsatına dönüştürmenin vitrini olarak karşımızda duruyor. Ve pek çok ülke bu planı bir barış planı olarak alkışlıyor.”5  

Örneğin Planda, İsrail’in geri çekilmesi ve sınırların ne olacağı belli değil; bir Filistin devleti kurulması ise ancak bir “ihtimal” olarak kabul edilmiş durumda. 

Yine insanlığın yüzünü ağartan insanlardan biri olarak Greta Thunberg’e döneyim:6 “Gözlerimizi Gazze’den ayırmamalıyız. İnanın İsrail’in hapishanede yaptığı kötü muamele ve istismarlardan bahsedebilirim ama konu bu değil. Konu İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği kasıtlı soykırım. Gözümüzün önünde bir milleti yok etmeye çalışıyorlar.” 

Evet, biraz olsun ”insanlıktan“ söz etmek istiyorsak, Gazze’den gözümüzü ayırmamalı ve yaşanılanların üstünün örtülmesine izin vermemeliyiz.  

Buna izin verilirse, yukarıda da değindiğim gibi, güçlü olanın bundan sonra da her türlü hukuksuzluğa, her türlü vahşete gitmesine izin verilmiş olacağını da kabul etmemiz gerek.   

İnsan hakları ve özgürlükler, demokrasi, güvenlik gibi konularda tehditlerin arttığı bir dünyaya gittiğimiz ortada; bu dünyaya karşı çıkmak da hükümetlerden çok- onların çıkar hesapları her zaman önde gelmekte- bu dünyayı daha yaşanılır kılmak isteyen insanlara düşmekte.  

Umudumuz da bu yolda uğraşan insanların artması… 

1Semir Ataullah, “”Zayıfların sahip olduğu tek şey” Independent Türkçe, 18. 04.2024, 

2Sipri (2025), “Unprecedented rise in global military expenditures as European and Middle East spending surges”, Stockholm International Peace Research Institute, 28.04.2025 

3TİHEK (2024), “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Binyamin Netanyahu ve Yoav Gallant Hakkında Verdiği Yakalama Kararına İlişkin Basın Açıklaması”, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 21.112024. 

4Serbestiyet (2025), “Greta nihayet özgür: ‘Hayır biz kahraman değiliz, yapabileceğimizin minimumunu yaptık’, Serbestiyet, 6.10.2025. 

5Evren Balta (2025), “Tony Blair ve liberal merkezin dönüşümü”, T24, 7.10.2025. 

6Serbestiyet (2025), “Greta nihayet özgür, 6.10. 2025.