NOT: Bu yazı, inancın bazı insanlar için bir dizginleme ve terbiye aracı olma işlevine odaklanmaktadır. İnancın manipülasyon veya şiddet için bir gerekçe/araç olarak kullanıldığı durumlar bu metnin kapsamının dışındadır.
Geçmişten günümüze insan, varoluşsal mücadeleler yaşamış; benliklerinde sakladıkları inanma ihtiyacını gün yüzüne çıkararak bir arayış içine girmiştir. İnsanın inançlara bağlılığı oldukça yüksek olduğundan, kimi zaman devletler de kendi dediklerini yaptırmak için halkın dinlerini kendi çıkarlarına alet edecek şekilde kurgulamıştır.
Örneğin Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu tarafından devletin çıkarları için kullanılması, Avrupa çağında kralların karşılıklı çıkar ilişkileri ve 20. yüzyılda Sovyetlerin dini kaldırıp yerine komünizmi koyması bu duruma örnek gösterilebilir. Devletlerin sistemi, yeni bir inanç biçimi olarak kullanması, halkın dine yüklediği anlamı dönüştürmüş ve bu sayede insanlığı manipüle edecek bir yapıya bürünmüştür.
İnanç bir ihtiyaçtır; fakat inanmak sadece iyilerde bulunan bir hissiyat değildir. Kötüler de inanır. Kimisi inancın iyi tarafıyla dizginlenirken kimisi ceza ile dizginlenir. Katil olma potansiyeli taşıyan biri, aramızda bir Müslüman ya da Hristiyan olarak dolaşıyor olabilir. Bu durum şuna işaret eder: bazı insanlar korkuyla, bazıları ise sonsuz güzellik veya sonsuz acı kavramlarıyla terbiye edilebilir.
İnsan hayatı, bakıldığında çok kısa bir zamandan ibarettir. Büyük dinlerin çoğunda iyilik ve itaatle beraber “sonsuz güzellik” veya “sonsuz acı” kavramı bulunduğundan, kimi insanlar bu yaşamdan ziyade ruhların yaşamına odaklanmayı seçebilir. Sebebi ne olursa olsun, bu da bir dizginlemedir.
Fakat günümüzde dinlere olan inanç azalmıştır. İnsanlar gelişen teknolojiyle ve yaptıklarıyla kendilerini adeta güçlü zannetmiş, böylece sonsuz yaşam olgusu ve ebedi hayat anlayışı anlamını yitirmiştir. Sadece bu hayatın algısı, insanlarda bir sapma oluşturmuştur.
Korkuyla inanan birinden şu cümleyi duyabilirsiniz: “Madem sonsuz acı gitti, o zaman intikam için birini öldürebilirim. Nasılsa insanlığın vereceği ceza sonsuz değildir.”
Belki de diyeceksiniz ki, insan toplumsal olarak kabul gören kuralları benimseyip ona göre yaşayabilir; yani dine ihtiyacı yoktur. Peki o zaman günümüzde bizi yönetenler neden yolsuzluk, savaş ve sömürü yapıyorlar?
Eğer onların insani bilinçleri bunu belli sebeplerle meşru kılıyorsa, öldürmek isteyenlerin de kendince sebepleri vardır. Devletin yaptığını bireylere indirgediğimizde, onlarınki daha yanlış gelse de özünde aynıdır.
İnsanların çoğu, kendi kibirleri onlara perde olsa da, zayıflıklarından ve varoluşsal kaygılarından anlam arayışına girer. Kendinden yüce, güçlü, kudretli veya kendisine olağanüstü güzellikler sunabileceğine inandığı putlara, heykellere yönelir. İnsan, yanlışlarının sorumluluğunu almaktan korkar. Bu korku ortadan kalktığında ise anlam yitirilir ve kötülük hiç olmadığı kadar yaygınlaşır.
İNANCIN ÖLÜMÜ-MODERN KÖTÜLÜĞÜN YÜKSELİŞİ was originally published in Türkiye Yayını on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.