Artvin Hopa da Hopa Halkevleri üyesi kadınlar, “Kutsal Aile Örtüsünü Kaldırıyoruz” sloganıyla Hopa Parkı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Kadınlar, aile politikalarıyla kadın emeğinin görünmez kılınmasına ve erkek şiddetine karşı ses yükseltti. Etkinlik boyunca “Yaşasın kadın dayanışması” ve “Kutsal aile yalan” sloganları atılırken, kadınlar yoksulluğa, güvencesizliğe ve ataerkil politikalara karşı mücadeleyi büyütme çağrısı yapıldı.
“HAYAT KADINLARIN GÖRÜNMEYEN EMEĞİYLE DÖNÜYOR”
Açıklamayı okuyan Fatoş Biçer şunları söyledi:
“Bugün burada ‘kutsal aile’ örtüsünü kaldırdık. Bu örtünün altında yoksulluk var, kadınların görünmeyen emeği var, dört duvar arasında hapsolmuş ömürler var. Kutsal aile örtüsünün altında erkek şiddeti var. Yaşadığımız yoksulluğun, şiddetin, sömürünün üstünü örtmenize izin vermiyoruz. Masallara karnımız tok, susmaya niyetimiz yok. Bakım emeğimizle tüm dünyayı biz döndürüyoruz. Devlet, kendi sorumluluğunda olan bakım yükünü aile politikalarıyla kadınların omuzlarına yüklüyor. Temizlik, yemek, çocuk, hasta bakımı… Bütün yük omuzlarımızda. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı koşullarda hayat, kadınların ücretsiz emeğiyle dönüyor. Üstünü örtmelerine izin vermiyoruz; görünmeyen emeğin sesini yükseltiyoruz.
“TENCERE BOŞ KALDIKÇA SARAYLARDA DA RAHAT YOK”
Giderek yoksullaşıyoruz. Dolmayan pazar arabasını, kaynamayan tencereyi, çocukların beslenme çantasını biz düşünüyoruz. Bizi ucuz iş gücü olarak gören saray iktidarı, Orta Vadeli Plan’ın bir parçası olarak ‘Aile On Yılı’nı dayatıyor. Çünkü kadınlar, çoğu zaman aile içi sorumluluklardan dolayı güvenceli işlerde çalışma olanağı bulamıyor. Bizleri, üzerimize yıktıkları bakım emeğiyle baş başa bırakarak esnek ve güvencesiz çalışmaya razı olmak zorunda bırakıyorlar. Yok öyle yağma! Bizi yoksullaştıranlara sesleniyoruz: ‘Tencere boş kaldıkça, bizler güvencesizliğe mahkûm oldukça, sizlere de saraylarınızda rahat yok!’
Sermayeye daha fazla iş gücü için bizlere ‘daha çok doğur’ diyorlar. Kaç çocuk doğuracağımıza karıştıkları yetmiyor, nasıl doğuracağımıza da karışıyorlar. Doğum teşviği adı altında verdikleri destek, bebek bezine bile yetmiyor. Parasız kreş yok, eğitime parasız ulaşılmıyor; tüm bu dertlerin yükü en çok kadınların omuzunda. Bedenlerimiz bir yandan nüfus politikalarıyla baskı altına alınırken, bir yandan da ‘genel ahlak’ adı altında ne giyeceğimiz, nasıl yaşayacağımız üzerinden bedenlerimize yönelik baskı politikaları işletiliyor. 11. Yargı Paketi ile özgürlüğümüz, kimliğimiz, hayatlarımız tehdit ediliyor. LGBTİ+’lara yönelik nefret yasalaştırılmak isteniyor. İktidarın 11. Yargı Paketi ve ‘Aile Yılı’ politikalarıyla özgürlüğümüzü, hayatlarımızı, onurumuzu çalmanıza izin vermeyeceğiz. Aileniz, genel ahlakınız sizin olsun; biz direnişi seçiyoruz.
“HAYATLARIMIZDAN ELİNİZİ ÇEKİN”
Hayatlarımızı, emeğimizi, bedenimizi tahakküm altına alan aile politikaları dinci gericilikle, Diyanet eliyle meşrulaştırılıyor. Aile ve Nüfus On Yılı’nın merkezinde Diyanet yer alıyor. Nafaka hakkımıza, miras hakkımıza, kürtaj hakkımıza saldırılar Diyanet fetvalarıyla meşrulaştırılıyor. Cemaatler, tarikatlar kamusal alanda yaşam biçimlerimize müdahale ediyor. Feministler laiklik bayrağını yükseltiyor ve dinci gericilikle hayatlarımızı kuşatmaya çalışanları uyarıyoruz; hayatlarımızdan elinizi çekin. Her gün kadınlar erkek şiddetiyle katlediliyor. Çünkü aileyi koruyan politikalar, nafaka hakkımızı gasp ederek ve bizleri güvencesizleştirerek şiddete açık hale getiriyor. Üzerine cezasızlık politikalarının da eklenmesiyle kadın katliamının boyutları her geçen gün artıyor. Kadın ölümleri etkin soruşturulmuyor. Koruma tedbiri kararlarına rağmen ölen, şiddetten sığındığı karakollardan kovulan, karakoldan dönerken katledilen kadınları biliyoruz. Kadınlar öldürülmesin diye önlem alınmıyor, 6284 sayılı Kanun etkin uygulanmıyor. Mahallelerde, kampüslerde, işyerlerinde dayanışmamızı güçlendirerek birbirimizin elini bırakmayacağız. Tüm kadınlara çağrımızdır; gelin, mücadeleyi birlikte büyütelim.”